Bir Mahkumun Not Defterinden

Yazmak kabiliyet ve yetenek işi.Yazmak bir sanat hem de çok zor bir sanat.Yıllardır yazmak için çaba sarf ettim ama bir türlü ya beceremedim yada nasip olmadı.Zaman zaman küçük notlar aldım.şimdi o notları bir araya toparlamaya çalışacağım bakalım ortaya ne çıkacak.
Yıl 1986 mevsim sonbahar yazdan arta kalan en son güzel günlerden biri.Güneş her-zaman olduğu gibi kat, kat koca binaların arkasına doğru sarkarken olmuş nar kırmızılığındaki Işıklarıyla şehri ve insanları sıcacık ama terletmeden sarıp sarmalıyor. ben kapalı ceza evinin balkonunda önümdeki caddeden kimileri şehir merkezine kimileri zıt istikamete kenar mahallelere giden insanları seyrediyorum.
Kimileri sarmaş dolaş kızlı erkekli sevdalı üniversite gençliği kimileri kenar mahalle deki evlerinin yolunu yorgun argın tutan insanların koltuk altlarındaki varla yok arası kilodan az olduğunu zannettiğim nevale olan poşete sımsıkı sanki kaybetmekten korkar gibi bir sıkılıkta sarılarak geçim sıkıntısının vermiş olduğu tonlarca ağırlığı altında ezilmiş attığı her adımda biraz daha yaşlanmaya yüz tutmuş gibi yürüyen genç bedenler hayat şartlarının amansız zorluğu karşısında vaktinden erken yaşlanmış hissi veriyorlar bana.
Olmuş nar kırmızılığındaki güneş ışıkları tüm şehri ve içerisinde yaşayan herkesi tüm sevecenliği ile sarıp sarmalarken bir tek bizi ayırt eder.Gerek bir görünmez perde engellesin benim gibi insanları güneşin tüm bu güzel faziletlerinden gerekse güneş kendisi istemesin olmuş nar kırmızısı ışıklarıyla bizi sarıp sarmalamayı her ne sebeple olursa olsun haksız sayılmaz güneş bizden tüm güzelliklerini esirgemekle.Çünkü bizim gibi insanların en yakınları bile bizlerden bize fark ettirmeden kaçmak ister.Bizlerden ürkerler,korkarlar hatta beklide tiksinirler.Hatta bizleri dokuz ay karnında taşıyıp canından can veren kanından kan veren göğsündeki sütü ile besleyen bir tehlike anında yavrusunu koruyabilmek için hayatını bile tehlikeye atmaktan çekinmeyen analarımız bile artık bizlerden uzak durmaya çalışır.yanımıza analığın verdiği iç güdüsel özlem ölümüne bir sevginin tutsağı olarak gelirler fakat bizlerle karşılaştıklarında dikkatli bakan ve bakarken görmesini bilen biri bu güzide insanın göz bebeklerinin arkasına sinmiş korkunun izlerinin aşikar olduğunu görür.
Çünkü bizler kainatın en şerefli varlığı olarak yaratılmış insanın canına kıymış elleri kıp kırmızı kana boyanmış insanlarız.Yaratan Mevla en büyük günahlardan biri olarak bildirdiği günahı işleyen insanlarız.İşte bu nedenle güneş olmuş nar kırmızılığındaki ışıkları ile bizleri kadifemsi bir yumuşaklıkta,içten sıcacık gülümseyen çehresiyle sarıp sarmalamaktan imtina eder.Haksızda sayılmaz hani.
Oysa tüm meziyetlerini bizden esirgeyen güneşte bilmeli,ölümüne sevgiyi ölümüne korkuyu taban tabana zıt bu her iki duyguyu bir yürekte taşıyan anamızda bilmeli bir zamanlar çok yakın olup ta şimdi kilometrelerce uzaklaşmak isteyen sahte dostlarımızda bilmeli hatta bizi tecrit eden yasa koyucu ve uygulayıcılarda bilmeli ki ne bizim ellerimizin kanlı oluşu nede alnımıza bir daha hiç çıkmamacasına kazınan katil damgası bizim de insan olduğumuz gerçeğini değiştirmez, telaffuz edildiğinde insanların korktuğu,ürperdiği,yanından geçildiğinde vücudumuzdaki tüylerin diken, diken olduğunu hissettiğimiz,soğuk buz gibi duvarlarla çevirili esrarengiz,gizemli sırlarla dolu içerisinde yalnızca nefes alınıp dolaşılabilen üstü açık mezar.Temiz toplumun kirli çöplerinin depolandığı çöp deposu.yukarıda tarifini yapmaya çalıştığım yerde depolanan insanlar mantığın kabullenmeyeceği türden suç işlemiş olsalar da,katil olsalar da,kısaca akla gelen yada gelmeyen her türlü suçun faili olsalar da onlarda etten kemikten,hisleri duyguları özlem ve hasreti,sevinci kıvancı,aşkı sevdayı kini nefreti hatta intikam ateşini tekbir bedende yaşayan insanlardır.Bu insanların öfke ve kinleri kendileri için böylesine bir yaşama zemin hazırlayan etkenleredir.Maruz kaldıkları haksızlıklaradır.

Güneş yüksek binaların arkasından kayboldu.Yerini akşamın alca karanlığına bıraktı ve biz bir günü daha geride bıraktık.Dükkanının kapısını her gün akşam kapatırken zarar ettik diyen esnaf acaba benim yerimde olsa ne derdi.
Zamanın birinde bir çarşıda esnafın biri her gün dükkanının kapısını kapatırken bu gün yine zarar ettik der.Diğer esnaflar her gün bu sözü arkadaşlarından duydukları için toplanıp derler ki biz bu gün gelen müşterilere hiçbir şey satmayalım bize gelen müşterileri her gün zarar eden arkadaşımıza gönderelim hiç olmazsa bir gün kar ettik desin ve de evine sevinerek gitsin derler ve öğlece karar alıp aldıkları kararı da ertesi gün uygularlar.hiç kimse gelen müşteriye satış yapmayıp her gün zarar eden arkadaşlarına gönderirler.Akşam olup da dükkan kapılarını kapatacakları zaman merakla beklerler arkadaşları bu gün kar etti ne diyecek diye herkes dükkanının kapısının önünde her gün zarar eden arkadaşlarının dükkan kapısını kapatmasını beklerler.her gün bu gün yine zarar ettik diyen arkadaşları yine dükkanının kapısını kapatırken of, of der bugünde zarar ettik der.Bu sözü duyan esnaflar el insaf artık biz hepimiz dükkanlarımıza gelen müşteriyi sana gönderdik ki bu gün kar edesin diye biz siftah bile yapmadık bütün gün senin dükkan işledi sen hala zarar ettik diyorsun ayıp, ayıp derler.her gün zarar ettim diyen esnaf gülümser ve derki benim zararım paradan puldan değildir ki.her gün akşama kadar para kazanırım çok şükür ama her günde ömürden zarar ederim her gün ömrümüzden bir gün eksilmez mi dostlarım der.
Bütün çarşı esnafı anlar ki bu her gün zarar ettiğini söyleyen arkadaşlarının maksadı kendilerine bir şey öğretmektir fani dünyada her şeyin maddiyat olmadığını boşa geçen her günün aslında zarar olduğunu kefene cep konmadığını ve daha bir çok şey anlatmak istermiş.hani derler ya anlayana sivri sinek saz anlamayana davul zurna az diye.işte öğle kim ne anlarsa.Bu geçen gün benim zararıma mı karıma mı.Diri diri gömüldüğüm şu üstü açık mezardan kurtuluşa bir ayak daha yaklaşırken ömürden de bir gün geride bıraktık bir günümüz daha beyhude geçti ah ile vah ile.

26 Temmuz 2009 6-7 dakika 17 öyküsü var.
Yorumlar (2)
  • 14 yıl önce

    öykü,öykü olarak güzeldi amca yüreğine sağlık...yalnız şunu belirteyimki yüce allah kenine isyan eden hergün binbir pislik işleyen hatta kendini ( haşa ) allah olarak ilan edip ona şirk koşan kimselere bile sağlık, sıhhat ,rızık veriyorda biz kim oluyoruzda senin katil diye nitelendirdiğin insandan yüz çevirme küstahlığında bulununa biliyoruz onu anlamış değilim...kimseyi kınamamak lazım..hayat bu kimin başına ne geleceği hayatın kime ne getireceği belli olmaz..saygılarımlaa...

  • 14 yıl önce

    👍Beşer şaşar mevla esirgeyen bağışlayandır.suç varsa cezada var ve bitti..inşl ötelere geçmez ...yok ağlamıyorum sadece duygulandım ben ceza evlerini biliyorum özel günlerde moral günü vs için bulundum...cezaevi müd dostlarımız var eşimde derslere girer mahkumlara bilirim çilelerini..kim ister ama sonuçta kader...üzgünüm...