Bir Meczup Bir Görünmez

Ve her aklıma düştüğünde içimin en tenha duvarına bir gülümseme yankılanır; solar rüzgarda ince bir ıslık gibi...
Meczup.. Böyle tanımlamıştı kendini. İnsan, elinde fırtınaları nasıl taşırsa, o da içinde yaşamın rüzgarlarını taşıyordu. Bu yüzdendi, fırtınalı havalarda falezlerin göğe en yakın kayasının üzerinden rüzgarlara fısıldaması.Fırtınaları sevmesi, aşina olması.

Yarı saydam benliğinde kuşanmıştı bedensiz seslerin rüzgarlarını. Dünyanın hangi köşesinde sahipsiz bir rüzgar esse, önce ellerinde duyumsar sonra tüm benliğinin göğsünde çınlardı.. İlk çocukluğunun kasırgası mı esip geçememişti üzerinden? Sert görünüşü bunu sormama engel olmuştu o zamanlar. Gün içinde arada sırada şehrin bir köşesinde görürdüm onu; gözlerini göğe diker saatler boyu öylece kalırdı. Konuşuyor gibi gözükürdü ama ben hep bilirdim kayan bir yıldız gibi kayıp giderdi kelimeler ağzından ve hiç istediği kelimeleri bulamazdı anlatmak için kendini. Bu yüzden anlaşılmamış ruhlar denizinde kayıp bir ruh gibiydi sessizliği.

Sustuğunda konuşurdu; 'duyardım'.
Ayağının altında sıcak kumlar, başında kuzey rüzgarları, bir yanı yangın, bir yanı buz cehennemi. İkisinin tam ortasında duyulmayan bir ses: MECZUP.

Onu ilk gördüğümde falezlerin orada dikilmiş okyanustan gelen fırtınayı soluyordu. Zaman tablosunda yıpranmış bir deriye işlenen, yarım kalmış kara kalem bir eskiz gibi, nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan sessiz bir çerçeve gibiydi yüzü.
...
Her fırtınada onu orada falezlerin oradaki kayanın üzerinde bulacağımı biliyordum. Kayıp ruhlar hep uçurum kenarlarında büyütürler kendilerini ta ki bedeni dar gelene kadar.

''Kimse beni görmedi'' demişti bir keresinde..

Bir meczuba görünmez olmanın eşsiz bir yolculuk olduğunu nasıl anlatabilirdim ki? Görebilir miydi kimse bizi gerçekten?

İnsan ne zaman ilk hatırasını duyumsarsa, karanlık, siyah bir sessizlikle kalın bir çizgi çizer yüreğine. Yıldızlar gözlerin olur, fırtınalar ise ellerin. Karanlık her şeyin üzerini örterken, görülmeyenleri gösterir insana. Dünyanın körlüğüne karşı saf bir göz armağan eder. Görünmez olanlara baka baka sende ''görünmez'' olursun. Sonra başlar işte asıl yolculuğun. Yalnız, bu, sarhoş edici bir yolculuk. Görünür olanlar sahte ışığın, Görünmez olanlarsa karanlığın sarhoşlarıdır. İçlerinde taşırlar ışığı. Bilindik tüm sırlardan daha geniştir ufuk çizgisi..

Meczup.. Bilmeni isterim 'seni görüyorum..'

Ay ışığı bulutların arasından sızmaya başladığında, genç yaşını daha bir görünmez kılan beyaz saçlarına daldı gözlerim..

''Bu genç yaşında insanın saçları bu kadar ağarır mı?''

Çizgi şeklinde yıldızlar görmemiştim siyah kadife gökyüzünde. Ağlamanın eşlik ettiği her düşünce beyaz bir çizgi çizer karanlığa yakın renklerdeki saçların üzerine. Karanlık bastırdığında ve eşyanın cazibesi tümden yitip gittiğinde, renklerin bir önemi kalır mı hiç?

''Bir rüya gördüm'' diye fısıldadı.
''Gözyaşlarımızın bir birine karıştığı bir rüya''

Rüyalar..

Acılarımız, nefretlerimiz, sevgilerimiz, hatıralarımız, tüm hayatımız. Kafamızın içinde kilitli bir odada sakladığımız rüyalardan ibaret değil mi? İnsan olduğumuza dair bir rüya.. Bir görünmezin rüyasını kurtarabilir misin? Buna yeter mi; sevgimiz?

Kaya ve kum .. Suyun içinde farksızdır; aynı hızla batar okyanusa. Gözyaşı, aynı hızla süzülür yeryüzüne. En çok neye ağlarsın; görünmez olduğuna mı? Meczup olduğuna mı..? Sevmezsin aynaları değil mi? Aynalara bakmaktan korkma dediğimde, bir yıldız kaydı gözlerinden..

Sessizlikti cevabı.. Fırtına dindiğinde gitmişti.. Son görüşümdü meczubu..Uzun aylar görmedim onu. Sonra o yılın son günü birileri geldi. Dediler ki falezlerin orada bir iki parça eşyanı ve bir ayna bulmuşlar üzerinde deli bilge yazılı. ''Dokunmadık'' dediler.

O gece, yılın son gecesi fırtınada falezlerin ucuna kadar gittim. Tanıdım eşyalarını, o eski aynayı da tanıdım.
Kendini bir dövme gibi, fırtınaya eklemen ne tuhaftı..

Bıraktığın eşyana sarıldım o ''uzaklar'' dediğin yer gibi kokan.

Meczup.. Sevdiğin fırtınalarla geldim kapına güzel adam. Bugün yılın son günü. Bugün senin doğum günün.

Benim ise ilk görünmez olma günüm.

Doğum günün kutlu olsun.. Doğum gecen kutlu olsun. Sessiz yolculuğun kutlu olsun..

Bilmeni isterim;

Ne zaman bir meczup görsem fırtınanın estiği o falezlere giderim; rüzgarda kokunu duymak için:

İşte hep o anda, içimin en tenha duvarına bir gülümseme yankılanır; solar rüzgarda ince bir ıslık gibi...

Kübra Dejdobegoviç

30 Aralık 2015 4-5 dakika 4 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (2)
  • 8 yıl önce

    Meczup der burun kıvırır geçeriz çoğumuz. Kim bilir ne hüzünler ne yokluklar yaşamıştır ve onun için dünya zindan ise de belki ahiret yurdu çok daha anlamlı ve güzel olacaktır. Hüzünlü bir öyküydü kutlarım Kübra hanım içtenlikle...👍😅😅

  • Görünmez' leri biraz olsun görünür kılmaktır görevim. Çok teşekkür ederim Ahmet Bey.