Bir Öğretmenin Hayat Hikayesi

Ortaokul yıllarımda, hele 3. Sınıfta kitapların büyülü dünyasına 'bir gül bahçesine' girercesine daldığımı hala tatlı bir yaşanmışlık olarak dün gibi hatırımda. Okuduğum kitapların adlarını ve yazarlarını listelerdim. Aynı yıl birinci sömestri döneminde otuz beş adet kitap okuduğumu bu listeden bilirim. Yurdumuzun uzak ve küçük ilçemizde elime ne geçerse okurdum.

Oğuz Özdeş adlı bir yazarımızın 'Aşk Istıraptır' adlı romanını on altı yaşlarında yazdığına öykünüp ileride yazar olmayı hayallerime kattığımı da hala tatlı bir anı olarak anımsarım. Ara ara süslü betimlemelerle kısa yazılar yazıp bu yazılarımı arkadaşlarımın beğenisine sunardım...

Aradan uzun yıllar geçti. Yazar olma hayallerin hep başka baharlara kaldı. Orta düzeyde bir okuyucu oldum. Yerli ve yabancı yazar ve şairleri, şark ve garp klasiklerini... dünyevi ve uhrevi konular içeren çokça kitaplar okudum. On sekiz yaşında başladığım öğretmenlik serüvenimi yarım asra yakın bir süre doya doya yaşadım. Mutlak Son adlı bir yazımda da anlattığım gibi emekli oldum. Emekliyim...

Yer karasının en önemli ve güzel topraklarını kendimize yurt edindik. Anadolu ve Trakya'mız var elimizde. Dünyaya egemen olan ve olmak isteyen güçler bizi bu topraklarda kendi halimize bırakmadılar, bırakmıyorlar ve bırakmayacaklar. Bizler de gereği gibi 'adam olmasak' barış içinde özgürce yaşama ülkümüz hep uzun yaz günlerinde çöllerde görülen birer serap olarak kalacaktır.

Bu topraklarda ayakta kalabilmek için yapmamız gereken basit sayılacak yollar, formüller hazır. Yeter ki, bizler o yollarda yürüme iradesini gösterebilelim. Öncelikle birebirlerimizi ön koşulsuz seveceğiz. Din, dil, renk, zengin-fakir ayrımı yapmadan evet insan olmanın gereği seveceğiz birbirimizi. Nihayet çok çalışıp üreterek ancak bu güzelim gök kubbenin altında barış içinde, özgürce yaşayabiliriz.

Bu düşünceleri hayata geçirmek adına emekli olunca sadece kitapların gizemli dünyasına dalmak, şiirlerin coşkulu, hümanist atmosferinde havalara uçmak bana göre değil. Kendi köşeme çekilirsem bireyselliğin, egoizmin kölesi olmak gibi olumsuz duygular yaşarım. Böyle yaşamak yaşam felsefeme hiç uymaz. Toplum çıkarını kişisel çıkarlarımdan sürekli üstün tutma ülküm yerlerde sürünür. Bu durumları görmek ne acı olurdu benim için...

İlk öğretmenim anne-babamdan, öğretmenlerimden, kitaplardan edindiğim güzel haslet ve bilgileri yıllarca öğrencilerimle paylaştım. Velime kitap okumanın güzelliğini anlatmaya çalıştım. Kütüphanelere öğrencilerim ve velimle ziyaretler yaptık. Ancak okuyan, okuduğunu özümseyen, olayların neden sonuç ilişkilerini sorgulayan ve soru sormasını beceren toplumlar bir arada barış içinde yaşayabilme olgunluğuna ererler...

Bu günlerde yüz yüze ve sanal dünyada benim Kenya gülleri örneği hiç solmayan güllerim, öğrencilerimle iletişim içindeyim. Onlarla birlikte olmak, geçmiş güzel günleri anmakla tarifsiz uçsuz mutluluklar gark ediyor tüm benliğimi... Kitaplardan anlatıyoruz. Okumanın, aydınlanmanın önemini sürekli gündemde tutuyoruz...

İnsanları köleleştiren, ruhları karartan; mala-mülke tapmak, şanda şöhrette gözüm yok... Şeytanın sıfatı olan kibir, büyüklenme gibi duygulardan uzakta olduğum inancım tamdır... İnsanız, yanlışlarımız olmuştur, oluyor, olacaktır... Önemli olan yanlışlardan erken dönmek ve de ruhlarımızda taşıdığımız olumsuz duyguları olabildiğinde törpülemek gerekir... Hoş duygularımızı beslemek ve yüceltmeye çalışmak, insan olabilmenin gereği olduğu bilincini canlı tutmak ne kadar elzem...

En büyük hayalim, Türk Kültürünün çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak ülküsünün ete kemiğe bürünmüş halini görmek. Bunun yolunun akıl rehberliğinde ilim yolunda yürümekten geçtiğini kitaplardan öğrendim. Kutsal kitabımız da bizlere aynı düşünceleri söylüyor. Aklınızı kullanınız... Peygamberimiz Hz. Muhammed de ilmin Çin'de bile olsa gidip alınmasını emrediyor.

Sadece okumak yetmiyor insanlık görevimi yapmak için. Bildiklerim ve deneyimlerimi halkımla paylaşmak adına 18 Ocak 16 gününden beri yazma eyleminin içine daldım. 'Söz uçar, yazı kalır.' düsturuyla yazıyorum. Her yeni uğraşın bir acemilik, bocalama dönemi var. Kervan yolda düzülür örneği yola çıktım. Gerek edebiyat platformlarında gerek sanal âlemde beni hep destekleyen hatalarımı hoş karşılayan kalem dostlar oldu. Hepinize şükran borçluyum.

İlk öğretmenlik yaptığım köyümdeki öğrencimin önerisiyle yazdıklarımla 'Bir Öğretmenin Hayat Hikayesi' adlı bir kitap hazırladık. Basım işleri tamamlanıyor. Yazımı, kitabı sanal dünyada tanıtırken kitap hakkında öğrencim Osman, evlatlarım Ertuğrul ve Ceyhun'un görüşleriyle bitireyim...
Ertugrul Yilmaz
Herkese merhaba,
Özdemir Asaf "Her insanın bir öyküsü vardır ama her insanın bir şiiri yoktur" demiş. Her insanın bir öyküsü varsa da sadece hayatına ve bunu yazma becerisine güvenen insanlar bunu bir kitaba çevirebilirler. Babam da bunlardan biri. O, Artvin'de, köyde başlayan, öğrenciliği Trabzon'da Öğretmen Okulu'nda devam eden, daha sona öğretmen olarak yine önce Trabzon sonra İzmit ve Almanya'da görevini sürdüren bir eğitimci olarak hayatını yazdı. Ben de elimden geldiğince kitaba editörlük yapmaya çalıştım.
Şimdiden iyi okumalar diliyorum.

Öğrenciniz Osman Akdağ,
Sevgili öğretmenim,
Uzun yıllar önceydi daha çocuktum ve sizi tanımıştım, Kükürtlü Köyü ilkokulunda...
Belki de ilk yaşam mücadelemizin mimari ile ilk buluşmamız olacaktı bu buluşma...
Yaşı ne olursa olsun ve neler ile ilgilenirse ilgilensinler, sizin öğrenciniz olmuş her birey için siz en büyük değersiniz. Çünkü sizden öğrendiklerimizle hala hayata ve dünyaya kafa tutabiliyoruz...
Varlık mücadelemizin ana kaynağı sizsiniz, size teşekkürler öğretmenim...
Size bütün kalbimizle minnet tarız...
Öğretmenlerin, her koşulda öğrencilerini kucaklayarak onları yaşama hazırlayabilme gücü her öğretmenin ana gayesidir.
Karşılıklı sorumlulukların ve fedakârlıkların belirleyici olduğu, sevgiyle örülen öğretmen-öğrenci ilişkilerini ilk defa sizden öğrendik bizler...
Siz öğretmenlik mesleğinin değerini yalın bir gerçekçilikle, tarafsız bir anlatımla yüceltiniz hep...
Sizin farklı sosyal yapılarda büyüyen öğrencilerinizin sizin için tavrı ve samimi itirafları da bunu gösteriyor...
Ve sevgili öğretmenim sizin öğrenciniz olduğum içinde çok mutluyum...
Sizin talebeniz olduğum ilk günü dün gibi hatırlıyorum, ben sizin bana ve benim gibi diğer öğrencilerinize davranışlarınız bile çok özeldi...
Henüz yeni mezun bir Anadolu öğretmeninin çocuklara davranışları bize çok şefkatli gelmeye başlamıştı.


Köyümüze sizin adaptasyonunuzda ayrı bir güzellikti, yaşlı köy insanlarına olan saygınlığınız bizlere örnek olmaktaydı, büyükle büyük küçükle de küçük oluyordunuz.

Ceyhun Yılmaz
Babam, 40 yılı aşkın eğitim hayatının sonunda başta öğretmenlik olmak üzere hayata dair tecrübelerini aktardığı bir kitap çıkarmaya karar verdi. Şavşat'ın Kocabey Köyü'nden Trabzon, Kocaeli ve Almanya'ya kadar uzanan bir öğretmenin gözünden eğitime, hayata dair birçok kısa hikâyeden oluşan değerli bir kitap şimdi baskı aşamasında. Babamı şimdiden tebrik ederim.
Umarım bu ilk kitabı hak ettiği değeri bulur.

01 Ocak 2017 6-7 dakika 205 öyküsü var.
Yorumlar