Bir sonbahar günü

Bir sonbahar günü dışarıda güzel bir hava var. Rüzgâr hafif hafif esiyor kurumuş yaprak gibi dökülen gözyaşlarımı içime akıtıyorum. Bir gün verimli bir tohum gibi yeşereceğini biliyorum. Bir parkta oturdum kendime bir çay söyledim Romanımı açtım hem okuyorum hem de bir taraftan da ortamı temaşa ediyorum.Liseli geçler dünyadan kopmuş kendi alemlerine dalmışlar.Yazın son kırıntıları olan bu günleri değerlendirmek için insanlar Spor yapıyorlar parkta oturuyorlar.. Yan masada teyze, deme ya kocasıda mı ölmüş dedi sesli sesli. Bir an sararıp yere düşen yapraklar gözüme takıldı. Ne Garip Dünya bir yüzü çok güzel öbür yüzü çok çirkin ne buluyoruz dünya dilberinde bilmem ki dedim. Romanıma döndüm. Bir taraftan ruhumu bir taraftan beynimi besliyordum. Kitap okumanın hazzı başkaydı. Ben sessiz sakin bir parta oturup dergi veya kitap okumasını çok severim. Çayımı ağır ağır içtikten sonra romanın sürükleyici olması benim başımı kaldırmadan okumama sebep oluyordu. Yalnız yukardan yaprakların rüzgârla dökülmesi sararan ve kızaran yaprakların mimoza rengini alması bana her yaşın bir güzelliği olduğunu anımsattı. Çayın parasını ödedim ve kalktım. Ne zamandır kaldırımlarla dertleşmemiş kendimi hiç dinlememiştim. Hayatın bitmeyen temaşasında kendimi dinlemeyi unutmuştum. Aslında ne kadarda yalnızdım yâda öyle hissediyordum. Mutluluk nerdedir? Nasıl bulunur? Diye sordum kendime. Hangi sarrafta satılır hangi usta eller işler ve onu vitrinin camına bırakır. Her kez kıskanır, bakar, bazen dalar insanın gözleri, alamaz kendini. Böylesi güzel bir mücevherde o denli pahalıdır gıpta edilir hayaller kurulur benim yüreğime nede yakışırdı der. Oysa hammaddesi altındır ustada nihayetinde bir insan ama işleme becerini yıllarını verdiği emeğinden yüreğinden alır. Mutluluğun hammaddesi sevgiydi ama onu işlemeyi bilmek emek vermek yıllarını harcamakta yürek işiydi. Sevdiniz her şeyi insana dair emek verdiniz hak edeni küçük değerli taşlarla süslediniz. Elmas kırıkları vardı eskiden. Çok değer verdiklerinize daha bir emek ve değer verdiniz. Vitrinde hazır hepsi yerini aldı bununda kıymetini bilen yine bir sarraf olmaz mı? Yâda bunlardan anlayan biri emek çekmiş vitrinini değerli taşlarla doldurmuş biri, yada birileri. Sarraf yüreğin emekçi ellerinden ortaya çıkan dostluklar bozulurmu. Yâda sarraf bilmez mi teneke işlenmez. Siz seçersiniz vitrine çıkacak değerli taşları hak edecek kişileri. Emek vermek size mutlaka dönmez mi. Vitrinde elmas taşlı bir bilezik size zarar verir mi?
Aslında yalnız olmadığımı gönül vitrinine bakınca gördüm. Ben yalnız değildim ve yüreğimde taşıdığım değerli dostların varlığı beni mutlu eymeye yetti.

16 Ekim 2009 2-3 dakika 46 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar