Bırak Çekme / N ' oluyor Yahu

Otobüs oldukça bozuk olan, oyuklarına yağmur suları dolmuş yolda kendisiyle yarışıyormuşçasına kasabaya doğru yol alırken çürüklerine macun çekilmiş karisöründen gacırtılar geliyor, arka taraftan gelen motor sesinin gürültüsü şoförün teybine taktığı kasetteki arabesk şarkının canına okuyordu.

Ondokuz numaralı koltukta seyahat ediyordu ama yanı boştu. Otobüsün sarsıntıları ile o da yerinde sallanıp titreşiyordu. Yer değiştirdi şimdi alacalaşmakta ve yavaş yavaş karanlığa dönüşmekte olan dışarısını seyre daldı, yol kenarındaki ağaçların peş peşe ve hızla gerilerde kalışını izledi.

Ağaçların hızla geriye düştüğü gibi iki yıllı akıp gitmişti sılada. Şimdi geleceğe dönük planları ile dönüyordu. Hıhh!! Planları ne olacaktı ki sanki, öyle pembe hayaller kuracak ve onların peşinden koşturacak kadar uzunmuydu sanki kısacık hayat..Yada hayatın kendisine verdiği ne vardı ki, ama yine de hayal kurmak güzeldi. En azından köyündeki evini tamir ettirmeye ve tarla almaya yetecek kadar para biriktirebilmişti. Zordu köy yerinde marabalık. Şimdi kendi tarlasını ekip biçecekti.

Otobüsten indi, kasabanın bakkalına, kasabına uğradı biraz alışveriş yaptı, çocukları için kağıt bayrak, balon ve sakız aldı. Köye gidecek son minibüsün hareket saatini beklemek için yakınlardaki kahvenin bir sandalyesine ilişerek bir çay istedi.

Kadıncağız şu an bir buçuk ve dört yaşında olan iki çocukla koca iki yıl geçirmişti. Fırsat buldukça çocuklarını komşu nineye emanet ederek marabalığa gitmiş biraz da muhtarın ve bir iki hayırseverin ianesiyle geçinmeye çalışarak kendisi için oldukça uzun bir zaman sayılacak koca iki yılı geride bırakmıştı.

Yine erkenden kalktı, çocuklar uyurken yakında bulunan köy çeşmesinden iki kova su getirdi, Sobanın üzerindeki bakır kazanı doldurdu, kapağını horoz başlı sarı tutacağından sağ elinin üç parmağıyla kaldırarak kapattı. Islattığı süpürgeyle badanası eskimiş, karışımında bulunan samanların yüzünde sırıttığı toprak sıvalardan dökülen, dip kenarlardaki birikmiş olan tozları havalandırmadan itina ile süpürdü. Dışarıda silkelediği hasırı yeniden tabana serdi.

Çocuklardan önce büyük olanı uyandı. Onun patırtısına da küçük. Kahvaltı hazırdı, hemen hasıra eski bir bez serdi. Ortasına hamur kesmekten oldukça incelmiş olan iri başlı çivilerinin sırıttığı sofra tahtasını koydu. Sobanın üzerinden yeni pişirdiği çorbayı getirdi. Büyük olanı karşısına, küçük olanı da kucağına alarak kaşığında üfleyip soğuttuğu çorbadan bir onun, bir ötekinin ağzına verirken fırsatladıkça da kendisi yiyerek karınlarını doyurdular.

Şimdi çocukları hazırlamalıydı, çeşmenin başında birikip bekleşen diğer hanımlarla çapaya gidecekti.Burada bekleşiyorlar ve arazi sahibinin traktörü onları alıp tarlaya götürüyordu. Kaçırırsa o gün işe gitme şansını kaybedecekti. Çocuklu olması zaman zaman oyalanıp gecikmesine sebep oluyor ve o günkü azda olsa yevmiyesinden mahrum kalıyordu. Çok defa yaşamıştı bu durumu, zaten uzun süren veya her zaman olan iş değildi tarlada çalışmak.

Bir tasa çorbadan koydu, diğer koluna küçüğü aldı, büyük oğlanı da önüne kattı evden çıktı. Komşu ninenin taş yığınlı bahçe duvarının ortasındaki köhne kapıdan içeri girdi. Üç dört taş basamakla çıkılan evinin kapısını tıklayarak seslendi. Nine kapıyı açıp çocukları sevgi ile karşıladı. Amanın!! Amanın!! benim cücüklerim gelmiş, kuzularım gelmiş diyerek onları içeri aldı. Aslında çocukların babalarına da analık derecesinde yardım etmişti. Babaları köyde gencecikken yalnızlığa düşmüş biri idi, traktör kazasında ailesini kaybetmiş olması nineyi ona ana gibi yakınlaştırmış ikisi ana oğul gibi olmuşlardı. Onların evlenmesine sebep olan da o idi. Bu gelini iki köy uzaktan o bulmuş, o da öksüz olduğundan nineyi ana bilmiş aralarında sıcacık bir bağ kurulmuştu.

Gün akşam olmuş, ninenin evinde yenilen yemekten sonra eve gelmişlerdi. Sobaya biraz daha çalı çırpı koydu. Kazanın içindeki su ılıktı, çocukları yıkamalıyım diyerek odadan küçük bir kapı ile girilen duvarları küflenmiş mozaikleri ufalanmaya yüz tutmuş banyoda plastik leğeni, sabun ve lifleri hazırladıktan sonra su kazanını iki yandaki sarı kulplarından tutarak yakınına getirdi. Önce küçük çocuğu soydu, üzerinden çıkarttığı çamaşırları leğende yastık gibi yaparak içine yatırdı., yıkamağa başladı.

Evin kapısı vuruluyordu, hemen koşuverdi kim o diye seslendi. Aç hanım aç ben geldim dedi adam.O an kalbi duracak gibi oldu kadıncağızın, kapıyı açtı içeri aldı kocasını. Adam oldukça yorgunduHemen dört yaşındaki oğlunu kucağına aldı sımsıkı sarıldı defalarca öpücükler kondurdu rast gele öpüyordu, küçüğü sordu hemen..

Pencerenin önündeki sedire oturdu, çantasını açtı plastik bir kamyon çıkardı oğlu hemen aldı elinden.. Heyecanla sürüp oynarken arada bir kağıt bayrakları kamyonuna takmaya çalışıyordu Hanım dedi et aldım pirinç aldım, yarın şöyle güzel bir pehlili pilav yapta ninemizi de çağırıp afiyetle bir arada yiyelim. İnşallah sıkıntılarımız bitecek bak bu kadar paramız var kendi tarlamız olacak bundan böyle, evide bir güzel tamir edeceğim. İkimizde çok sıkıntı çektik artık yeter dedi.Kadın küçüğü yıkıyordum sonrada büyüğü yıkayacağım işim bitince de bol bol konuşuruz dedii ve banyoya geçti,

Kocası da evin dışında bulunan ayak yoluna gitti. Çocuk kamyonla oynarken açıkta duran sedirdeki paraları gördü, onları arabasına doldurdu biraz gezdirdi, usandı sonra... Tam önünden geçerken sobanın kapağı gözüne ilişti, kağıt yerine koyup paraları avuçlayarak tıpkı annesinden gördüğü gibi içine doldurdu.

Adam içeri girdiğinde çoktan iş işten geçmişti. Gözü bir sobaya, bir sedire takıldı. Sedirde birkaç demir paradan gayri eser yoktu hepsi sobaya atılmış şimdi alev alev yanıyordu. Maalesef onların kurtarılması için artık yapacak bir şey yoktu, elden ne gelirdi ki bu vakitten sonra..
Şoka girdi adam, eyvahlar olsun dedi, bunca sıkıntıdan sonra yine sıkıntı.. Kader gene oyununu oynadı bize. Bu dünyada rahat yok , huzur yok diyerek dolaba yöneldi. Üst gözü karıştırdı, karıştırdı tabancasını buldu, arabasıyla oynayan yerdeki çocuğa bir el ateş etti, çocuk yere yığıldı. Ne yaptığını bilmiyor artık hiçbir şey düşünemiyordu. Aynı şuursuzlukla tabancayı şakağına dayadı bir el daha ateş etti o da çocuğunun yanına yığılıverdi.

Kadın banyodan tabanca sesine büyük bir korkuyla irkilip koşuverdi, Herşey bir anda oluvermişti.Şimdi gözlerinin önünde iki ceset orta yerde yatıyordu bir ona bir berikine kapanıp feryatı figan etmeye başladı. Canlarım noldu, neden böyle oldu, neden neden diyerek dövünüp ağlarken banyoda yalnız bıraktığı küçük çocuğunu epey sonra hatırlayabildi. Zoraki, halsiz dermansız banyoya gitti ki ne görsün çocukcağız ağzı burnu sabun köpüğü içinde...Nefessiz kalıp boğuluvermiş yavrucak cansız yatıyor. Bir feryat daha koparıverdi can evinden..Onu sevgiyle ama suçluluk duygusuyla kucaklayıp ağıtlar yakarak ötekilerin yanına getirdi..

Bütün canları, canından çok sevdiği kuzuları, kocası yerde yatıyordu .Kendi canının ne önemi vardı,bu dünya yaşamaya değermiydi artık. Kocasının sağ eline yakın düşen tabancayı eline aldı. Diz kıldı, dualar etti, şahadet getirdi.

Oda tabancayı şakağına dayadı tetiği çekmek üzereyken bir ses duyar gibi oldu. Sanki biri bıraak diyordu. Acaba ölmediler mi diyerek çocuğunun ve babasının nefeslerini yokladı, kalplerini dinledi, hayır hayır tık yoktu hiçbirinde..

Yine tetiği şakağının hizasına getirdi tam parmağını çekerken bu sefer çekmee diye bir ses daha duydu. Hatta bu seferki öteki sesten daha güçlü gelmişti. Acaba evde, evin bir yerinde başkası mı vardı. Kalktı öteki odaya, kilere, odunluğa baktı, kimsecikler yoktu..Gaipten sesler duyuyorum, hayalleniyorum herhalde dedi;

Bu sefer daha kararlı idi. Tetiği çekecekti olanca gücüyle asıldı noluyor yahuuu diyen bir sesle irkildi. Korku ve heyecan içinde gözlerini açtı. Kalbi küt küt atıyordu, kan ter içinde içinde kalmıştı. Kocasının acı içinde haykırışı idi bu ses ve kocası gözünün önünde homurdanıp duruyordu. Durup durup kulağımı ne çekip duruyorsun diye kızarak söyleniyordu.

Oh Allahım şükür sana diyerek rahatlamaya başladı, Meğer uykusunda kabus görmüş kadıncağız, tetik diye elinin altında duran kocasının kulağına asılıp, çekip çekip dururmuş mütemadiyen.

30 Nisan 2011 8-9 dakika 15 öyküsü var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (2)
  • 13 yıl önce

    Uf dedim of dedim,vah dedim neler dedim neler,bir o yana gittim bir bu yana,

    Olamaz böyle bişey Hayrettin Bey🙂

    Allah böylesi bir kabusun gerçek olmasından korusun herkesi..

    Derin bir nefes bıraktım..

    Selamlar👍

  • 13 yıl önce

    Güne gelen güzel öykünüzü kutluyorum. Saygılarımla.