Biz Yetimhanenin Yetim Çocuklarıyız -2 - bölüm

Ben bu düşüncelere cevap ararken Müdür beyin o kalın ve tok sesiyle bir defa daha irkildim.

-Buyurun nasıl yardımcı olabilirim dediğinde, burada bulunan bir 12-13 yaşlarında bir kişiyle kısa bir söyleşi yapmak istediğimi söyledim.

Bir iki saat beklemem gerektiğini arkasından da şimdi okul zamanı bir kız çocuğumuz var. Onunla konuşturayım sizi diyerek biraz rahatlamıştım. Çaylarımızı içerken kısa kısa soru cevap şeklinde konuşmalarımızın arasında, nereli olduğum, ne iş yaptığım, nerde oturduğum, çocuklarımın olup olmadığını, neden böylesi bir karar aldığımın cevaplarını veriyordum. Aradan iki saat geçmiş ve o beklenen an gelmişti. Müdür bey telefondan Cansu kızımızı buraya getirir misiniz dediğinde, bende ki heyecan bir kat daha artmıştı. Neden bu kadar heyecanlanıyordum. Neden tedirgindim bilemiyordum. Ama Cansu'nun odaya girişiyle biraz olsun rahatlamıştım. Buyurun efendim beni istetmişsiniz.

Müdür bey : ‘'Bu beyefendi seninle biraz sohbet etmek istiyor. Seninle ve burayla ilgili yazı yazacakmış.

-Peki, efendim nerede konuşacağız demesiyle Müdür beye söz hakkı bırakmadan ‘Sen nerede uygun görürsen' ,dedim. Nerede rahat olacaksan orada olsun .

-Bahçeye çıkalım diyerek. Müdür beyin iznini alıp odadan ayrıldık. Önümde yürüyen Cansu ;zayıf 1,40 boylarında, esmer, siyah gözlü, uzun siyah saçlarını arkadan tek örükle toparlamış, temiz giyimli sessiz sakin biri olarak görüntü veriyordu. Biz ikimiz yine o uzun kapıların ve yüksek tavanlı koridorları teker teker önlerinden geçerek idari binanın o büyük demir kapısından dışarıya çıktık. Sert rüzgârın yüzüme çarpmasıyla kendime gelmiştim. Dışarıdaki alan çok büyüktü. Çam ağaçlarının üzerine konan sığırcıkların dansı vardı ve bahçeye serpiştirilmiş banklarda oturan irili ufaklı çocukların oyunları neşe saçıyordu. Dışarıdaki hayatın acımasızlığından habersizce, Cansu gözden uzak bir yer olarak seçtiği banka oturdu ki burası İdari binasını arkasına düşüyordu.. Her hareketi her konuşması önceden seçilmişti sanki. Masada yalnızca ikimiz vardık ve ilk söze başlayan ben olmuştum.

-Karnın aç mı? Benimkisi aç ilaçlarımı almam gerekiyor saatte epey ilerledi,dediğimde Cansu'nun yüzünde ki utancı masanın üstüne düştü.

-Yok, efendim sağ olun ben yemiştim dediğinde yüzünün soluk bir renkte olduğunun farkına vardım. Ne zaman yemek yedin dediğimde ise ellerini masanın altına almış ‘Sabah kahvaltı yapmıştım teşekkür ederim inanın hiç gereği yok. Benimle konuşmanız bittikten sonra derslerimi yapmaya çıkacağım odama. Anlamıştım karnı açtı ve yüzü ondan soluktu açlığa dayanamıyordu benim gibi.

-Beni burada bekler misin dediğimde hafiften başın aşağıya yukarıya salladı çantamı emanet edip yanında ayrıldım. Gelirken köşe de bir köfteci görmüştüm oraya gidip gelmem gerekiyordu. Hızlı adımlarla kapıya yetişmiştim. Kapıda duran o sabah tartıştığım güvenlik görevlisine ‘Karnın aç mı hemşerim dediğimde.

-Yok, beyim sağ olasın bir şeyler atıştırdım demesine karşın onunda bizim gibi karnı açtı.

- Ben şu köşeye gidip geleceğim müdür beyin haberi var dediğimde, ‘Tamam beyim selametle' diyerek içeriye girmişti. Köşedeki köfteci titiz çalışan ama eli ağır olan yaşlı beyefendi buyurun beyim ne arzu edersiniz dediğinde.

- Üç ayran bir tane yarım ekmek, bir tanede tam ekmek olmak üzere köfte istiyorum.

- Tamam, beyim şimdi hemen hazırlarım, demesiyle köftelerin ızgaranın üstünde yerlerini alması bir olmuştu.

- Paket mi olsun yoksa burada mı yiyeceksiniz
- Yok, hayır yurtta gideceğim dediğimde beş köfte fazladan atıp Allah bağışlasın beyim çocuk mu var?

-Hayır, ziyarete geldim birisini görmeye.

- Gelen giden pek olmaz hepsinin ayrı bir hikâyesi var. İnsan dinledikçe üzülüyor kahroluyor. Onca aile çocuk yapmak için milyonlarca para ödeyerek '' Tüp Bebek '' yapmaya çalışıyor. Burada ise aynı kaderi paylaşan yüzlerce çocuk var. Bakamayacağın çocuğu neden yaparlar anlamış değilim. Her neyse beyim yaşlılık işte çenem bir açıldı mı kapanmak bilmez. Seninde köfteler hazır zaten buyurun beyim.

- Borcum ne kadar?

- Buda bizden olsun, dediğinde tüylerim diken diken olmuştu. Teşekkür edip dışarıya çıktığımda sevinçle hüznü bir arada yaşıyordum. Kapıya geldiğimde kapıdaki görevlinin köftesini verip Cansu'nun yanına hızlı adımlarla yürümüştüm. Cansu'nun yanında masada oturan küçük bir oğlan çocuğunun olduğunu görünce çok mutlu olmuştum. Masaya geldiğim de her ikisi de ayağa kalkıp hoş geldiniz dediler.

- Hoş buldum, diyerek köfte paketini açıp önlerine koyduğumda çekingenlikleri hala geçmemişti.

- Hadi amaaa soğuyacak şimdi köfteler, hadi başlayın bakalım bende biraz ucundan alayım dediğimde ise o küçücük ellerin köfte ile buluşması çok hoşuma gitmişti. O anı paylaşmak benim için ayrı bir güzeldi. Ve bu kadar mutlu olduğum anı hatırlamıyordum. Saatler ilerliyor ve benim konuşma imkânım olmuyordu yüzümde ki gerginliği fark eden Cansu yanında duran o küçük erkek misafirimize.

Yarın yine bekleriz ...Buralarda bir yerlerdeyiz...

17 Aralık 2015 5-6 dakika 29 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar