Bu Alemi Gözüne Sığdıran Allah

1986 ıl yıllar da medikal ticareti ile uğraşırken Ankara da aynı işle uğraşan Adana Ceyhanlı bir arkadaşım vardı.
Tolga dindar bir ailenin oğlu varlıklı hali vakti yerinde olan bir aile Tolga liseyi bitirdikten sonra üniversite imtihanını kazanamamış. Oda bir arkadaşının yönlendirmesi ile medikal ticaretine başlamış. Tolga ağır başlı, efendi memleketinde sevilen sözü dinlenen bir insanadır. Dostu arkadaşı çok çevresi de çok genişti.
Bu hikâyemde sizlere Tolganın anlattığı bir olayı anlatmak istiyorum.
Bir gün işim dolayısı ile Ankara ya gidecektim, her zaman olduğu gibi Tolgayı aradım Ankara da olduğunu ona uğramamı söyledi.
Benim şehirle Ankara arası o zamanlarda 6 saat sürüyordu, akşam otobüse bindim sabah erkenden Ankara ya vardım, öğle yakını Tolgayla buluştuk.
Tolga 'bana memleketten yeni geldiğin, oraya çok sevdiği bir aile dostu Hasan ağa ve hanımı Ayşe yengenin hacca gidip geldiğini onları ziyarete gittiğin hacı arkadaşı ile hanımının çok değerli, Dinine, örf adetlerine bağlı yaşı kemale ermiş insanlar olduğunu; Evlerinin Ceyhan'da ilçeye yakın köyde büyük bir çiftliğin ortasında ufak tepenin üzerinde çukur ovaya hakim, Toros dağlarının karşısında etrafı bin bir çiçekle donatılmış bahçe içinde sanki cennet gibi bir yerdedir.
Hasan ağa ile Ayşe hanımın bir oğlu vardır başkada çocukları olmamıştır. Oğulları Umut'u en iyi okullarda okutmak için hiçbir fedakarlıktan kaçmamışlar yurt dışında tahsilini devam ettirmektedirler.
Umut yıllarca aile içine tatil günlerinde gelmiş, geçmiş yılları okul süresince dışarıda kalmış, şimdide Amarikada yüksek lisans için okumaktadır. Onu için din mevhumu insanları uyutmaca dan, aldatmacadan ibarettir. Aklı başında olan insanların dine ihtiyacı yoktur. Allah kavramı ise olmayan görülmeyen şeye inanılmaz, ölümden sonra hayatın( ahretin) olduğuna inanmamaktadır. Toprak olup gideceğiz düşüncesindedir. Ahret olsa bile dünya kurulalıdan kıyamet gününe kadar ölen insanlar dirilince Allah onları nereye sığdıracak bu mantıklı bir şey değil demektedir.
Hasan ağa bu duruma çok üzülmektedir; fakat biricik oğlu büyümüş bir şey söylese 'baba çocuk değiliz aklımız başımızda nenin ne olduğunu biliyoruz sen kendini yorma' diyor. Babasına bu konuda bir söz söylettirmiyor. Hasan ağa ve hanımı Ayşe Hanım oğullarının cehennem ateşine koştuğunu görüyor ve her gece yarısı kalkıp namaz kılıp oğulları için Allah'tan yardım istiyorlar, sabaha kadar dua ediyorlar.
Hasan ağa ne yapacağını bilememektedir. Çaresizlik içinde hanımına bu çocuğu yanlış yetiştirdik adam olsun diye uğraşırken karşımıza bizi küçümseyen dinin inkar eden bir insan çıkardık diye dert yanmaktadır.
Umut babasına ve annesine hacca gidip paranızı Araplara veriyorsunuz ne gereği var. Bırakın bu saçmalığı paranızı toplayın gelin size Avrupayı, Amerikayı gezdireyim yaşam nasılmış görün demektedir.
Tolga Hasan ağayı ziyarete vardığında Hasan ağa 'Tolga bu çocukla konuş ne olursun neden hacca gidip paranızı harcadınız bırakın bu din işini diyor, annesi çok üzülüyor bir tek evladımız. Biz beddua etmiyoruz amma Allah görüyor başına bir hal gelecek diye korkuyoruz' derler.
Tolga Umut'la konuşmaya karar vermiş bu haç ziyareti bahanesi ile tekrar Hasan ağaya gitmişti. Umut'a babasının durumu anlattığını sezdirmeden 'Umut baban annen ne güzel yaptılar değil mi hac görevlerini yaptılar geldiler. Sende hacı oğlu oldun artık ibadetlerine daha fazla dikkat edersin' der. Umut 'Tolga ağabey bu konuyu seninle konuşmam gerekiyor' der. Tolgada tabi konuşalım diye cevap verir. Amma Umut odayı terk eder. Tolga Hasan ağaya göz eder ve yavaşça kalkar Umudu takip eder.
Tolga Umutla konuşurken onun soracağı sorulara nasıl cevap vereceğim diye düşünmeye başlar bir taraftan da almış elindeki dini kitapları gereği kadar neden okumadığı için kendine de çok kızmaktadır. Yarım bilgi ile yola girdik Allah yardımcım olsun. Rabbim bana yardım et diye dua eder.
Tolga Umut'un yanına varır Umut evin balkonuna çıkmış muhteşem manzaranın karşısında oturmaktadır. Tolgayı görünce 'gel Tolga ağabey seninle biraz konuşalım' der. Tolga konuya girmeden Umut ' Ağabey şu babamlara bir şey söyle bana kurandan, cennetten, cehennemden, ahretten, hesap gününden ve kıyametten anlatıp duruyorlar. Bunların hepsi Arap düzmecesi diğil mi? Olacak şeyler değil' diye dert yanar.
Tolga okuduğu kadarı ile bunların varlığından inanılması gereken gerçekler olduğundan. Örneklerle anlatır. İnsanın tekrar diriltileceği ne Hiç inanmayan Umut'a hemen yakınlarındaki Tarsus ilçesinde bulunan Ashab-l keyf mağarasında bulunan kabirlerden örnek verir. Umut düşünür 'aklından doğruya baban beni küçükken oraya götürmüş ve onların hikayesini anlatmıştı' der. Fakat Tolgaya belli etmez. Aslında Tolganın verdiği cevapların karşısında başka cevapta bulamamaktadır. Tolga onun bu konularda hazır karşı fikirlerinin fazla olmadığını anlamış sadece kulaktan dolma birilerinden duydukları ile kaldığını anlayınca daha da cesaretlenerek onu ikna'ya çalışır.
Umut ne söyledi ise karşılığında kafasını karıştıracak başka cevap bulamayacağı cevaplarla karşılaşınca bocalamaktadır.
Bu sohbet iki üç saati aşkın bir süredir sürmektedir. Ayşe anne birkaç defa yanlarına gelmek istemiş Hasan ağa gitme yardımcıya söyle yiyecek içecek versin sakın orada beklemesin diye sıkıca tembihler. Hacı Ayşe anne dayanamaz balkonun altına saklanır onları dinler duydukları onu heyecanlandırır. Koşarak Hasan ağanın yanına gelir ve 'ağa Tolga bizim yapamadığımızı yapacak Allah'ın izni ile' der. Hasan ağa gülerek 'rahat duramadın değil mi? Rahat bırak onları' dedi.
Saatler akşama yaklaşmış güneş torosların üzerine doğru alçalmaya başlar. Tolga ile Umut'un konuşması devam etmektedir. Umut kafasındaki birçok soruya cevap bulmuş. Artık seki saldırgan tavrı kalmamış itirazları azalmıştı.
Konuşma ahrete insanların diriltileceği ve tek tek hesaba çekileceği noktasına gelir. Tolga ne kadar örnek verdiyse de Umut'u ikna edemez. Umut en sonunda 'Tolga ağabey birçok konuda beni ikna ettin. Hala kafamda dünya kurulandan kıyamet gününe kadar ölen insanlar diriltilecek ona inandım aklımın almadığı bu kadar insan nereye sığacak bunu anlayamıyorum' der. Tolgada o soruyu sorarken ovaya ve Toros dağlarına hayran hayran bakmaktadır. Birden aklın gelir ve Umut'a 'bak şu manzaraya' der. Umut şaşkın şaşkın 'bakıyorum ağabeyim benim sorumla manzaranın ne ilgisi var anlamadım' deyince! Tolga 'manzara nerede' diye sorar. Tolga 'karşımızda ağabeyim' der. Tolga yine sorar 'manzara nerede Umut' diye ısrar eder. Umut 'karşımızda baksana' der. Tolga 'yum gözlerini ve söyle şimdi nerede' Umut 'gözüm kapalı göremiyorum' deyince Tolga 'Umut iyi düşün yüksek lisans yapan bir insansın bilgi bakımından beni cebinden çıkarırsın nasıl düşünemezsin anlamıyorum' diye Umut'a çıkışır. Umut düşünür yine 'ağabey beni çıldırtma manzara karşımızda nerede olabilir ki' diye söylenir. Tolga 'gözün kapalı iken neden yok göremiyorum dedin hal buysa manzara karşıda duruyordu, amma sen görmediğin için yoktu değil mi' der ve Tolga fazla dayanamaz 'bire kardeşim Umut o manzara benim, senin gözlerinde beyninde değil mi? Allah aşkına bu kadar nasıl düz düşünürsün' der ve Umut'un bir şey söylemesine fırsat vermeden devam eder 'kardeşim mahşerde insanları Allah nereye sığdıracak deyip duruyorsun işte sana cevap koca bir ova tüm Toros dağları ufacık gözlerinin ve yumruk kadar beynin içinde bu baktığın manzarayı gözüne beynine sığdıran Allah için o kadar insanı sığdırması onun katında çok çok kolay değil mi' dedi.
Umut birden sustu kalkıp odasına gider. Tolgada Hasan ağanın yanına gider. Olanları Hasan ağaya anlatır. Hasan 'ağa biliyorum Ayşe yengen sizi dinlemiş geldi anlattı. Sen bana sonuç ne oldu onu söyle' dedi. Tolga son olanı anlattı 'Ağam bekleyelim bakalım odasından çıkınca ne olacak amma yardımcıyı ara sıra gönderin baktırın yanlış bir şey yapmasın' der.
Tolga o gece orada kalır. Gece su içmek içim kalkınca Umut'un babasının odasından elinde kitaplarla çıktığını görür bir şey demez.
Saba olunca kahvaltıda Umut babasına 'baba sizden özür dilemem gerekiyor sizi çok üzmüşüm amma buda benim kadar sizin de suçunuz yok mu? Böyle yetişmemi siz istemediniz mi? Dinimi bana öğretmeden dinsizlerin içine attınız. Beni af edin ne olur. Dua edin Allah'ta af etsin' dedikten sonra Tolgaya dönerek 'asıl sana ne kadar teşekkür etsem azdır. O son örneği nasıl verdin hala şaşıyorum şimdi bana bu konuları anlatan ne kadar kitap varsa bulacaksın. Amerika'ya dönmeden bu işi bitireceğim, oradakilerle hesabım var görülecek' der.
Tolgaya 'ne yapacaksın şimdi' dedim. Oda 'parasal sıkıntısı yok senden de yardım gerekli ne yapalım ne dersin' dedi. Bende 'Diyanet işleri başkanlığı burada gidip bu konularda ne kadar eser varsa gönderelim' dedim. Gittik bir koli kitap aldık hediye verdiler 'keşke her insan böyle çalışsa bizim işimiz bu' dediler.
Kitapları gönderdik. Tolga Hasan ağayı aradı hacılar bize dua ediyorlardı.
Daha sonra tolgayı aradığımda İki günde bir kitabı bitiriyormuş. Kısaca Allah'ın izni ile Umut'u kurtardık. Takdir Allah'ın' dedi.
Bende 'Tolga iş bizde biz kendimizi kurtara bilecek miyiz bakalım Allah bizimde yardımcımız olsun' dedim.

Şükür olsun ki bu zamana kadar
Rabbimin bize gönderdiği mübarek kuran-ı kerim ne bildirdi ise tereddütsüzüz inandık.




Faruk Soydemir

06 Temmuz 2014 9-10 dakika 19 öyküsü var.
Yorumlar