Bülbülü Gül Değil Saraydakiler Kafesledi..

Vaktiyle bir BÜLBÜL yaşardı sarayın ALTIN sarayında ....KAFESTE.......GÜL bahçesine bakardı altın kafesin tüm pencereleri...Bir uçumluk ötede de güller...güller bülbüle inat..... bembeyaz....mis kokardı ....kışkırtıp dururlardı bülbülü ...bülbül kapılmıştı bir güle... kaptırmıştı gönlünü bir kere..kafesinde gönül kafesindeydi artık... aldıkça mis kokusunu gördükçe gülünü altın kafesten kavuşmak için sevgiliye feryat eder dururdu....anlamaz ki saraydakiler cahil mi ne ....? zannederler di ki ? altın kafes bu canım hangisinde var...bizim bülbül başka şakır...eee böyle debdebe... başka coşar...? anlamazlar dı ki halden bre vicdansızlar...bülbülün yandıkça yüreği daha da mutlu oldular...bahçedeki güller ayrı alem...güldüler ...güldüler...netice de güldüler..
zavallı bülbül ...derdini ne gülüne ne güllere ne de saraydakilere anlatamadı vesselâm..... anlatamadıkça da başladı gece gündüz şakımaya.... şakkıdı.... şakkıdı...bazıları bu durumdan bile yararlandı ....ve bu bizim bestemiz dediler...şarkılar söyleyip yetmezmiş gibi bir de üstüne dans ettiler...utanmazlar....insanoğlu işte çiğ süt emmiş .nolacak ...neyse sayfalar yetmez insanoğlunu anlatmaya.....uzatmayalım onu siz sonra düşünmeye devam ediniz bize de yazınız lütfen .. ..

DÜŞÜNME MOLASI sından sonra devam ediyoruz kaldığımız yerden...
Bülbül de olsa öten hiç durmadan.... çekilmez....saraydakiler de ? örtün şunun üstünü kafamızı dinleyelim ? dediler....emir demiri keser derler...kafes örtüldü....bülbül susturuldu....siz öyle sanın....bülbül inim inim inleyerek kalbi feryatlara başladı bu sefer rabbînin duyduğu ....başkasının bilemediği duyamadığı....( damdan düşenler hariç...) kafesten de olsa göremez kokusunu duyamaz olmuştu gülünün.... ya gülü başka bülbülün...... eyvah....!!! .eyvah ki eyvah....vah vah...! dili sustu gönül bağı çözüldü bülbülün....yandı kavruldu benliğinde....

Sabah temizliğe gelen kafesin kapısını açınca bülbülü yarı baygın hasta gördü bir köşede....kafesi kapıyı unutup haber vermeye gitti hemen bülbül değerliydi...... onun için altın kafesteydi öyle ya....bülbül bu .... kolladığı an ....tam zamanı....canına can geliverdi birden...fırladı aşka...aşk aşkına... uçuverdi....konuverdi nazikçe ?merhaba ?dedi ... aşkça fısıldadı aşkını.....anladı mı dersiniz gül....? nerdeee .......güllerle gülmede...bülbül vazgeçer mi bulmuş ta ....anlatmaya devammm.... anlamaz...devammmm ....aaa..yetti be...! ne duygusuz bu gül....!
allah allah....lâilâheillallah.....belki de aşkıma inanmıyor diye düşündü bülbül...benim aşkım sensin gül..... gül seviyorum gül... başladı şakıyıp çırpınarak aşkını anlatmaya.. çırpındı...çırpındı.......çırpındı şakıdı ....şakıdı çırpındı... sevgisini içinden akıtmaya başladı ılık ılık aşkına.. anlasın aşkını diye aşkı...son şarkısıydı bu bülbülün... gül ben seni ölümüne sevdim.....güül...ölümüne....güüülll....sonra sesi kesildi birden...... sevdalı bir yürek düştü yere. böyle seven yürek nerde ..? ..sus pus oldu gülemedi dikenli kanlıbeyaz gül .... pişman....yarar mı pişmanlık bir işe..?. diğer güller onlar mı ...? kan kırmızısı oldular utançlarından.....( belki de içleri kanadı böyle bir aşk yaşayamadıkları için kim bilir...)

saraydakilere gelince.....

Onlar hiçbir zaman beyaz gül bahçesinin niçin kırmızı gül bahçesine dönüştüğünü bilemediler....

( ne özgürlüğü ne aşkı hiç anlamadılar ki...anlatamazsın.... anlamazlar ki...)




02.12.2007

24 Mart 2009 3-4 dakika 1 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 15 yıl önce

    o kadar samimi bir anlatım varki... kendim yazdım ve ara tebessümüm ,kızgınlığım yansımış gibi hissettim.. ne diyim gül bahceniz bülbülsüz kalmasın sevgimle kutlarım