Büyümelisin Çocuk

Ben 8 yaşındaydım abim ise benden bir buçuk yaş büyüktü yine her zamanki gibi o günde koyunları çıkarıp otlatmaya götürecektik köyün büyük sulama kanalının yanındaki yoldan geçip tarlamıza gidiyorduk , koyunlar barajın yanından geçerken yol üstünde yağmurun bereketiyle filizlenen taze otları yiyordu, çobanlar bilir her sürünün içinde aç gözlü bir koyun ya da keçi illaki vardır , malesef bizimde böyle bir baş belamız vardı her yere saldırır diğer koyunlarıda peşinden sürüklerdi hani sürü mantığı derler ya bizim koyunlarda bu mantık haddini aşmıştı o gün, koyunlar hem otluyor hemde gidiyordu ki

Barajın üstündeki su kapısını anahtarla açabilmek için baraj üstünde yapılan küçük köprü sadece bir kişinin üzerinden geçebileceği şekilde tasarlanmıştı, bizim aç gözlü koyun barajın diğer tarafındaki yoncayı görünce durur mu hiç o dar köprünün üstünden diğer tarafa geçti ve diğer koyunlar bunu görür görmez onlarda peşinden gitmeye başladı sürü halinde köprüden geçmeye çalışan koyunları durduramadık tabi, hemen hemen sürünün yarısından çoğu köprüden geçmeyi başardı ama diğerleri o kadar şanslı değildi , su o gün o kadar çok şiddetli ve o kadar çok geliyordu ki suya düşüp boğulan koyunların kısık sesli melemeleri hala kulağımda çınlıyor çocuktuk ağlamaktan başka ne yapacağımızı bilemedik koyunlarla birlikte bizde akan gözyaşımızda boğuluyorduk abimle.

 kanalın yanında bize çok yakın olan bir köylümüz ineklerini çayırda otlatıyordu , biz bağırıp çağırıyorduk o öylece bize bakıyordu abim yalvarıyordu amca ne olur bize yardım et koyunlarımız boğuluyor, suda boğulan emeklerimizden rızkımızdan ziyade Allah'ın dilsiz hayvanları can çekişerek boğuluyordu boğuk ve kısık bir sesle , o adam hiç bir şey yapmadan öylece seyrediyordu bizi , halbuki elini atsa çekip çıkarabilirdi hepsini , bizim kuvvetimiz yetmiyordu sadece ağlayabiliyor ve Allah’a bize yardım etmesi için dua ediyorduk o adam ise ben hastalanırım su soğuk diyordu biz ağlıyor o sadece izliyordu , sonra İsmail amcanın ineklerini gördüm uzaktan, uzaktı ama İsmail amca iyi adamdı bize yardım ederdi deyip nefes bile almadan koşmaya başladım. İsmail amcanın yanına vardığımda anlamıştı bişey olduğunu ne oldu diye sordu ağlamaktan dilim dönmüyordu hıçkıra hıçkıra söyledim koyunların suya düşüp boğulduğunu, Allah razı olsun İsmail amca durmadan koştu hemen barajın yanına, banada sen ineklerin önünde dur demişti, ben ineklerin önünde beklerken sevinmeye başlamıştım artık, İsmail amca koyunlarımızı kurtarır diye içim rahatlamıştı taki İsmail amca geri dönene kadar. gelince ne oldu amca kurtardın mı diye sordum

- Ben gidene kadar boğulmuşlardı dedi

o öyle derken bende gözyaşlarına boğulmuştum, koşarak gittim abimin yanına o da ağlıyordu acaba babam öğrenince kızacakmıydı birazda ondan korkuyorduk, sonra ölen koyunların cesedi davul gibi şişip su üstüne başlamıştı ama başları hala suyun içindeydi öylece dönüp duruyorlardı baraj kapısının önünde, ben ise insanlığı sorguluyordum kendi içimde acaba bu adam insan değil miydi onun vicdanı yokmuydu neden bize yardım etmedi hadi bizi boşver Allah’ın yarattığı o dilsiz hayvanın ne günahı vardı biz sana ne yapmıştık ’ki elini atıpta çıkarmadın suda boğulan o iki küçük çocuğun her yaz güneşin altında yılan derisi gibi kabuk değiştiren ciltlerinin o kara lastik ayakkabılarda yara açılan küçük ayaklarının o bir türlü kabuk tutmayan yaraların sahibi o küçük çocukların emeklerini neden kurtarmadın. Biz aynı Allahın kulları değil miydik kendini hiç mi bizim yerimize koyup düşünmedin , düşünmemişsindir belkide ama ben düşündüm, kendimi senin yerine koyunca düşündüm ve dedim ki o çocuklar düşmanımın çocukları bile olsa yardım ederdim vicdanım el vermezdi çocukların öyle ağlamasına , elimi atıp çıkarabilecek kuvvete sahipken o dilsiz hayvanları o ölüm çığlığı gibi duyulan o ağlayan meleyişlerini nasıl görmezden gelebilirdim ki hayır yapamazdım çünkü ben bir insandım Allah bana vicdan , merhamet belkide Allah bana işlediğim günahların silinmesi ahiretimi kurtarmam için her türlü kötülüğe bedel bir iyilik yapma fırsatı vermişti

ben öylece bakıp o gözü yaşlı çocuklara su soğuk hastalanırım diyemezdim ki suyun soğuk olması hastalanıp yatağa düşmeyi aklımdan bile geçirmezdim , vicdanım sızlardı çünkü, geceleri kabuslar görüp uyuyamazdım.  peki yarın öbür gün o çocukların yüzüne nasıl bakacaktım ki eğer senin gibi su soğuk ben hastalanırım deyip o koyunları kurtarmasaydım aynadaki yüzüme bile bakamazdım ben, vicdan azabı cehennem azabından büyüktür çünkü ,cehennemde adil bir şekilde yanarsın, ALLAH adildir seni hak ettiğin kadar yakar ama sen ama vicdanın sana öyle bir azap çektirir ki ,vicdanının seni rahat bırakacağını bilsen intihar edip cehennem azabı çekmeyi göze alırdın , ne var ki kendim için Söylüyorum bunları, o küçük çocuk için konuşuyorum ben , insanlığı sorgulamak saçmaydı evet çünkü her insan aynı değildi o adamın insanlığı çoktan ölmüştü katiliyse vicdanıydı ama birde İsmail amca vardı ne zaman aklıma gelse Allah razı olsun dediğim, insanlık bazıları için ölmüştü bazıları için yaşıyordu bazıları insanlığı yaşatıyordu , öylece dalmıştım babamın sesiyle irkildim sonra ne oldu diye sordu, abim anlattı biz kızacağını düşünmüştük ama babam size bişey olmamış ya malın mülkün değeri yok deyip sarılmıştı bize, o zaman bir kes daha anlamıştım ki ben vicdanımı, merhametimi insanlığımla beraber her şeyimi babamdan almıştım. Kusuruma bakmayın bu hikayemi anlatırken duygularıma hakim olamadım nasıl yazacağımı bilemedim çünkü hatırladıkça tekrar tekrar yaşamış gibi oldum o günü.

ve çocukluğuma geri dönüp kendime dedim ki büyümelisin çocuk insanlığın ölmesine izin vermemelisin küçük çocuklara insanlığı iyiliği öğretmelisin, büyümelisin çocuk, büyümelisin ki kundaktaki insanlığı büyütmelisin...

15 Nisan 2020 6-7 dakika 3 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar