Caniko'ya Mektuplar-1

    Sevgili Canikom…

Bir çatışmanın ortasındayım. İnsanlık var olduğu günden beri süren. Sana nasıl anlatayım bilemiyorum. Kendi öyküm ve tarih arasında ince ilişkiler var. Örümcek ağı gibi görülmesi zor. Ama her şeyi öyle etkiliyor ki. Bana verilen bir kimlik var. Olmam istenen kişi. Ne kadar farklı olmaya çalışsam da çizilen portreden sıyrılamıyorum. Bir taraftan din, bir taraftan devlet, bir taraftan zaman, bir taraftan aile, bir taraftan muhit, bir taraftan örf adet… Yüreğimin sesini dinlemem gerek. Mantığım beni içten pazarlıklı yapıyor. Delice kuralları çiğnemek istiyorum, delice itaat etmek… Anarşistim… Düzensizlik düzen olsun istiyorum. Hile yapıyorlar. Göz göre göre… En büyük illüzyon para… Bir kâğıt parçası, neyin karşılığı? Altın yenir mi? Neden altın? Neme yarar, beni canavarlaştırmaktan başka? Bir ağabey zamanında şöyle demişti “Para insanı en hızlı değiştiren şeydir.”.

Kadınlar paraya mı değer verir Canikom? Ne zaman aşık olsam param yok diye üzülürdüm. Şiirlerim var ama… Kadınlar şiirleri seviyorlar ama parayı da seviyorlar. Ben kadın aramıyorum Caniko. Ben hayatına eşlik edeceğim, hayatıma eşlik edecek kişiyi arıyorum. Uzun saçlısından…

Kitapları seviyorum. Tolstoy, Shakespeare, Sabahattin Ali en sevdiklerimden. Eskiden edebiyat okumazdım. Fikir kitapları artık o kadar dayanılmaz oldu ki bilemezsin. Bir ağabeyim de şöyle demişti “Kitap okumayan meydan okuyamaz.”. Ben de meydan okuyacak birini arıyorum. Bazı dostlar bana filozof diyorlar, yanılıyorlar. Bana isyankar, devrimci, huysuz demelerini tercih ederdim. Çocukların ölmesine, kadınların karnındaki bebeklerin çalınmasına isyan ediyorum.

Hakim bey, elli kuruşumu bile koruyamayan adaletinin… demek istiyorum mahkemelerde. Eğer bankam olsaydı savcıyı satın alabilirdim. Neden mi isyan? Belki yüz bin kaybetseydim peşine düşmeye değer bulurdu savcı amca. Adalete hiç inancım yok Caniko. Ceza vermek hadlerine olmamalı. Bedelini alayım ödeşiriz. O kadar adliyeye gittim, sıra bekledim, dilekçe yazdım, ifade verdim. O ne yaptı elli kuruşumu aldı. Mobese kayıtlarında açıkça gözüküyor. Dosya kapatıldı. Belki yüz bin liramı çalsa peşine düşerlerdi bu yüzden adım adım çalıyor. Benim gibi iki yüz bin adamın elli kuruşun çalınca yüz bin çalmış olacak. Evet, isyan Caniko.

Her yer atm, her yer banka… Neden biliyor musun Caniko? Artık paraya tapıyoruz. Lev Nikolayeviç’in ilk oğlu gibi hissediyorum. Kapitalizmin kalbi banka. Kapitalistiz Canikom. Lgbt’yi fonlarım ama Afrikalı çocuktan bana ne, diyen kodomanlar gibi.

Babam reklamcıydı ve dedi ki “Eğer bir şey bedavaysa ürün bizizdir oğul.” Düşünebiliyor musun? Bu mektubu sana karşılıksız yazıyorum, ürün sensin. Eğer biri seni karşılıksız seviyorsa ürün sensin Canikom. Bu yüzden âşık olunca param olmadığı için üzülüyorum çünkü yetmiyor, alamıyorum. İki sandalye bir masa yeter diyen birini sevmeliyim. Fakirlik güzeldir, daha az acıkırsın. Hem oruç tutarken de acıkmazsın.

Bir sefer o kadar alışmıştım ki açlığa orucumu yatsıdan sonra açmıştım. Karın tokluğu çok kötü inan. Doymuyorsun. Açlık kırıntıları bile kazındırıyor karnını. Bu yüzden Amerikalı petrole böyle saldırıyor. Vahşi ve mütecaviz. Afrikalı çocuklar ne kadar da mutlu oysa, ne kadar de sevimli. Bir bilge demiş ki “En kötü kombinasyon dolu bir mide ve boş bir ruhtur.”.

Affetmeyi öğrendim. Ne kadar ahmakça biliyor musun? İnsanlar için aptalca, tanrı için değil…

30 Nisan 2020 3-4 dakika 1 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)