Çaresizlik Kıvrandırır

Yıl 1994,kızım iki yaşında,babamın kanser hastalığı için kan bulma telaşında olan ablam oldukça bitkin ve çaresiz.İki büyük ablamın olmasına rağmen ablam özellikle benden yardım istemişti.Çünkü ablamın da iki küçük çocuğu vardı ve her kan bulma gününde çocuklarını bırakacak kimse bulmakta zorlanıyordu.Ablamın oturduğu ev annemle babamın evine yakın olduğu için her işlerine o koşturuyordu.

Hafta sonu eşim arabayla Bostancıdan annemin evine kadar bırakıyordu.Bir gün babam banyodan çıkışta yere düştü.Vücudunun direnişi her geçen gün daha da zayıflıyordu.Ablamın kendisini hastaneye götürmesini istedi.Vücudunda kabuk bağlayan yaralar vardı,vefalı annem pamuk elleriyle,onları temizledi,kanayan yerlerini sardı.Sonra babamı hastaneye yatırdık.Ertesi günü yeğenlerimin eşleri babamın yattığı yatakta onu çevirmeye çalıştılar.Nevresimleri değişti.Gece boyunca uykusuz babamı bekleyen ve ayak ucunda kestiren anneme babam, kalkmasını söyledi.

_Kızım ayak tırnaklarımı keser misin.

_Elbette baba...

Lakin bir koşu gidip yumuşatıcı krem alayım ayakların çok sertleşmiş dedim...Eczaneden geldim tam ayaklarına sürecektim.Bir anda fenalaştım oracıkta yığıldım kaldım..Annem aldı beni kendi doktorlarına baktırdı.Neyim olduğunu anlayamadılar.Babam kendisinden korktuğum içi bayıldığımı söylemiş anneme.Ertesi gün,babamın kanlı çamaşırlarını eve getirdik,annemin eski merdaneli çamaşır makinesini çalıştıramadık.Büyük ablamdan yardım istedik,fakat bilmiyor numarasıyla ona yıkatacağımızı ellerini kanlı çamaşırlara süremeyeceğini söyledi.Ablam komşumuzdan yardım istedi,nasıl çalışacağını öğrendikten sonra onları yıkamaya başladı.Bir kaç çarşafını asmaya çalışırken yine yere yığıldım.Ablamın da babam gibi düşünmesinden korkmuştum..Neyse ki ablam bana inandı ve beni acile götürdü.Yine bir şeyim olmadığını sinirsel olduğunu söyleyip,bir yatıştırıcı iğne yapıp eve getirdiler...

Babam ağırlaşmıştı,ağrı kesiciler artık tesir etmiyordu,hemşireden morfin yaptırmamızı söyledi,lakin hemşireler itiraz ediyorlardı.Dışarı çıktım tüm personele yetecek kadar çikolata aldım.Onlara babamın daha fazla acı çekmesine gönlümün razı olmadığını söyleyerek yalvardım.Morfin sayısının bir sınırı olduğunu söylediler.Dedim ki ölecek bir hastanın ızdırabını dindirin ve bir kez olsun kuralları çiğneyin...Çünkü sayısı artıtkça morfinin de tesiri kalmayacaktı.Ama babam ağlıyordu...


Vurdum odanın ortasında duran demir masaya yumruklarımı vay ben böyle talihin.........


Hemşireler koştu geldi bir yatıştırıcı bana,bir morfin babama....


Babamın nefesi geçici olarak rahatladı tabi.Bayılmalırım hızlanmıştı.Babamla çok yalnız kalamıyordum benim halimi görecek diye,fakat anlamış.

_Hanım bu kızın ne derdi var,eli yüzü sapsarı kesiliyor,acaba yaralı yüzümden mi korkuyor...

Babam yanına girdiğimde bir şeyler anlatmak istedi ama onu yine dinleyemedim,fenalaştım dışarı çıktım....


Özellikle bana şöyleyecekleri vardı eminim...



Eve geldik akşam öldüğü haberi geldi...Fenalaşıp doktora gittiğimde tahlil yapmadan bir daha yatıştırıcı vurmayacaklarını söylediler..Tahlilimde hamile olduğumu öğrendik...Bayılmalarım bu yüzdenmiş.Aslında ikinci çocuğa hazır olmadığım için onu aldırmayı düşünmüştüm.Lakin vicdanım elvermedi.Hayatıma giren ilk erkeği kaybettiğimde,hayatıma giren son erkek oğlumu dünyaya getirdim....

Babamın ölümünden sonra hamileliğim boyunca binlerce kez doktora gittim.Üstelik eşim devlet ihalelerine giriyor ve şehir dışı işler alıyordu.Anem ve ablam beni hiç yalnız bırakmıyorlardı.Lakin babamın ölümünden kısa bir süre sonra annemde kanser hastalığına yakalandı.Annemin hastalandığı yeni devrelerde annem biraz daha dirençliydi.Eşim şehir dışında olduğu için annem evde çocuklara baktı ablam ve komşuları beni doğuma götürdüler.Bir oğlum dünyaya geldi..Sonra annem için kan aramalar başladı.Ablam artık yorulmuştu.Annem artık ablamdan yardım istemiyordu,çoğu kez kendisini iyi hissetiğinde hastaneye yalnız gidiyordu.Annemin evi sobalı olduğu için çocuklarım üşüyüp hasta oluyorlardı..

Annemi kendi evime çağırdım.Bir gün çocukları anneme bırakıp doktora gittim ve yardım aldım.Panik atak haplarını özellikle geceler hiç aksatmıyordum hem çocuklarım için hem annem için iyi olmak zorundaydım.Bir kaç gün ilaçların tesiriyle biraz uyuştum,gündüzleri bile neredeyse uyuyordum.Fakat annem onlara yemek yapabiliyordu çok şükür.Annem de iyileşmemi çok istiyordu.Çünkü kendisinin ölümünden sonra halimin perişan olacağını düşünüyordu..


Annemin kan alma gününden,bir kaç gün önce hastanelerden kanları temin etmeyi öğrendim.Sonra kan alma gününde oğlumu kafeteryadaki sandalyelerin üstünde, ayaklarımda sallayarak uyuttum.Kızım mı?

_Anne ben uslu uslu kardeşimi beklerim.......



Panik atak hastalığım her gün öldürüyordu önceleri,babamın ölümü annemin hastalığı çocuklarımın zamansız ve babalarının uzaktayken dünyaya gelişleri,çaresizce kıvrandıryordu...


Yeşil reçeteli ilk kutu ilaç tesir etmeye başlamıştı.Anneme ve çocuklara karşı daha verimli olmaya başlamıştım...


Annemin hasatlığı da babam gibi beş yıl sürdü...Annem ölmeden hacca gitmeyi çok istiyordu ,lakin benim halime çok üzülüyordu.Hepimizi bir arya toplamanın faydalı olacağını düşünerek,köydeki mallarından bir bölümünü sattı.Ablama tek katlı bahçeli evin üzerine tüm kardeşlerimin sayısı kadar dört katlı ev yapmasını söyledi.

Eşim evin projesini çizdi.Ablam canhıraş gün oldu ustalara yemek yaptı gün oldu ustalar gibi inşaat demirlerini sürekleyerek taşıdı.Sonuçta annemin ve hepimizin hayalleri gerçekleşti annem derin bir nefes aldı.

_Artık ölebilirim..

17 ağustos 1999 Marmara depremi olduğunda annem ve çocuklarım üçüncü kattaki evimdeydik.Annem önce çocukları indirmemi söyledi,ablam panik atağımdan dolayı çok korkacağımı düşünerek Sevtap diye bağırıyordu üst kattan.Ben çocuklarımı aşağıya indirirken ablam evde çocuklarını bırakmış annemi kucaklamaya çalışıyordu.Depremden iki ay sonra annemi de kaybettik.




Annemin ölümü,deprem korkusu panik atağımı iyice harakete geçirince ilaç dozum arttı.İlk önceleri ablam ve eşim kime denk gelirse iki tas çorba yapıyordu çocuklarıma ve bana...Sonra iki kere yardımcı aldık.Çocuklarım okula gittiğinde beni merak ettiklerinden derse veremiyorlardı kendilerini..Kızım eve geldiğinde küçük anne oluyor kardeşine ve bana bakmaya çalışıyordu..

Lakin yaşama arzum ve sevdiklerime sıkıca tutunmaktan kısacası yaşamaktan umudumu hiç kesmedim.İlaçları bırakalı beş sene oldu...Çocuklarıma yemek yapmaya onları gezdirmeye bu beş sene zarfında başladım.Kısacası yeniden doğmuştum ben....Şimdi biraz hastalansam herkesin yüreği kopuyor.


2013 eylülünde ise ablam gitti...

Ablamın ölümünden sonra pek iyi sayılmam,ataklarım farklı farklı kollardan bazen beni çeviriyor.En çok neden mi korkuyorum.Çocuklarımın küçüklüğündeki gibi onlara yemek yapamamaktan...


Lakin beni avutan bazı sebeplerim var.Herkesin de fark ettiği gibi,ne kadar hasta olsam da,çocuklarımı kirli ,lekeli,yırtık ve ütüsüz elbiselerle hiç dolaştırmadım.Gözlerini ve karınlarını tok tutmayı onları onurlu ve terbiyeli yetiştirmeyi becerdim en azından. Hayat sınavından başarılı bir not almama yeterlidir diye düşünmekyetim..

Şimdi ailemin çatı katının kapısında ekşi ekşi gıcırdasa da hatıralar,vazifelerimi bitirecek,ömrümün sınırına kadar hayatla mücadele ederek yaşayacağım....

15 Ağustos 2013 7-8 dakika 19 öyküsü var.
Yorumlar