Cennet

Sağ kolumu fark etmeden boyamışım. Bileğimdeki yanık izinin hizasında iki küçük lekeye bakıyorum. Daha büyükçe olanını "V" harfine benzettim. İki farklı yöne doğru açılan kollarının ucunda yatay yöndeki çizgileri de gördüm. Tesadüfün aşina olunan sularına balıklama atlamadan yaşadığım tereddüt, birazdan anlatacaklarımın anlattıklarımın izinden gitmeyecek ölçüde asileştiğini ifade etmem gerektiğini düşünmemdir. Düşünceler konusuna girmektense "kış yaklaşıyor," diyerek soğuktan medet umuyorum. Dondurabilme imkanım olsaydı düşüncelerimi zihnimin ön sıralara yerleştirip ardıma bile bakmadan uzaklaşabilirdim. Benimkisi çocukça bir serzeniş olsa da belki de bunu yapmak için yeterince üşümüyorum.

Çocuk demişken geçenlerde fotoğraf makinesine benzer fotografik bir belleğe sahip olduklarını okudum. Önem verdiklerini büyük çizme huyları gibi farklılıkları yok da değil. Yakın-uzak perspektifleri olmadığından örneğin bir babayı evin bahçesindeki bir ağaçtan daha büyük çizebiliyorlar. Dünyanın her yerinde, duvarlarda, panolarda ya da buzdolaplarına asılmış renkleri, kırışmış beyaz zeminlerde yok yere hayal ediyorum da bu serin rüzgar çabuk geçti.

Zira, acının uzantılarını filtreleyen ekranlarda daha katlanılır bir çağın eşsiz manzarası başkasının acısından başkası değil. Şimdilik mikroskobik boyuta erişmese de bir moloz yığınına dilediğimiz yakınlıkta bakabilir dilediğimiz ölçüde umutlanabiliriz. Oysa orada olmamalılardı düşüncemi dondurma veyahut bir kenara alma fırsatım bile olmadı. Kimse, bu korkunç görüntüde olmaya milyonlarca mega pikselin içine sığdırılmaya layık değildir. Hiç kimse...

Yıllar yıllar önce ölmek üzere olan birine uzun uzun baktığım için pişmanım. Yatağından doğrulup yüzüme uzun uzun ve merakla bakması nedeniyle bunu yapmıştım. İsmini bile bilmediğim yaşlı kadının fotoğrafına sahip olsaydım belki onu unutabilirdim. Unutmadım....

15 Aralık 2020 1-2 dakika 11 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (2)
  • 3 yıl önce

    Duygulandırıcı bir öykü. Özellikle son üç satırıyla.