Çocukluğumdan

Çocukluğumda korku, hayranlık, merak ile karışık duygular içinde gittiğim bir ev vardı. Kocaman bahçesinin içinde türlü türlü yemişle dolu bir ev, bahçe kapısından girişte sarmaşık güller karşılardı. Şehrin tam ortasında olmasına karşılık gürültüyü içeri çekmeyen; insanı tam bir sessizlik içinde huzura daldıran bir bahçe. Kuytuda oturup kitap okumaya başladığım zaman annemler nerede olduğumu unuturlardı. Kocaman derin pencereleri vardı. Pencerelerin içinde oturup sokağı izlemeyi çok severdim. Tavanlar iki oda yüksekliğinde, kapılar daracıktı.




Ağabeyimle birlikte kaşla göz arasında kaybolup, büyük duvarlı evin tavanlarındaki resimleri incelemeye koyulurduk. Ya da büyük halanın antika büfelerinin içindeki ıvır zıvırı kurcalamak bizi saatlerce oyalardı. Büfelerin içinde neler yoktu ki irili ufaklı porselen biblolar, müzik kutuları, nikah şekeri sepetleri, müzik çalan saatler, gelin bebekler, bardaklar, tabaklar, Almanya'dan getirilmiş kurmalı küçük oyuncaklar... Büyük halanın gözü sürekli üzerimizde olurdu ama yine de ses çıkarmazdı. Biz de korkuyla karışık merakla evin her yerini incelerdik.





Bahçedeki meyveleri çok kıskanır mahallenin çocuklarına bir tane bile koparıp vermezdi. Bazen çocukları ona görünmeden bahçeye alırdık. Can erikleri ceplerine dolduran fırlardı sokağa, tabi hala hemen anlardı eriklere birilerinin daldığını' elleri kırılasıcalar haram zıkkım olsun' derdi. Babam' gençliğinde öyle değildi, yaşlandıkça cimrileşti' derdi.Biz inanmazdık cimri cadı derdik. Babamdan gizli tabi ki. Çok severdi halasını. Hiç çocuğu olmamıştı, kocası da öldükten sonra tek yeğeni olan babama ilgisi iyice artmıştı.





Bir ara bir kız çocuğunu evlat edinmiş. Evlatlığı evlenmek için kocaya kaçınca onu da silmişti, belki de onun için öfkeliydi yaşlandıkça çocuklara karşı. Hiç unutmam Eylül güneşinin iyice ısıttığı bir gündü. Okuldan çıktığım gibi çantayı eve fırlatıp sokakta almıştım soluğu, annem önlüğünü ne yaptın diye seslendi arkamdan. Çantadaaa diye koştum çınar ağacının dibine herkes oradaydı.




Halanın bahçesindeki üzümleri gördüm dedi biri. Ben de görmüştüm birkaç gün önce hepsi de kocaman kehribar gibi sapsarıydılar. Dalalım mı diye sordular. Ben yok olmaz halam çok kızar dedim, titrek sesle. Ne olur hadi sen gözetle uyur o bu saatte diye üsteledi biri. Demir kapıyı usulca açtım, beton merdivene çıktım kapının yanındaki camdan içeriye baktım loş salonda kimse yoktu. Mutfak tarafına dolandım mutfakta da kimsecikler görünmüyordu. Ötekiler demir kapının dışında bekliyorlardı elimle işaret ettim, asmanın altına süzüldüler hepsi de uzandıklarında kopacak kadar alçaktaydı üzümlerin. Herkes yumuldu ben bekliyordum bir kapı penceresinde, bir üst katların penceresinde gözlerim, bana da koparın diye işaret ediyordum herkes yedi yedi eteklere toplama faslına geçilmişti asmada ki üzümler epey azalmıştı. Etekler de dolduruldu ben yeterin artık hadi diye sessizce bağırırken, kulağıma birisi yapıştı . O anda kafamdan kaynar sular döküldü. Halam uyanmış beni fark edince yanıma çıkmıştı. Çocukları asmanın altında görünce bastı küfrü beni de kulağımdan tuttuğu gibi doğru babama. Babam işten henüz gelmişti ellerini yıkıyordu bahçe çeşmesinde beni ve halasını o halde görünce anlamış olmalı ki bana öyle bir tokat patlattı ki
Ben tokadın rüzgarıyla birlikte sokağa kaçtım. Çocukların hepsi kaçışmışlardı yerlerde üzüm taneleri her yer üzüm olmuştu. Ne yapacağımı bilmez oturdum çınarın altındaki oturakta





Halamla babam çıktılar geldiler, halam çok sinirli bir şekilde sen istedin de ben sana üzüm vermedim mi diye söyleniyordu, babam mahcup bir şekilde kafasını öne eğmiş bana sert sert bakıyordu. Ben hangisine yanayım yediğim tokada mı, yemediğim üzümlere mi ?




Arkadaşlardan da hiç biri görünmüyordu. Kalleşler diye geçiriyordum içimden hem üzümleri talan ettiler hem de beni ortada bırakıp sıvışıverdiler. Fakat yine de kızamıyordum arkadaşlarıma halamın cimriliğine daha çok kızıyordum. Çocuk aklımla 'sen de çok cimrisin' diye bağırdım herkesten her şeyini sakınıyorsun bahçedeki meyveler çürüyüp gidiyor kimseye bir tane koparıp vermiyorsun. İkisi de böyle bir tepki beklemiyorlardı babam sen nasıl konuşuyorsun diye çıkıştı. Halamın gözleri doldu ağır adımlarla evine doğru yürüdü.




Bir hafta halama uğramadım okula gidip geliyordum sokakta az kalıp eve gidip ders çalışıyordum. Bir gün bahçede otururken halamın bahçesinde çocukları gördüm. İncir ağacının altındaydılar hepsinin ellerinde incirler, halam da yanlarında çok şaşırdım bana da sesleniyorlar elleriyle işaret ediyorlardı. Hemen koştum çok şaşırmıştım halam ve çocuklar bahçede oturmuşlar iki çocuk ağacın üstünden incir topluyorlar diğerleri de onlara bakıyor ben de oturdum yanlarına. Ondan sonra çocuklarla sürekli olarak halamın bahçesinde oturduk halam da camın önüne oturur bize bakardı. Meyvelerin zamanı gelince de hadi toplayın da yiyelim diye kendisi söylerdi...

04 Mart 2014 4-5 dakika 6 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (3)
  • 10 yıl önce

    Ne güzel ne tatlı anılar çocukluktan kalma. İnsan o yaşlar için keşke hiç büyümeseydik de der çoğu zaman. Kutlarım Tülay hanım güzel bir öyküydü...👍

  • 10 yıl önce

    Teşekkür ederim Ahmet bey👧

  • 10 yıl önce

    Yazarı kutlarım. Çocukluk anısını akıcı bir uslupla kaleme dökmüş. saygılarımla