Çok Canım Yandı

Çok canım yanmıştı. Sızlamalarım öfkeye dönüşürken düşüncelerimde boğuluyordum. Gerçekten zormuş adam gibi sevmek, sevdiğini kendin bilmek. Bir isme, bir nesneye isyan ederken yaz günü buz tutarcasına üşümek. Mayıs ikinci haftasının pazar günü, anneler günü... Anneydi, güzeldi. Kapıda karşıladı, sarıldık, anneler gününü kutladım. Her zamanki gibi bakışlarındaki sevinci gülücükleri ile anlatıyordu. Önce havadan sudan konuştuk, sonra el ele tutuştuk. Kenetlenen gözlerimi gözlerinden alamıyordum. Bugün onu her günden daha çok seviyordum. Hediye alamamıştım, özür diledim, önemsemedi. Sehpanın üzerinde küçük bir hediye paketi gözüme çarptı.
- Çocuklar mı aldı?
- Hayır, cenk verdi. Tanırsın iş yerimden arkadaşım.
Sustum, nefessiz kaldım.
- Çok severim kendisini iyi bir dostum, beni onura etti.
Beynimden kaynar sular dökülüyor, yutkunamıyordum. O ise hediyeyi bana göstermek istiyordu. Hayır derken aptallığım yüz kızartıcı hale dönüşmüştü. Anneler gününde onu üzmemek adına sessiz kaldım, tepkilerimi sakladım ama içim acıyordu. İzin istedim, işlerim var diyerek ayrıldım.
O gece uyuyamadım. cenke çıkmış yenik savaşçıdan farksızdım. Akla gelmeyecek planlar yapıyordum. Gerçek yaşamdan soyutlanmış yaşayan bir ölüden farksızdım.
Çok sevmek böyle bir şey işte. Aşırı kıskançlık krizleri, kendini bilmez hareketlerle acıları dindirmek belki de. Sonra aynı acıları onun da çekmesini istedim, ona verilen hediyenin aynısını bana başka bir kadının vermesini düşledim.
Böyle bir şey olursa ne düşünürdü? Canı ben kadar yanar mıydı?
Ondan böyle bir intikam almak için kararsızım. Babalar gününü bekliyorum. Bu acı diner mi onu da bilmiyorum...

14 Mayıs 2010 1-2 dakika 14 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 7 yıl önce

    Günün öyküsünü ve yazarımızı kutlarızud83eudd20