dadaş ibo..

iki bin döt yazında, üç dört ay sürecek olan sezonluk bir iş teklifi gelince, hemen atlayıp heybeli adaya gitmiştim. su sporları klübünde güvenlik görevlisi olarak çalışacağım ve ilk defa para kazanmaya başlayacağım için oldukça heyecanlıydım. aynı gün benimle işe başlayacak olan biri daha vardı ki, o bu öykünün kahramanı. dadaş ibo, erzurum'lu, askerliğini erzincan - kemah'ta bordo bereli-dağcı komando olarak yapmış, delikanlımı delikanlı, özü sözü bir arkadaşımızdı. çalışmak için yaşlı anne ve babasını erzurum da bırakıp istanbul'a gelmiş. girdiği her ortamda dürüstlüğüyle dikkat çeken, bir anda ilgi odağı olma kabiliyetine sahip kişiliğiyle kısa sürede ekip arkadaşlarımızın ve kulüp üyelerinin sevgisini kazanmıştı.
Üç eylül gecesi, dört eylül sabaha karşı sıfır üç sularıydı. Yorucu gündüz mesaisinden sonra amirin talimatıyla kulübün veda partisi nedeniyle, sabah sıfır üçe kadar tüm ekip zorunlu mesaiye bırakıldık. Yorgunluktan ayaklarımız üzerinde duracak takatimiz kalmamıştı.
Saat üçü gösterdiğinde mesai bitmiş, ben ve ibo kravatlarımızı çıkarmış, koğuşumuzun olduğu koridorda sallana sallana ve günün analizini yaparak yürürken, koridorun diğer ucundan bağırış ve yüksek sesle edilen küfürler geldi kulağımıza. Merak ettik, birden arkada otuz kırk kadar gencin, amirimizi kovaladığını, amirin de büyük bir telaşla kendi odasına doğru, en önde koştuğunu gördük. Bir anda otuz kırk kişilik o grup amirin can havliyle kendini odaya atıp, kilitlediği kapısının önünde toplanıverdi. Biz de olayı anlamak için yanlarına yaklaşalım derken, kırmızı görmüş boğa gibi, o grubun üzerimize saldırdığını ve beni o yorgun halimle ayaklar altına alıp, kafamı ve kaburgamı tekmelediklerini ve ibonun da onlara tekmeler savurduğunu, beni ellerinden almaya çalıştığını hatırlaya biliyorum ancak. Sonra olayın , diskoda eğlenen gençlere, ada sakinlerinin uyarısı sonucu amirin partiyi bitirin ihtarı olduğu ve bu yüzden kafayı bulmuş olan gençlerinde amirle polemiğe girip, amiri tartaklamaya başlaması şekline geliştiğini öğrendik ama olnlar olmuş, ben kanlar içinde yerde yatıyordum. Kulübün tabibi Mustafa hoca ilk müdahaleyi yapsa da şuurum kapalı ve kimseyi tanımıyor, kulağımda ise sadece ağlama sesleri yankılanıyordu. Evet bu ses ibo nun sesinden başkası değildi. Mustafa hoca iç kanama olduğu şüphesiyle, tedirgin ve endişeli bir şekilde yüzü buruşuk yaptığı bir telefon görüşmesinden sonra, ambulans kapıda olmuş ve deniz ambulansı hazırlanmıştı. Hemen iskeleye sevk edildim ordan da kartal araştırma hastanesine.
Beş otuzda gözlerimi bir ara açtığım da, başımda sargılar, Marmaranın mavi sularını yara yara ilerleyen deniz ambulansındaydık. Başucumda dadaş ibo ve bir hemşire vardı. Kaptan arada
Birazdan ölecek ağır yaralı hasta taşıyormuşçasına tedirgindi. İbo nun ağlama sesleriyle büsbütün telaş ve korku içinde ;
- gözlerini açmadımı , diye sordu.
Gözlerimi açıp, ibonun elini tutup, iyiyim ben ibo deyince herkes rahat bir nefes almıştı.
Altı sularında kartal iskelesinde, bizi bekleyen ambulansla da anca altı otuz gibi kartal araştırma hastanesinde olabilmiştik. Gerekli müdahaleler ve tetkikler yapıldıktan sonra beş altı saat müşahade odasında beklememiz istendi. Kendime geldiğimde gözyaşları yanağında kurumuş olan ve sürekli eli elimde olan ibo ya ,
- dostum , dedim. Niye bu kadar paraladın kendini böyle, benden daha perişan haldesin , diye sorduğumda,
- kardeşim. dedi, askerde kardeşim gibi sevdiğim, çok değer verdiğim arkadaşımı erzincan'ın karlı dağlarında, hainle girdiğimiz çatışmada şehit verdim. Mermilere aldırmadan yanına gittiğim de bana,
- kardeşim. dedi. Ve son nefesini kollarımda verdi.
Biliyor musun osman'ım ne bu yürek , ne bu kollar, ne de bu akıl bir kardeşini daha böyle haince ölümün kollarına bırakmayı kaldıramazdı. Sana bir şey olsa, bu ağır yükü kaldıramazdım. Psikolojik destekle biraz kendime geldim derken, bir de sen çok ağır gelirdi be osman'ım.
Kavgamda da , ambulansta da , müşahade odasında da , tahliye anımda da ibo hep yanımdaydı.

Teşekkürler dadaş ibo
Teşekkürler kardeşim
En değerli dostum teşekkürler..


4 eylül 2004
Heybeli ada.

12 Aralık 2008 4-5 dakika 5 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • 15 yıl önce

    Biliyor musun osman'ım ne bu yürek , ne bu kollar, ne de bu akıl bir kardeşini daha böyle haince ölümün kollarına bırakmayı kaldıramazdı. Sana bir şey olsa, bu ağır yükü kaldıramazdım. Psikolojik destekle biraz kendime geldim derken, bir de sen çok ağır gelirdi be osman'ım. Kavgamda da , ambulansta da , müşahade odasında da , tahliye anımda da ibo hep yanımdaydı.

    içten ve duygusal bir paylaşım...tebrik ediyorum...