Dalgın Kadındı O

Dalgın ve dikkatsiz biriydi. Bu duruma her ne kadar üzülse de değiştiremiyordu. Dalgınlık ve dikkatsizlik adeta onun karakteri haline gelmişti. Dalgın ve dikkatsiz olduğunu artık kendisi de kabul ediyor, bu konuda onu eleştirenlere hiç sinirlenmiyor, "Ben böyle bir kadınım işte!'' diyordu, 'ne yapayım, olmuyor..."
Bu sabah dışarıda yapması gereken birçok işi vardı. Giyindi, çantasını aldı, ödemesi gereken faturaları kontrol etti, marketten alacaklarının listesini yaptı, parasını kontrol etti. Bir daha saydı. ?Eksik olmasın, geri dönmeyeyim' diye düşünüyordu.





Evden çıkarken ateşteki yemeğinin altını kapatıp öyle çıktı. Merdivenleri dikkatlice indi, sokağın köşesine gelmişti ki, birden aklına, ?yemeğin altını kapatmış mıydım acaba?' diye bir düşünce geldi. Düşündü düşündü, bir türlü hatırlayamadı. Emin olamıyordu. Mecburen eve geri döndü, zorlukla bağladığı ayakkabı bağcıklarını sızlana sızlana çözüp doğruca mutfağa yöneldi. "Ohh be kapatmışım!" diyerek sevindi.Zorlukla ayakkabı bağcıklarını bağlayıp tekrar yola çıktı. Bir süre yürüdü. Önce faturalarını yatırması gerekiyordu. Bankaya girdi, numarasını alıp boş bir yere oturdu. Kendisine sıra gelmesini beklemeye başladı. Gözü ışıklı panodaydı. On beş sonra numarası ışıklı panoda göründü. Yerinden kalktı, vezneye gitti. Memura oturduğu apartmanın adını ve aidatını yatıracağını söyledi, kimliğini uzattı. Memur bilgisayara baktıktan sonra:

"Biz bu apartmanın aidatlarını almıyoruz bayan" dedi.
"Nasıl olur efendim. Ben her ay bankanıza düzenli olarak yatırmaktayım. Lütfen bir daha kontrol eder misiniz?"
Memur isteksizce bir daha kontrol etti. "Üzgünüm hanımefendi' dedi, 'Bu isimdeki bir apartman aidatları hesabı yok bizde yok!'
Çaresizce bankadan çıktı, kendi kendine söyleniyordu. Eşine telefon edip soracaktı ki, başka bir banka daha gördü. "Aaaa!" dedi. "Benim aidat ödediğim banka burası. Ben yanlış bankaya girmişim?"
Bir kez daha dalgın ve dikkatsiz oluşuna kızdı, hatta lanet bile etti. Sessizce bankaya girip ödeme işlemini yapıp çıktı.
?Neyse... İşlerimin bir kısmını hallettim' dedi içinden.


Yürümeye başladı. Evine yakın bir markete uğramak istiyordu, aldıklarını taşıyamıyordu çünkü. Markete girdi, alışverişini yapıp parasını ödedi. Elinde poşetleriyle evine döndü. Poşetleri merdivene bırakıp ayakkabılarından kurtuldu. Mutfağa taşıdı poşetleri. Azıcık nefeslendi. Poşetlerini aldı. Dolaba yerleştirmeye başladı. Birden:


"Aaaa yumurta ve ekmek poşetim nerede? " diye şaşırdı, ' yoksa markette mi unuttum. Of ya!' Neredeyse ağlayacaktı. Bir kez daha dalgınlığına lanet ederek çıktı evden, markete gitti, kasiyer bayana sordu:
"Ben burada poşetimi unutmuş muyum?" dedi.
Kasiyer : "Evet hanımefendi' dedi, 'bakın orada.' Eliyle kasanın yanındaki masanın üzerindeki gösteriyordu.
"Çok şükür" deyip poşetini aldı, kasiyer bayana teşekkür edip tekrar evine döndü. Dolabına yerleştirdi. Elinde salça kutusu kalmıştı, birazdan bir çorba yapmak istiyordu. Salça kutusu elindeyken telefon çaldı. Telefonunu açtı, arkadaşıyla sohbete daldı. Salça kutusu elinde yatak odasına yöneldi, 'terliklerim nerede kalmış' diye bakınıyordu ki, salça kutusunu elinden bir yerlere koydu ama farkında değildi. Arkadaşıyla konuşuyordu hâlâ. Terliklerini bulup ayağına geçirdi. Telefonu kapatıp mutfağa yöneldi. 'Ne yapacaktım ben?' diye bir süre düşündü. Sonra aklına geldi: "Çorba yapacaktım."





Salça kutusunu aramaya başladı, dolabın arkalarına baktı. "Nerede bu salça?" diyordu. Diğer dolaplara baktı. Yok, yok oğlu yoktu. ?Almadım mı acaba?' diye düşünüyordu. Tekrar markete gitmeyi düşünüyordu ki, cüzdanını yatak odasında bıraktığını koyduğunu hatırladı. Telaşla gitti. Komodinin üzerinde salça kutusu ve cüzdanı kendisine gülümsüyordu. "Oo, buradaymış. Az daha tekrar markete gidecektim" dedi seslice gülümseyerek.





Çorbasını pişirdi, yanına bolca salata yaptı. Kocası bayılıyordu salataya. İşlerini bugün halletmiş olduğu için rahatladı. "Bir de dalgın ve dikkatsiz olmasam" diye sesli sesli söylendi.





Gerçekten çok dalgın bir kadındı. Çamaşırları dürerken sık sık çekmeceleri karıştırıyor, kendi iç çamaşırlarını kocasının çekmecesine koyuyordu. Eşi:
"Bu sutyenin benim çekmecem de ne işi var?' diye soruyordu. Bazen de eşinin iç çamaşırlarını kendi çekmecesine dalgınlıkla koyuyor, bu kez de kocası:
"İç çamaşırlarımı bulamıyorum, neredeler acaba?' diye soruyordu. Hatta birkaç kez de eşinin pantolonlarını yıkarken ceplerindeki kartlarını da birlikte yıkamıştı. Kocası kızamıyordu. Çünkü o çok dalgın bir kadındı.

14 Şubat 2015 4-5 dakika 92 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (3)
  • 9 yıl önce

    Hayattan bir kesitin başarılı anlatımı. Belki de teknolojik dünyanın yeni hastalığı...

    Tebrik ediyorum. Saygılar...

  • 9 yıl önce

    Belli bir yaştan sonra dalgınlık denen durum kadın erkek hepimizin başına. Beyin hücreleri canlılığını yitiriyor insan yaşlanınca bu da haliyle unutkanlığa yol açabiliyor daha ileri de alzhaimer de olabilir insan her şey biz insanlar için. Güzel bir öyküydü keyif ile okudum tebrikler Sıdıka hanım...👍

  • 9 yıl önce

    Yorum yapan arkadaşlara teşekkür ediyorum. Gerçek bir öykü zaten. Kurgu değil. Yazdığım kişi aynen yaşıyor bu durumları.