Davet

Bugün günlerden yağmur. En ağlamaklı, en pak, en yeşertici gün bugün. Ellerimizi yarı aralık pencereden dışarı sarkıtıyoruz. Düşmemek için direnen bir bedene karşı koyan iki çift el ve bir ağır kalbimiz var şimdi. Damlalar toprakla randevulaştığından beri yağmur insanı görmezden geliyor ya, ellerimiz de selam ediyor gökten boşalan bardağa. Ellerimiz ne kadar da alıngan, ne kadar da beyaz ve çizgili... Hep avuçlardan kayan hayallerimiz, dokunamadığımız eşyalar, yazamadığımız kelimeler, sırtını sıvazlayamadığımız insanlar yüzünden yorgun ve kederli.




Elimizdeki çizgilere yuva yapmış onca anıdan arınmak için bastırdı bu rahmet. Vedaların başrol oyuncusunun gözüne toz kaçmak zorunda değil artık. Damlalar, yolları yaran bir kalabalık gibi parmaklarımızın arasından şiddetle yere iniyor. Başımız dik, bulutlar gözümüze değecek neredeyse. Kızıl bir gökte ilerleyen beyazlıklar sularla selamlıyor bizi. Hala direniyorum düşmemek için. İlklerimizi atlamadan ıslanmak, her bir hücremizi arındırmak ve şu yağmur sessizliğini bozmak için. Toprakta koşuşturan sesler var. Onlar duyanlar için bir selamsız bandosu... Gitmeden önce tanıdıkları bir neme kavuştular. Titreyip bundan elem duydular mı acaba diye düşünürken, kendimizi kurulayıp hayata asmaya uğraşıyoruz. Yine yerin altını üstüne getiriyoruz. Kuru düşüncelerimiz yağmuru bir sünger gibi içine çekiyor. Denizine karıştırıp kendinden bir parçaya dönüştürüyor. Sokaklarda yalın ayak çocuklar karanlığın çekilmez tarafına bir ışık oluyor. Yağmurun hür duruşuna karşı selam veriyorlar. Yaprakları incitmeden, mevsimlere basmadan, sokak lambalarının gölgesinde kayboluyorlar.




Toprak inançlı, toprak gururlu...Taşıdıklarının ağırlığından memnun ve durgun. Üstünde kendine ev ya da zindan edinmişlere her gün selam veriyor kokusuyla. "Ben buradayım, burada, sizin gösterişli kırmızı halılarınızın altındayım, sade ve yalınım." diyor. Üstünü karmakarışık binalarla donattığımız zamanlardaki bencilliğimizi sinesine çekiyor da yine de silkelemiyor bizi. Aklımız bir karış havadayken ayaklarımız onun sayesinde yere basıyor. Sapasağlam bir duruşla topuklarda onunla yükseliyoruz yerden. Yükseklerde kirpiklerimizden ve sinemizden sızan damlalar; bu koyu renkli cömert ev sahibini sessizce besliyor. Gece bir kez daha bizi kendi evinde konuklarıyla gülümsetiyor. Islanan hüzünlerimiz yaşama sevincimize gökkuşağı oluyor. Anlıyoruz ki her karanlık aydınlığa bir ikramda bulunuyor. Ellerin ellerimi sabaha davet ediyor. Kediler gülümsüyor. Sokak lambası titriyor. Toprak mışıl mışıl uyuyor...

23 Haziran 2014 2-3 dakika 3 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 11 yıl önce

    Hüzünlü bir dolu yaşanmışlık satırların arasına gizlenmiş. Denildiği gibi her karanlık sonrası bir aydınlık da beraberinde geliyor. Kutlarım Esra daha sık yaz...👍