Deli Fatey

DELİ FATEY

Ellerini başının üzerinde birleştirmiş, eteklerinin ucunu uzun donunun içine sokmuş, başında sıkı sıkı bağlanmış keçiğiyle sokağın başında görülmesiyle birlikte, çocuklar için eğlence başlamıştı. Çocuklar etrafında dönüp duruyor ona dokunmaya çalışıyorlardı.

O ise sürekli sıçrayıp o tarafa bu tarafa eğilip bu dokunuşlardan kaçmaya çalışıyordu. Tekme atar gibi yapıyor Kürtçe küfürler ediyor anneleri babaları yardıma çağırıyordu. Çocuklar dokundukça ulur gibi sesler çıkarıyor iki büklüm oluyordu.

Kendini zor zekât zöhrelerin kapısından içeri attı. Çocuklar yedi bardak oynamaya dönmüşlerdi.

Uzun boylu inceydi. Ellerini başını üzerinde birleştirip yürüdüğü için daha bir uzun görünürdü. Çiçekli Sümerbank basmasından dizlerinin altına kadar inen donu, entarisi, kolları dirseklerine kadar sıyrılmış cepken benzeri yeleğiyle ilginç bir figürdü deli fatey.

Sanıyorum temizlik hastasıydı. Ya da ne bileyim her şeyden iğrenen biriydi belki.

Kaşık ve su tası dışında bir şeyi tuttuğunu hiç hatırlamıyorum. Hiçbir şeye dokunmazdı. Dışarı çıkmaya kalksa birini çağırıp kapıyı açtırırdı. Evin onu söyletmekten hoşlanan kızlarına yalvarıp dururdu tuvaletin kapısını açıp kapamaları için. Sofraya oturmazdı. Birileri kendine değer diye uzakta tek başına yerdi yemeğini.

Maraşın dağ köylerinden birinde yaşardı. Yoldan uzak ,insan geçmez yalçın kayaların arasına gizlenmiş bir köy.

38 haneli.

Yalnız,

Keçileriyle yaşayan bir köy.

Hangi kıyımdan kaçıp gizlendikleri bilinmeyen bir alevi köyü. Arada bir jandarma uğrar askere gidecekleri bildirirdi. Yılda iki kere alevi dedeleri uğrar cem düzenler haklarını alıp giderlerdi.

Ablası kocasının itirazlarına rağmen atmamıştı başından. Koymamıştı kapının önüne. Allahın bile unuttuğu bu dağ köyünde kurda kuşa yem olurdu. Olmadığı da pek söylenmezdi ya.

Yine fateyin şehre gitmesi gerekiyordu.

Alacakaranlıkta yola çıkıp, yaklaşık 2 saat bir tarafı uçurum keçi yolundan yürüyüp ana yola çıkması gerekiyordu. Geçecek olan otobüs veya kamyonla antebe gidilirdi.

Ana yola kadar yeğeni mısto eşlik ederdi fateye .

Aklı da pek kendine yar değildi. İyiliği kötülüğü ayırt edemezdi. Zamanlı zamansız bağırır çağırır, ağlar. Bazen de saatlerce köyün bir ucundan bir ucuna koşturup dururdu. Köyün delisiydi işte.

Fatey hiçbir iş yapmazdı süt sağılırken, ekmek yapılırken çamaşır yıkanırken elleri başını üzerinde dolanıp dururdu.

Yeni ay çıktığında eline bir çıra alır. Yosunlu kayanın üzerine çıkar. Ay Ali, gün Muhammet diye şafağa kadar bağıra çağıra dualar eder çoğu anlaşılmayan bu dualar bazen ağıta dönüşür bazen isyan olur.

Ablasının tüm bağırıp çağırmalarına karşın köyden uzaklaştığı da olurdu. Böyle zamanlarda arkasına takılan ya da önünü kesmek için hızlı adımlarla eşeğiyle yanından geçenlere aldırmazdı. Anlayamazdı, düşünemezdi. Zavallıydı biçareydi divaneydi.

Sonrasında da bağırmaması için ağzına tıkılan bez parçasından boğulur gibi olurken tüm debelenmelerine çırpınmalarına rağmen kendini bir kovukta ya da bir çalı arkasında bulurdu.

Yüzünü kapatmış bir adam donunu indirip üzerinde tepinip dururdu.

Ne çok kirleniyordu o zaman.

Onlara dokunamazdı üzerinden itemezdi gözlerini kapatırdı yalnızca. Kurda kuşa yem olurdu hep. Köyün bekarları bazen evli erkekleri bile, çıkıp köyden uzaklaşmasını gözlerlerdi fateyin.

Garip fatey, divane fatey.

Ablasına koşardı beni yıka diye yalvarırdı. Anlardı ablası. Ağlar beddualar ederdi. Anlardı ki yine sıkıştırmışlardı ıssızda. Sonrada dualar ederdi gebe kalmasın diye.

Ne yapsa önüne geçemiyordu. Bir zaman evin önündeki fıstık ağacına bağlamıştı yaz boyunca. Ayakta durmaktan helak olmuştu.

Kardeşiydi.

Bir daha yapmadı.

Ne yapabilirdi ki. Köy yeri evin bütün işi sırtında. Sağımı yoğurdu yağı temizliği çocukları. Üstüne üstlük fateyi.

Ablası fark edemediği zaman fateyin ayı günü çoktan geçmiş olurdu. Bebek otla tüyle düşüremeyecekleri kadar büyümüşse işte o zaman antebe, memik dayılara gitmesi doktorun halletmesi gerekirdi

bunu.

Yinemi sen başımın belası dedi zöhre.

Kayınbabasını çerçilik zamanında gezdiği köylerde kurduğu arkadaşlıkların hediyesiydi fateyde. Şehirde oturmanın gelene git diyememenin sonucu. O köylerden gelip 3-4 ay kalanlar bile olurdu.

Kaynanasına dert yanardı bazen. Ayıptır günahtır gelen elbet gider cevabını alırdı.

Deli fateyi karşısında görünce anlamıştı yine gebe kaldığını.

Fateyi duvara yaslayıp kızmış gibi konuşmaya başladı. Hem gülüyor hem azarlar gibi yapıyordu.

Sende istiyorsun değilmi orospu.

Yoksa ne işin var dağda bayırda, kır ayağını evde otur.

Ama yok fateyin canı çeker, derdi de Zöhreye düşer.

Doktora söyleyeyim de diksin senin a..ını.

Alıştın sen.

Deme zöhre böyle deme dedi.

Kurbanım deme. Günahtır ben bir divaneyim.

Artık sayısın unutmuştu zöhre bu geliş gidişlerin. Bu biçarenin çektiği çekeceği acıları düşündü. Doktora ayıp olmasın diye iyice yıkamak gerekliydi.

Su ısıtmak için ocaklığa girdi

Gel fatey gel başımın belası.

Gel divanem gel.

15 Aralık 2021 5-6 dakika 16 öyküsü var.
Yorumlar