Doktor Kerem
Doktorun ilkokul arkadaşı olduğunu hatırlayan adamın ağzı bir karış açık kaldı.
_ Kerem…
— Evet, Kerem benim.
— Bizim ilkokul öğretmenimiz Malatyalıydı, İsmail öğretmen. İyi adamdı ama eli biraz ağırdı.
— Hem de nasıl!
— Sıra numarası 201 olan Kerem…
— Ta kendisi!
— Yahu senin hem derslerin zayıftı hem de iki günde bir okuldan kaçardın ve sonra da öğretmenden dayağı yerdin. Nasıl doktor oldun be?
Doktor Kerem, eski günleri hatırlayıp güldü.
— Sen de okuldan kaçıp dayak yeseydin, benim gibi doktor olurdun.
Bu söz üzerine hemşirenin gözlerinden yaş gelene kadar güldü, kahkahası koridordan duyuldu. Sonra doktor ciddileşip sordu:
— Neyin var peki?
Adam iç çekti.
— Başım çok ağrıyor Kerem. Geceleri uyuyamıyorum, sabahları da yastıktan başımı kaldıramıyorum.
Doktor Kerem gülümsedi.
— Başkasının başını ağrıtacağına kendi başını ağrıt. Bakalım… Başının tam neresi ağrıyor?
Adam eliyle başının ortasını işaret etti.
— Şurası… Sanki içinde koca bir değirmen dönüyor.
— Dua et!
— Ediyorum da… Neyim var Kerem? Ur mu yoksa?
— Dua et diyorum sana!
— Çatlatma adamı be Kerem! Yoksa ölecek miyim?
Doktor Kerem ikinci esprisini patlattı:
— Başın var ki ağrıyor. Ya olmasaydı?