Düş Gecesi

Aynı işyerinde çalışıyorlardı. Aynı şeylerden hoşlanmaları onları birbirine yakınlaştırmıştı. Aynı müziklerden hoşlanırlardı mesela. En önemli birleştiricide şüphesiz edebiyattı. Şiirler hayatlarında önemli bir yer tutardı. Usta şairlerin şiirlerini özümsemişler, kendilerine özgü dizelerde de hayat bulmuşlardı. Bu romanesk yaşantı onları o düş gecesinde buluşturuyordu.
Kızın adı Masal'dı. İsminin ağırlığından olsa gerek, sanki bu dünyaya ait değilmişçesine bir masal âleminde yaşardı. Güzeldi de; masallardaki gibi. Oğlanın adı da Ozan'dı. Oda ismi ile müsemmaydı. Yazmayı severdi. Hitabı da güçlüydü. Sesi toktu. Şiirleri buhulu okuyorsun derdi ona Masal...
Fakat zaman zalim davranmıştı onlara. Birbirlerini tanıdıklarında evliydiler. Sıkça bir araya gelip uzun uzun konuşsalar da, gene de hep bir şeyler yarım kalırdı. Evliydiler. Bu sebepten de sözlerin arkasında gizlenmeyi seçtiler hep. Kelimelerin ironisinden öteye geçemediler. İkisinin de eşi aynıydı. Onlar yaşamın ta içindeydiler. Gerçekçiydiler. Gerçektiler. Ve bir gün, uyanık oldukları bir gece bir düş görmek istediler. Düş diyecek vicdan yapmayacaklardı. Bu düşü birbirlerine ömürlerinin sonuna kadarda anmayacaklardı.
O gün mesai bitimine yakın ikisi de birim amirlerine erken çıkacaklarını söylediler. Masal, tuvalete girdi saklandı. Ozan, kimsenin girmediği kütüphaneye... Saat beşte servisler hareket etti. Üç katlı koca binada yalnızdılar şimdi. Birbirlerini görmeden ikisi de kendi çalışma odasına girip kapıyı üzerlerinden kilitledi. Sessizce beklemeye koyuldular. Fazla zaman geçmemişti ki bekledikleri ayak sesleri koridorda duyulmaya başladı. Güvenlik görevlisi, tüm oda kapılarının kilitli olup olmadığını kontrol ederek ilerliyordu. Masal heyecanlandı. ‘Ya kapıyı üzerimden kilitlemeyi unuttuysam...' Ayak sesleri yaklaştı, yaklaştı ve hızını kesmeden kapıya dokunduğunda Masal yerinde sıçrıyordu. Neyse ki kapı kilitliydi. Derin bir nefes verdi fakat kalp ritminin bu gece hızını kesmeyeceği belliydi. Sonra sesler uzaklaştı. Diğer katları dolaştı. Binanın üç giriş kapısı üzerlerinden kilitlendiğinde düş gecesi yakındı artık. Çünkü güvenlik kulübesi binadan bir kilometre uzaktaydı ve kimse görmez, bağırsalar duyulmazdı. Sadece havanın kararması gerekiyordu. Beklenen an gelene kadar odayı köpek sesleri dolduruyordu sadece. Çok zaman sonra Masal, her köpek sesinde bu düş gecesini hatırladığı için evinin içinde bir köpek besleyecekti...
Saat on. Kapı kilitleri aynı anda açıldı. Boş koridora çıplak ayaklarıyla üç adım attılar. Birbirlerine bakmadılar. Uzun koridorun bir ucunda Masal, diğerinde Ozan, çapraz odalardan çıktılar. Anadan üryandılar. Hiçbir dünyalıkları yoktu üzerlerinde. Soyutlanmış, tertemizdiler. Koridorda dışardaki projektör ışıklarının loşluğu yayılıyordu. Gene de karanlıktı. Masal ses verdi.
Bu kente yalnızlık çöktüğü zaman / uykusunda bir kuş ölür ecelsiz / alıpta başını gitmek istersin / karanlık sokaklar kör sağır dilsiz
Masal'a doğru döndü Ozan. Dizelerin devamını söyleyecekti. Sustu. Seyretti. Bembeyazdı. Kuğu gibiydi. Başı dik, saçları dökük. Ses verdi.
Gecenin ucunda gün aralanır / Yar sevdası ile yürek bilenir / Sızılı bir ırmak uğurlar seni / Su olup akarsın / Kır çiçeklenir
Masal da Ozan'a döndü. Utanmadı. Çıplak ayaklarla ona doğru yürüdü. Ozan'ın ardında duran ilerideki camdan ışık huzmeleri vuruyordu. Ozan ışığı bölüyordu. İşte bu düştü. Düşten bile güzeldi. Yanına geldi. Gözlerine bakıp gülümsedi. Ellerini tuttu ve ışığa doğru yürüdü. Duvar sonundan yukarıya çıkan merdivenleri tırmanmaya başladılar. İki basamak önden giden Masal birinci kata ulaşmadan geri döndü. Geri geri çıkarak bir şiir söylüyordu. Artık şiirler doğaçlamaydı.
Bir kelebek gibiyim / mutluyum / uçuyorum uçmayı arzuladığım diyarlarda / her yanım yeşil / her yanım sen / bir kelebek gibiyim / ve bir kelebek gibi, yarın öleceğim
Ozan durdu. Masal yürümeye başladı. Elini tuttuğundan ardın sıra basamakları çıkmaya başladı. Birinci kata ulaştıklarında Ozan hızla çıkıp önüne geçti Masal'ın. Perçemini kulakların arkasına aldı. Sol memesi açıldı, ışıkta parıldadı. Yüzünü okşadı. Gözlerine söylüyordu dizelerini.
Şimdi akşam çökmüş şakaklarına / Şimdi karanlıkları ak memenden emme vakti / Bakire şiirlerin dudaklarımızla gerdek saati / Şimdi ben yarınsızım / Ölüm ancak yarın sızım
Gülümsedi Masal. Boştaki elini Ozan'ın göğsüne koydu. Göğsü sıkıştı Ozan'ın. Sonra merdivenleri çıkmaya devam etti. Yükseldikçe, göğsünden omzuna, boynundan saçlarına uzandı eli ve sonra düştü yanına. Ozan takip etti. İkinci kata geldiklerinde Masal, Ozan'a dönmeden kendince söyleniyordu.
Çırılçıplak bedenim ruhuma kıyafet diker / soyundukça meğer ne hoş pazendeler
Ozan karşılık veriyordu.
Ben şiir söyledikçe / Bir bahar akşamında / Dere kenarlarında boy veren bir çınar ağacının / Göğe uzanan dallarındaki yapraklara çarparak şarkı söyleyen rüzgâr gibi gülsündü kelebeğim
Şiirle konuşarak üçüncü kata ulaşıyorlardı. Bir müddet dışarıyı izlediler. Işıkların ağaç dalları arasından süzülüşüne baktılar hayran hayran. Masal Ozan'ın koltuk altına sokuldu. Boğazı düğümlendi Ozan'ın. Şehvet yutkunması adem elmasından ses verdi. Çekti kendini. Çünkü daha erkendi. Elini tuttu Masal'ın. Arkalarında uzanan karanlık koridoru işaret etti. 'Haydi, koş!' diye bağırıp karanlığa doğru daldılar uçar adım. Elbiseden azat uzuvların özgürce dalgalanması hissini tadarak koştular. Koridor sonunda birazda buna gülüyorlardı. Soluklandılar. Sarıldılar. Ozan'ın kokusu ile bu kez Masal şehvete büründü. Sarılma tesiri ile tenleri uyum içinde yapıştı. Kasıklarında bir sıcak basması hissetti Masal. Göğsü dirileşti, içi ürperdi birden. Oda biliyordu, erkendi. Elinden tuttu Ozan'ın ve merdivenleri inmeye başladılar. Masal,
Şiir güneş gibi, kaynattı suyumu / yükseldik buhar gibi merdivenlerde / kabardı yağmur düş bulutu koynunda / boşalsın artık bu sağanak, arzular şelale
Ozan,
Bir gökyüzü gördüm / Sözlerin seviştiği / Bir yeryüzü arzularım / Tenlerin konuştuğu
İnerken şiirler şehvet kokuyordu artık. Kelimeler dökülürken dokunuşlarda artmıştı. Her dokunuşta kıkırdamalar peşinden geliyordu şimşeği takip eden gök gürültüsü gibi. Birinci kata geldiklerinde nihayet birbirlerine onca güzel sözleri söyleyen dudakları kavuşuyordu. İlkti. Şehvetliydi. Ozan elleriyle boynunu okşadı Masal'ın. Sonra usulca kaydırıp sol elini, sağ göğsünün üstüne koyup bastırdı. Masal dayanamadı Ozan'a sarıldı. Sırtına doladı ellerini sıkıca ve hafif tırnağını batırdı. Gene de erkendi. Ozan birden kucağına aldı Masal'ı. Kuş kadar hafifti. Masal onun adaleli kollarında hürdü, ongundu. Kelimeler tükenmişti. Yaratılışın en erdemli hazzına teslimdiler. Ozan odasının kapısını açtı.
En güzel şiir şimdi yazıldı. Masal'ın iniltili nefesi ile Ozan'ın her zirvedeki hırıltılarıyla...

04 Nisan 2016 6-7 dakika 6 öyküsü var.
Yorumlar