Edebiyat ve İlk Aşk

Yıl: 03.01.1983, 5/ED/B lise ikinci sınıf öğrencisiyim. İlk sene Fizik, kimya, matematik ve biyoloji derslerinden ne yazık ki kalmıştım, ilk okuldan bugüne kadar maddi ve manevi desteğini üzerimden çekmeyen babam (beni büyüten) o sene beni, okulun açtığı kurslara göndermiş ve kurslardan sonra eve gelip testlerimi tekrarlatıp sonunda tüm derslerden 100 alıp bütünlemelerde geçmemi sağlamıştı.




Lisede en başarılı olduğum ve en çok sevdiğim ders edebiyat olduğu için edebiyat bölümünü seçmiştim. Okulumuz deniz manzaralı bir okuldu. Ben sabahçıydım ve çocukluk arkadaşımla aynı okula gittiğimiz için arkadaşım cama vurur beni kaldırır ve okula beraber giderdik. Zira eğer arkadaşımla gitmesek, öğrenimim boyunca her sabah benden önce kalkan ve her sabah kahvaltımı hiç aksatmayan babam götürecekti. Beni koruması güzel bir sorumluluktu tabi, lakin genelde okul çıkışı lisede çocuğunu almaya gelen tek baba benim babamın olması çok tuhafıma gidiyordu.




Okul manzaralı sınıfımızda ben cam önünü kapmıştım, yani tüm denizi seyrederken çoğu ders sabahçı olmanın da etkisiyle uyuyup kalıyordum. Sınıfımızda çok akıllı ve hayır sever bir öğrenci olan Şafak, öğretmenlerin konuyu tekrarlatmak istediğinde parmağını kaldırarak, tenefüse kadar dersi anlatan tek kurtarıcımızdı. Tabii tüm sözlü notları yüzdü. Bir gün diğer edebiyat sınıfından matematik yazılı sorularını aldık. Cevaplarını bir yerlere yazdık, anlayacağınız kopya çektik. Tüm sınıf 100 alınca tabi öğretmen anladı. Lakin, ilk ön sırada oturduğum için sanırım öğretmen sözlüye kaldırmak için beni gözünü kestirmişti.




Tahtada yazılı soruların açıklamalı, doğru cevaplarını veremediğim için, ayaklarım kıvrım kıvrım, saçlarımın dibinden süzülen terlerle adeta kıvranıyordum.




- Öğretmenim sordu: Kızım nasıl yüz aldın anlaşıldı.

- Hocam test yazılısı yaptınız ben de salladım gitti.

- Peki o zaman kızım bende sana şimdi 0 verdim gitti.

- Babam beni eğitirken,

- Kızım ne olursa olsun asla yalan söyleme karnın ve gözün tok olsun kimsenin hiç bir şeyine imrenme, sana ait olanla yetinmeyi bil, sıfır alacağını bilsen bile asla kopya çekme!




Babamın bütün tembihleri aklımdan çıkmış, sınıfa ayak uydurayım derken,hem öğretmenimin gözünde küçülmüş, hem de hileyle aldığım ve hak etmediğim 100 den utanmıştım.




O günden sonra aynı hataya düşmedim. Tarih ve Coğrafya derslerinde hocadan sonra ikinci söz hakkına sahip olan Şafak sanki beni biraz rahatsız etmeye başlamıştı. İngilizce ve edebiyat en çok sevdiğim iki dersti. Amcamın oğlunun İngilizcesi ana dili kadar iyi idi. Derslerimde bana çok yardımcı oluyordu. Ben genelde, diğer başarılı öğrencilerle kıyaslandığımda hırsız ve gayretsiz bir öğrenciydim. Bir de şu ilk aşk durumları vardı başımda yeller gibi esen.




Camın kenarında denizi seyretme bahanesiyle ilk aşkımın yollarını gözlüyordum, kafam çoğu kez onunla meşguldü. Bu yüzden de kendimi derslere veremiyordum. Hele bir gün tam derse konsantre olmuşum bir baktım ilk aşkım okul kapısında, çıkışımı bekliyor, ne yapacağımı şaşırmış heyecanla zilin çalmasını bekliyordum. İlk aşkımda aynı okuldan mezundu, ikimizde aynı çevrede oturduğumuz için bize en yakın olan lise okuduğumuz okuldu.




Onunla tanışmamıza vesile olan kişi, mektuplarımızı bize ulaştıran aracı bir arkadaşımızdı. Çünkü malum o zamanlar cep telefonu ve bilgisayar yoktu. Bazen de posta yoluyla, ailemin anlamaması için, arkadaşımın adıyla bana mektup gönderiliyordu. Çünkü o zamanlar böyle şeyler ayıp sayılırdı. Genelde okul çevresindeki pastanelerde buluşurduk. Ona evlendiğimde eşimin doktor benim de öğretmen olmak hayalinden bahsederdim ve o da bütün gayretiyle Üniversiteye girmek için hazılranırdı...




İkinci sınıf oldukça ağırdı, ama ilk seneki gibi hataya düşmek istemiyordum. Edebiyat dersine giren Zülal hocam beni çok severdi, edebiyata tutkunluğumu fark etmişti. Öğretmenler gününde beni bir şiir yarışmasına hazırladı. Bilgi hazinem adlı şiirle derece almıştım. Sonra yıl sonu dönem ödevimiz Nazmı Nesre çevirmekti.




Fuzuliden bir parça (gazel)




Gönlüm açılır perişan saçlarını görünce.
Perişan saçlarını görünce, gönlüm açılır.

Dilim tutulur gülümseyen goncanı görünce
Gülümseyen goncanı görünce, dilim tutulur.

Baktıkça sana kan saçılır gözlerimden
Sana baktıkça gözlerimden kan saçılır.

Çok aşka heves edeni gördüm ki hevesini
Aşka çok heves eden gördüm ki.

Bıraktı senin inleyen aşığını görünce
Senin İnleyen aşığını görünce hevesini bıraktı

Sen gönül söylemesen ne ola Fuzuli
Söylemezsen fuzuli ne olur.




ve böyle devam ediyordu yıllık ödevim. Başarıyla ödevimi tamamlamış ve iyi bir notu hak etmiştim. Şafak ilk defa benden az not almıştı. Bu zamana kadar hiç kimseyi kıskanmamış kalbim, ilk defa Şafaktan daha üstün bir not almanın zaferini yaşıyordu.




Not: Uzun bir yazı olduğu için sizi sıkmak istemedim ve sonunu şimdilik noktaladım, arkası yarın...

30 Ağustos 2013 4-5 dakika 19 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (2)
  • 10 yıl önce

    Güzel bir okul anısı ki benzer olaylar hepimizin başından geçmiştir lise yıllarında. Başımızda kavak yelleri ve coşku dolu yüreklerimiz.Tebrikler ve teşekkürler bizim ile paylaştığınız için Sevtap hanım...👍

  • 10 yıl önce

    Devamını da okumak lazım. Bakalım😙😙😙