Elif

Düzlüklerin arasında sakladığım anahtar olsa gerek, şu bilinmezlikleri gömdüğüm kutuyu açan.
Bir nefese ihtiyaç göstermesin Allah bizlere. Açtırmasın ellerimizi Allah'ım sen derman, sen kuvvet ver diye...
Bir nefesimizde andırmasın özlediğimiz kişiyi ve duyulan iki cümlecik...
Onların hikâyesi olmalı...
Gün varmış zaman aşımına uğramış saatlerle dolu. Aşkıyla yanan tutuşan acer bir anne, kalbi daha; küçücük yüzlü, mavimsi gözlü çocuğuna doymamış.
Ve ELİF vardı. Beşikte bile sallanmayı hak etmemişti. Annesinin kucağından başka kucak görmemiş, daha sevdalanacak yaşa gelmemişti. Abisi olduğunu bile kavrayamayacak, anlayamayacak yaştaydı ve babası bir Cuma günü ölmüş olmalıydı ve o mübarek günü ismiyle adıyla, sanıyla yaşayan, yaşatan... Etrafına verdiği selamlarda bile cumaların mübarekliği yatıyordu. Salladığı direksiyonu bile daha çok tutmuştu evdeki acer bebesinden.
Yaşanacak bir hikâyemiydi bu taze yüreklerde... Sonbaharlarda dökülen yaprakların kokusunu bile hissetmişti bir nefes çekişinde küçücük dünyalarında bir ikincisi, hangi yürek var ki; kaldırsın hazin cümleleri. Hangi günde oldubitti, hangi ayda oldu zaman artık zaman aşımına uğrasa da kaplamasa yüreklerimizi hüzün... Ah be ELİF'İM diye sevinen göz bebeklerimizi, kaplamasaydı gözyaşları. Damla damla biriktirdiğimiz acılar birkaç nefeste akmasaydı senin için... Para verip aldığımız çiçekler olmasaydı mezarın başına diktiğimiz...
Ve ?Annen? ELİFCİĞİM. Günlerde seni anmasaydı ağzında. Duymasaydı senin ağlama seslerini kulağında, keşke hep burada olsa da ağlasa demeseydi, ağlayacak omuzlar aramasaydı senden sonra. Yüreğinde bir burukluk hissetmeseydi seni anıp anıp, ismini tekrarlayıp tekrarlayıp...
Bir Cuma günü öğleden sonra ellerini semaya doğru kaldırıp ?Allaha feryat, figan bağırmasaydı. Kimseye belli etmeden?
?-Allah'ım sen Ahmet'i mi koru demeseydi?...
Geleninde, gideninde, kalanında bir iki kelime olmasaydı ağızlarından dökülen. ?BAŞIN SAĞOLSUN? demeseydi keşke her gün karşılaştığımız otobüs şoförü...
Her bayramda, sabah namazından sonra burada olsa da bana yardım etse demeseydi, annen...
Ayşe yenge tüylerimizi ürperterek, öyle el gibi durma gül biraz, sana gülmeler yaraşır demeseydi...
Ne zaman kavuşur sana bu yürekler, bir düdük üflemesiyle mi? Yoksa haktan rahmet dilemez olurken mi?
Ne zaman sarılır artık bu bedenler sana, toprak parçalarının altında mı? Bir mahşer günümü...
?Anne gel ne olur, tut ellerimi.?dediğinde mi, bir gece yarısı...
Gözlerin ağlamaklı, gözlerim yaşlı... Ve varırken artık yaşamın o bir kıyısına gözlerim ara olacak seni;
__ELİF NERDESİN
__ELİF'İM NERDESİN?









15.04.08 SALI

09 Nisan 2009 2-3 dakika 2 öyküsü var.
Yorumlar (2)
  • 16 yıl önce

    tbrkler cok gusel bir oyku olmuş👍👧👧

  • 16 yıl önce

    teşekkür ederim Rabia... EKLEDİĞİMDE TAKİP edersin daha güzel(kitabımdan parça kesitler yazılar bunlar) 👍