Elmas

Yıl 1930 küçük bir dağ köyünde yaşayan Ali askerden gelince, seyit Ali' yi babası evlendirmek ister. Âlinin gönlünde bir kız vardır onu ister ama babası almaz. Köyden bir kızla evlendirirler Ali'yi.

Ali'nin gönlü ferman dinlemez. Sevdiği kızı ikinci eş olarak alır. Bir evde iki hanım, iki hanımdan sekiz çocuk. Birinci eşinden Âlinin zaman içerisinde yedi çocuğu olur ikinci eşinden bir kızı olur olmasına da yıllar bir birini kovalarken acılar çekilmekle saymakla bitmez. Şerife hanım ikinci eş olmanın acısını derinden yaşar.

Büyük avlu içinse onlarca koyunları vardı. Çiftçilik insan gücüyle elde ediliyordu. Geçim kaynağıydı. Her kez fazlasıyla çalışır çabalar geçimlerini sağlarlardı. Köyün toprağı taşlı olmasına rağmen taşı sıkıp suyunu çıkaran Ali ve ailesi bir yandan da iç sıkıntılarını yaşıyordu. Kolay değildi Ali iki hanımını da idare etmek zorundaydı.

Kız çocukları okutulmaz on beş yaşına gelince hemen evlendirilirdi. Çalışkanlıkla başladı hayatları evlenince daha bir artardı hayatın meşakkati. Seyit Ali kızlarını birer birer yerlerine yerleştirdi.

Şerife hanım hastaydı bir zaman sonra vefat etti. Ali, hayatından bir şey anlamadan bir telaşla hayatı geçip gitmişti ve sevdiğini kaybetmişti. Şerife hanımın kızı elmas yalnız bir başına kalmıştı. Doğmadan önce damgalanan Elmasın kaderi annesinden de ayırmıştı.

Zamanın büyük çoğunluğu gündüz işle ve hayata tahammül etmekle geçiyordu. Akşam olup yastığa başını koyduğunda Elmas öksüzlüğünü her gün biraz daha anlıyorduysa da elden gelen bir şey yoktu.

Elmas kız kardeşleriyle anlaşsa da yinede bir tarafı buruktu. Büyük anne disiplinli otorite bir kadındı. Elmas saçlarını örer yandan yazmasından salardı. Sarışındı ve hırslıydı.
Kasabadan bir gün Elmasa görücü geldiler. Elmasın belki haberi yoktu. Ertesi gün elmasın parmağına ne olduğunu anlamadığı bir yüzük taktılar. Elmas oraktan geldiğinde düğün günün güzün olacak dediler. Ne anlama geldiğini bile bilmiyordu Elmas evliliğin.

Şartlar köyde zor gazlamasıyla yaşanıyor. Bulaşık, çamaşır, orak bunlar bir insanın yüklendiği işlerdi, yinede kasaba hayatı farklı olurdu belki.

Elmas sabah hamuru yunurur tandırı yakar kardeşleriyle ekmeği pişirirdi bunu hemen hemen her gün yaparlardı. Her işin üstesinden gelirdi. Çamaşır bulaşık en kolaylarıydı, evin erkek çocuğu fazla olmadığı için her işe yardım ederdi.

Güz geldi Elmasın düğünü oldu. Elmasın kayın validesi, elmasın odasına girdi, düğünde ne yaptıysalar hepsini alıp gitti. Düğünde yapılanlar yün döş şek bir kanevçe takım bir iki bilezik. 'Bunları emanet aldık' dedi ve hepsini aldı. Elmas kendini bir kere daha yıkılmış hissetti. Hayalleri umutları kırıldı. Bu daha başlangıçtı.

Elmasın eşi çok iyi bir insandı ama Elmasın bilmediği bir şey vardı Ahmet hastaydı. Elmas idare ediyordu çok iyi insandı. Bir zaman sonra Elmas'ın bir kızı oldu. Adını Fatma koymuştu. Kasaba hayatının köyden bir farkı yoktu yokluk her yerde aynıydı. Ahmet hasta olduğu için düzenli çalışamıyordu.
Bir gün Ahmet'in rahatsızlığı arttı hastaneye kaldırdılar oradan da İstanbul Bakır köye gönderdiler. Ahmet artık yoktu, yalnız kalan Elmas mücadeleden yılmamak zorundaydı.

Elmasın kızı beş yaşlarına gelmişti. Seyit Ali kızını alıp köye getirdi ve bir adama onu verdi adam altmış yaşındaydı, Elmas ise yirmi. Elması ve Fatma'yı bir cip'le şehre getirdiler. Geldi ve gördü altmış yaşında bir adama koca diyecekti. Bir kızı vardı ve yaşamak yaşatmak zorundaydı. Fatma'yı çok seven Osman Bey Şehrin hatırı sayılır adamlarındandı. Elmasın kaderi hiç değişmedi büyük bir ev yaşlı bir kayın valide ve atları olan, tütün temin edip onu satarak geçimini kazanan bir adamdı.

Fatma'ya at binmeyi silah kullanmayı öğretti Osman Bey. Ona özen gösterirdi ama bir türlü elması karı olarak görememişti çünkü çok fazla yaş farkı vardı. Bazan kızdığı zaman Elması ve Fatma'yı kapının önüne bırakır giderdi. Hatırı sayılır komşular Osman beyi razı ederlerdi.

Elmas Osman'ın tüm cefasına katlanıyordu. Gece sabahlara kadar onun gelmesini bekliyordu.(Nal) sesi mahallede duyulduğunda kanatlı kapılar açılmak zorundaydı. Çoğu gece uykusuz tedirgin korkuyla geçerdi zaman. Fatma ortaokula başlamıştı güzel zeytin gölü esmer güzeli bir kız olmuştu.

Osman Bey Hapse girdi. Hapishane yakındı. Yatağını götürdü. Elmas, Osman beyin her gün düzenli yemeğini götürürdü. Osman Bey ağaydı ve seyisi vardı. Gün bulur gün yerdi.
Atları vardı üç dört taneydi bunlar bakım istiyordu. Tarlalar sürülmüş orak vakti gelmişti. Tırpanla şehrin çok uzak yerlerinde orak biçer sonrada at üstünde harman. Yerinde ekini çuvallar getirirdi. Oradan gelince de eşine yemek götürür onun her isteği yerine gelirdi.

Osman Bey sol düşüncede bir insandı ve istiklal savaşında İnönü'yle cephede savaşmıştı.
Şehrin belli başlı adamlarındandı. Hapis zamanı bitince Osman eve döndü. Bir gün Bir yerden gelirken Osman Bey At kullanmayı çok severi ve birada hızlı sürerdi. Atla birlikte bir uçurumdan yuvarlandı. Ağır yara almıştı ama ölmedi iyileşti.

Elmas köyden kopmamaya çalışıyordu baba ocağı diye gidiyordu. Hayat devam ediyordu. Ahmet'ten haber almak istiyordu. Ahmet' i Devlet İzmir'e yerleştirmişti. Balıkçılık yapıyordu. Barakada yaşıyordu. Çok kötü durumdaydı. Elmas çok üzülmüştü.

Okunma Sayısı:154

17 Mart 2009 5-6 dakika 46 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 15 yıl önce

    Yüreğinize salık etkileyici ve düşündürücüydü saygılarımla,