Emekli Maaşı

Birçoğunuz bilirsiniz ''Hanımların maaşı erkeklerin yaşı sorulmaz'' derler. Neee! Tam tersi miydi doğrusu, neyse canım siz değiştiriverin işte maaş ile yaş kelimelerinin yerlerini, beni fazla uğraştırmayın. Sanki bu lafı hiç duymamış, hiç işitmemiş havalarında bir arkadaşım var benim. Adı mı; boş verin deyin ki Şemsettin reklamı olmasın keratanın...




Kerata da dediysem, Şemsettin bizden de üç beş yaş büyüktür, asker emeklisi, sizin anlayacağınız emekli başçavuş. Göz bebeğimiz ordumuza yıllar yılı gurur ile hizmet etmiş bir arkadaş işte. Ne güzel bir gurur zamanı gelince asker emeklisi olmak. Emekli bile olsanız askerseniz diğer vatandaşların size karşı davranışı, sivil emeklilere nazaran daha bir saygılı ve usturuplu oluyor. Arada muzır komşularınız veya mahallenin zibidi bebeleri sizi görünce ''Dikaaaat!!! komutan sağda ya da solda '' çekseler de espri olsun diye. Askerlik bu kutsal meslek, diğer vatandaşlar size yine başçavuşum veya komutanım der. Emekli albay'sanız, albayım diye, ya da emekli general iseniz paşam diye hitap ederler, size kolay kolay askerliği unutturmazlar bizim milletimizin fertleri. Hani Allah muhafaza savaş mavaş çıkarsa, millet olarak top yekûn gireriz harbe mutlaka ama emekli askerlerden daha bir fazla yararlanırız...




Nedir bunun sebebi yağcılık mı? Sanmam, olsa olsa, Türk Milletinin askerlere ve askerliğe derin muhabbeti ve sevgisidir. Yoksa cumhurbaşkanlarının büyük çoğunluğunu askerlerden seçer miydi Türk Milleti?



Neyse gelelim bizim başçavuş Şemsettin dostumuza. Herkesin emekli maaşına kafayı takmıştır. Geçer hiç tanımadığı adamın karşısına ''Kardeş hangi basamaktan emeklisin?'' la havle tövbe tövbe ''Sana ne be adam hangi basamaksa basamak farz et ki apartman basamağı ya da tahta merdiven basamağı, sana mı söyleyecek sanki?'' Çoğu da bilir baş çavuşumun laf ebesi olduğunu, cevap vermek istemez ya da geçiştirir. O zaman o meşhur laf gelir peşinden hemen '' Konuşsana dilini mi yuttun başçavuşun beygiri mi gaz çıkarıyor burada.'' Buradan da tümevarım yöntemi ile ''Demek ki eskiden başçavuşların makam aracı beygir ve eşeklermiş'' sonucuna varabilirsiniz... Ne güzel böyle makam aracına can kurban. Lastiği patlamaz, yağ yakmaz, su kaynatmaz, vidaları gevşemez; samanı ver, suyu içir yürüsün gitsin...




Geçenlerde yine geldi iş yerine, sade o değil tanıdığımız başka askerlerde var, albayından tut da emekli generaline kadar. Tesadüf bu ya Albayım Hamit de o an da gelmiş bulundu bizim mekâna. Tamam, bir emekli askerin halinden anlarız da iki emekli asker hem de birisi Şemsettin başçavuş olunca ''Aha dedim içimden birazdan hır gür çıkar.'' demeye kalmadı, bizim başçavuş hemen Albayıma yağmur gibi sorularla saldırıya geçti. ''Albayım sen de erken emekli olduydun ya biraz daha çalışsaydın daha fazla maaş alırdın.'' Albay önce cevap vermez sonra da ''he he'' der geçiştirir. Başçavuşum Şemsettin devam eder. ''Sen hangi dereceden emekli olmuştun baremin neydi?'' sinirler gerim gerim gerilir. Sana ne, sanaaaa ne!!! Dert mi sana albayımın maaşı adam ile beraber mi yiyeceksin maaşını ya da maaşını aldığı zaman bana mükellef bir yemek ısmarla mı diyeceksin? ''Kaçın kaçından emekli olmuştun kaçın kaçındansın?'' sorular sorular bitmez, ömür biter sorular yine bitmez. Şimdi ne cevap versin adam buna. Ben de kenardan izliyorum nereye varacak bu muhabbet diye. ''Sekizin birinden, dördün ikisine geçtim oradan da en son üçün birinden emekli oldum. Yani senin anlayacağın üçün birinden emekliyim, oldu mu?'' Albayım uyanık feleğin çemberinden geçmiş belli, başçavuşum ile kafa yapıyor, yapıyor yapmasına da başçavuş'umun anlama kapasitesi yerlerde sürünüyor hem de en alçak sürünme şeklinde...




Albayım bir ara sorulardan sıkılır dışarı hava almaya çıkar. Başçavuşum ''Ya dostum Albay olmuş ben den daha az maaş aldığını söylüyor olur mu böyle bir şey eşyanın tabiatına aykırı, o albay ben başçavuş hiç aklım almıyor.'' biz de dinliyoruz baş çavuşumu ellerimizi kaldırdık teslim, kaçacak delik de yok. Kelime, cümle ve soru mermileri yağmur gibi geliyor, biz bu askerliği zamanında aslanlar gibi yapmıştık ama baksana her tarafımızdan kurşunlar vızır vızır geçiyor.'' döndüm başçavuşa '' Ya ağabey boş ver kim az kim çok maaş alıyor, senin teknisyenliğinde vardı zannedersem ondandır biraz fazla maaş alman.'' Bunalıp dışarı çıkan albayım da tekrar içeri girdi. Döndü başçavuşa ''Boş ver sen boş ver astsubayım senin maaşının bana benim maaşımın sana bir faydası yok. Allah devlete millete zeval vermesin ne güzel bak sen de ben de emekli olmuşuz devletimize sırtımızı dayamışız geçinip gidiyoruz işte gerisi hikâye al maaşını güle güle yemene bak.''




İşte böyle dostlar araya başka lafları sokuşturduk da Albayım ile baş çavuşumun ağız dalaşı yapmasını bir nebzede olsa önledik. Aman ya ikisi birden ziyaretimize geldi mi oluyor böyle vakalar ara sıra da olsa.

27 Mart 2013 4-5 dakika 637 öyküsü var.
Beğenenler (6)
Yorumlar (4)
  • 11 yıl önce

    Aziz Nesin tadında bir öykü.

    Ahmet bey daha çok yazın daha çok paylaşın lütfen😡

  • 11 yıl önce

    Şu emekli maaşından nefret ediyorum :)

    Son zamanlarda sıkça duyduğum bir konu :)

    Yine hayatın gerçekleri ve olumsuzluklarını yansıtmışsınız ,

  • 11 yıl önce

    çok keyifli bir yazı okudum :) babamla ben de bazen böyle muhabbetlere dalıyoruz, bana hep şey diyor;" çok biliyorsan vereyim maaş kartımı da sen geçindir evi" :)) emekli maaşıyla bir ayı tamamlamak sanırım bizim ülkemiz için en ala sanat.. kaleminize sağlık üstadım 👧

  • 11 yıl önce

    Günaydın sayın Zeytinci!. Deneme ve öykülerini dikkatle takip ediyor ve çok beniyorum.hayatın içinden,her insanı ilgilendiren ilginç konuları seçmek te sanırım sizin özelliğiniz. --------Edebiyatta olduğu gibi her dalda eleştirmenler olursa o devrin yaşamı olgunluğa erişir.(Tabii ki siyasilerin havsalaları dar olduğundan hazımları da zordur,şer kuvvetleri harekete geçirirler.Sayın Işın beyin benzetmesine katılırım,ancak Türk eleştiri tarihinde Aziz Nesingibileri çıkmayacaktır.Yzarın birinci görevi(yeri gelince kişileri kırar da)incitmemeye özen gösterecektir. ---------Yazım işlerinde özellikle toplumuharekete geçirerek,uyaracak konular işlenirse,ilgiyi çeker.Rahmetli Kemâl Sunal'ı filimlerini görme- yen yok sanırım,amma yorumlayıp ta ders çıkaran kimler vardır.O zaman eser nafile sınıfına girer ki.yaşadığımız çağın edebiyatı bu çizgiye düşmek üzeredir. -------Sayın Zeytinci, parlayan yazar olma yolundadır. yazıların da,örnekleri ölçüleri,imgeleri,kıyasları,maaşların farklılıklarını da dikkat vurucu kelimelerle dile getirseydi,bir sınıfın tartışmasından çıkar( ki zaten o sınıf en yüksek derece de aylık almaktadır.)geniş mağdur bir kesime tercüman olurdu.Kutlarım.Umudumuz kendisi.