Empati

Ankara'dan sonra küçük bir ile atanmamızın üstünden bir yıl geçmişti sanıyorum. Yerleşmiş burada da düzenimizi kurmuştuk. Daire ile evin arası on beş dakika olduğu için, büro görevi yaptığım günlerde, öğle tatilinde genellikle eve gider, hem yemeğimi yer hem de biraz ev işi yapma imkânı bulurdum. Yine böyle günlerin birinde, eve gitmek üzere hazırlanırken, koridordaki bir gürültü dikkatimi çekti. Baktım; altı yedi kişilik bir kadın gurubu. Gelen geçen erkeklerin laf attığı, böyle yapmayanların ise çirkin bakışlar fırlattığı kalabalık kapıma doğru yaklaştı. Zavallı kadınlar ürkek kuşlar gibi birbirlerine sokulmuş korunmaya çalışıyorlardı adeta.

Ani bir kararla büroya davet ettim onları. Başlarındaki yaşlı bayan şaşırarak etrafına bakındı. Tekrarladım; Buyurun hanımlar, görevli arkadaş gelene kadar burada bekleyebilirsiniz. Korka korka girdiler içeri. Yer gösterdim tedirgin bir şekilde oturdular. Tam o anda kapı çalındı bir erkek arkadaş beni dışarı çağırdı ve kısık bir sesle, siz onları ne olduğunu bilmeden içeri aldınız ama diye başlayınca sözünü kestim. Bu meslekte yeni olmadığıma göre biliyorum arkadaşım; izin almaya gelen "hayat kadınları"doğru mu? Ama görüyorum ki erkeklerin çirkin ilgisi onları huzursuz etmiş. Bu çatı altında kim olursa olsun bizim korumamız altında değil mi deyip gönderdim arkadaşı. İçeri girdiğimde kadınların lideri olduğunu tahmin ettiğim yaşlı bayan ayakta karşıladı beni. Siz bizi yanlışlıkla aldınız galiba içeri, biz eve gidip sonra gelelim dedi. Sonrada tuhaf bir gülüşle ev dedimse işte dil alışkanlığı diye ilave etti.

Kesin bir dille hayır sizin kim olduğunuzu biliyorum. Ama bence önce insan sonrada benim gibi kadınsınız, rahat olun lütfen deyince; yaşlı bayan ani bir hamle ile ellerime sarılıp öpmeye çalışmaz mı. Şaşırdım benden en az yirmi yaş büyük görünüyordu çünkü.Sakinleştirip oturttuğumda anlatmaya başladı.Pek klasik kaçacak ama,şu gördüğünüz kadınların,her birinin bir acı hikâyesi vardır.
Dinlerseniz ben size benimkini özetleyeyim. Benim bir erkek evladım var, İzmir'de yaşar. O benim her şeyim. Beni de burada, zengin bir ailenin yanında, çocuk bakıcılığı yapıyor bilir. Babası köyümden kaçırıp İzmir'e getirdiğinde on beşime yeni girmiştim. Küçük bir evde iyi kötü geçinip gidiyorduk.

Kamyon şoförüydü kendisi ve çok yakışıklıydı gerçekten. Senesine oğlumuz doğduğunda nasılda mutluyduk ikimiz. Gözleri bulutlandı, kırık bir sesle devam etti: Çok geçmeden değişmeye başladı.
Derken yanında bir kadınla çıkageldi. İşte o zaman benim cehennemim başladı. Kısa bir süre sonrada bırakıp gitti bizi.Bir yığın borç ve ev kirasıyla kalakalmıştım.Ölmeyi çok istedim o günlerde inanın.Ama bir yavrum vardı ,onun için yaşamalıydım.Köyümden bir aileye rastladım tesadüfen.
Allahın işi işte.Evi boşaltıp onlara sığındım.Ama onlarda güç geçiniyorlardı zaten ayrıca çok yeni bir evlatlarını kaybetmiş acılı insanlardı.Oğlumu bir teselli gibi karşılayıp bağırlarına bastılar,bende iş aramaya başladım hemen.Ne iş bulsam yapıyordum.Gece gündüz demiyor samimiyetle çalışıyordum oğlum için.Ama samimiyetin yetmediğini anladım çok geçmeden.Gencecik vücudum,güzel yüzüm düşmanımdı adeta.Oradan oraya sürüklenerek geçip gitti yıllar.Oğlumu okutup adam etmek için katlanacaktım her şeye.Bu arada tüm erkeklerden tiksiniyor,asla güvenmiyordum onlara.

Oğlum okuyup adam olunca ,tertemiz saygın bir hayatımız olacağını düşlüyor,onunla avunuyordum hep.Yıllar böylece akıp geçti.Oğlum çalışkan bir çocuktu.Bazen para bazen yakarılarla yatılı okullarda okuttum onu,evlendirdim.İzmir'de çok güzel bir salonda yaptım düğününü.Telli,duvaklı gelin olsun istedim sevdiği.Düğün resimleri olsun istedim görkemli,çocuklarına gösterebileceği.

Şimdi ben o malum evde fiş kesiyorum. Kimse beni rahatsız etmiyor yaşlandığım için.Yakında emekli olacağım.Bir hamama gidip kırklanacak,İzmir'e gidip oğluma yakın bir ev tutacağım.
Doğacak torunumu uzaktan sevip okşayarak son günümü bekleyeceğim. Mümkün olsa da o gün bütün o yaşananları unutuversem diyorum. Hani filmlerdeki gibi "hafıza kaybı"ne güzel olurdu.

Allah razı olsun sizden, herkes bizi iğrenç bir böcek gibi görürken odanıza çağırdınız. Bizi insan hatta kadın olarak gördünüz. Bende ani bir yakınlık duyup yıllardır içimde sakladıklarımı anlattım size.Belki üzdüm sizi hiç istemediğim halde,belki de olağan kabul ettiniz hikâyemi.Ama inanın en ufak bir abartma katmadım bu özete...

Çok duygulanmıştım, çünkü bende bir anneydim ve çocuklarım için her şeyi yapardım. Kendimi tarttım; bu kadının yaptıklarını yapabilir miydim acaba.İçim isyanla doldu !

Neden bu kadar ikiyüzlü, riyakâr, bencil, nefsine esir bir toplum olduk.
Neden güçsüze ezayı reva görüyoruz? Neden "empati kuramıyoruz?

Acaba insanlık "Vicdan adlı Polis Teşkilâtını "iptal edeli namus olgusu cüzdanlarda takılımı kaldı diye düşünüyorum.

Bu soruların cevabını ben bulamadım. Size bırakıyorum. Ancak Anneler Gününün çok yaklaştığı şu günlerde, ezilen kadının yalnız doğuda olduğunu varsayan kişilere batıda yaşanan bu öyküyü naklediyor ve içimizde kaybolmuş, bu kalbi ak, zayıf fiziği altında güçlü bir yapıyı barındıran tüm gönlü büyük, fedakâr annelerin Anneler Gününü kutluyor önlerinde saygıyla eğiliyorum.

07 Mayıs 2012 5-6 dakika 12 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    Kimin ne olacağı nerede olacağı bilinmez,kader ağlarını nasıl örüyor ve bunun önüne geçilemiyor,geçemiyoruz...

    Hep üzmüştür beni kadınlarımız ve yaşadıkları,şans ve şanssızlık ayrıştırıyor bazı kadınlarımızı ve insanlar,bakış açıları,kendilerinin ki yetmez gibi birde etraflarındakilere uyguladıkları baskı...

    Acı bir gerçeğe parmak basmışsınız Gülten Hanım...

    Ben yüreğinde evlat sevgisi,koruması barındıran her annenin anneler gününü kutluyorum...

    Sevgiler...