Eroslar & Afroditler

Hocamız tahtaya '♀' simgesini çizdiğinde çoğumuz bunun kadını yani dişil cinsiyeti temsil ettiğini biliyorduk. İşaretin, genç yüreklerimizin heyecan dünyasında tatlı bir değişim oluşturduğuna dair belirtiler yüzlerinden kolayca görülebiliyordu. Hocanın bu işaretin Afrodit'in aynasından geldiğini söylediğinde ise, öğrenmenin tatlı heyecanını yaşamıştık. Kısa bir süre sonra gözlerimizde, ya erkek, yani '♂' simgesini merak ettiğimize dair soruları oluşmuştu. Bazı öğrenci arkadaşlarımın hemen çıkarsama yapamaya çalıştıkları yani önlerindeki deftere kocamanca bir '♂' simgesi çizip, alttaki yuvarlağın testisi, okunda erkek üreme organını temsil ettiğine dair tahmin yaptıklarını hatırlıyorum. Hocamız çıkarsamalar yapan bizlerin hayal güçlerini yıkmayı önleyecek şekilde, bizim çıkarsamalarına da atıfta bulunarak bu simgenin aşk tanrısı erosun okundan geldiğini anlattığında küçükte olsa bir şaşkınlık oluşmuştu.

Bize ilginç ve hoş gelen bir başka keşfimiz ise 'keller' yani 'kel hocalarımız' ile ilgiliydi. Bugün aynı anlamda kullanıldığı gibi, o günlerde de 'keller' ile ilgili oldukça çizgi üstü bir genelleyici tekerleme vardı. Bu nedenle kellerin cinsel yetileri hakkında söylenenleri araştırmak bizim için yakıcı bir istek ve görev olmuştu. Bulduklarımız ise hayli ilginçti ve araştırmamıza değmişti. Araştırmamızın sonuçlarına göre; insanlarda erken yaşta (30-35 yaşlarında) görülen kellik (dazlaklık) bir dominant gen (B) tarafından meydana getirilmektedir. Bu genin faaliyeti de erkeklik hormonlarının varlığına bağlıdır. Erkeklerde hem BB, hem de Bb genotipleri dazlaklığa yol aç¬tığı için dazlaklık erkeklerde sık görülür. Dişilik hormonlarının mevcut ol¬ması halinde ancak BB genotipi dazlaklığa yol açabiliyordu. Bu nedenle genotipik daz¬laklık kadınlarda nadir görülen bir haldir, bb genotipli kadınlar da erkekler de sık saçlı olurlar. Kadınlarda görülen asın saç dökülmesi genellikle tiroid metabolizmasının bozukluğundan veya ateşli bir hastalıktan ileri gelir. Bir anlamda 'kellik' erkek karakterlerinin en belirleyicilerinden ve önemli bir göstergelerin biriydi. Kel hocalarımız ve arkadaşlarımıza hayranlık kat sayımız birden artmıştı.

Yaşam şekilleri ve farklı adaptasyonları ile yaşayan dünyamızın erosları ve Afroditleri arasında yaşananların bazıları çizginin oldukça üstlerindedir. Gen balansı teorisinin ilginç kanıtlarından biri olan bu örnekte, yani üstün gelen genlere ait karakterlerin gelişmesine bağlı olarak çevre koşullarına göre ortaya çıkmaktadır. Bir deniz solucanı olan Boniella cinsi üyelerinde dişiler 40-50cm, buna karşın erkekleri milimetrik boydadır ve gerçek bir parazit olarak dişi¬nin eşeysel organında yaşamaktadır. Yaşamın böylesi dedirtecek bu adaptasyonun taraflarından erkek sadece sperma üretmek için özelleşmiştir ve pek az diğer vücut yapılarına sahiptir. Dünyaya yeni merhaba demiş olan larva gelişim süreci içerisinde herhangi bir dişiye rastlamazsa, gelişerek, yeni bir dişi yapar. Şayet larva gelişmiş bir dişiye rastlarsa, dişinin hortumuna yapışarak erkek olarak gelişir. Dişinin hortumun¬dan çıkan bir hormon eşey saptamasını yapar. Yeterince hortum maddesi alamayan larvalar interseks olur. Hortum maddesinin dişilik genlerini bastırdığı ve erkeklik genlerini işler hale getirdiği varsayılmaktadır. Erginliğe ulaşan erkek, hortumdan aşağıya doğru hareket ederek dişinin eşeysel organına geçer ve sürekli olarak orada kalır. Meydana getirdiği spermalarla yumurtaları döller. Fakat kendi başına ayrı yaşamak için gerekli organların tümünü yitirmiştir.

Öğrendikçe ve keşfettikçe paylaşacağım bu ilginç adaptasyonların, biz insanoğlunun davranışlarının kökenleri hakkında gerçek ipuçları olduğuna inanmaktayım.

27 Haziran 2010 3-4 dakika 12 öyküsü var.
Yorumlar