Fotoğraf Makinem

Yıl 1997 Ekim ayı. Nasıl olduysa içime fotoğraf çekme merakı düştü. Öyle birden bire. Ama bunu profesyoneller gibi yapmak istiyordum. Fotoğrafçılık pahalı bir işti o yüzden eğitimi de pahalıdır herhalde diye düşünüyordum. Üstelik manuel bir makinam bile yoktu. Bildiğiniz otomatik compact fotoğraf makinam vardı sadece.
Ben bunları düşünürken, bir gün bir gazete bayisinden gazete alırken bir derginin kapağı dikkatimi çekti. 'Siz de profesyonel fotoğraflar çekebilirsiniz' diyordu koca puntolarla. Tam da benim fotoğrafa merak saldığım bir zamanda bu derginin karşıma çıkmasını bir işaret olarak yorumladım. Bu dergi benim için çıkmıştı. Bir yazı dizisiydi ve yazı dizisi o ayki sayıda başlamıştı. Tesadüf işte(!)...
Yazı dizisini takip etmeye başladım. Orada yazılanları uygulamak istiyordum ama hala bir fotoğraf makinam yoktu. Sonra ani bir kararla yazıyı yazan yazarı aramaya karar verdim ve aradım. Birkaç farklı adrese yönlendirildikten sonra kendisine ulaştım.
Konuya direkt olarak girdim.

'Bakın benim cebim delik, bu işe de meraklıyım, bu konuda eğitim almak istiyorum, bana ne önerirsiniz?..'

Dedi ki, 'Ifsak'a git, Beyoğlu'nda. Hem çok ucuzdur orası hem de çok iyi fotoğrafçılar eğitim verir. Orada ikinci el fotoğraf makinasıi ilanları da asılır duvara, makina da alabilirsin ucuza.'

Çok sevindim tabi ki. İfsak'ın telefonunu aldım yazardan ve aradım. Düşündüğümden çok ama çok ucuzdu. Nasıl desem şimdinin 20-30 TL si falan. Vakıfmış orası. Sevincimden hoplaya zıplaya gittim yazıldım kursa. Üstelik aradığımda yeni kurs bir hafta sonra başlıyordu. Tesadüf tabi ki (!)
Yazıldım kursa, deneyimli fotoğrafçı hocalar bize eğitim veriyordu. Ama uygulama yok henüz teorik öğreniyoruz . Ve benim hala manuel makinam yok ama umursamıyorum gidiyorum kursa. İlanlara falan bakıyorum, kararsızım tabi. ikinci el mi alsam sıfır mı alsam... Para da yok ha... Ama onu da umursamıyorum...

Neyse hafta sonları hiç aksatmadan kursa devam ettim ve sonunda pratik uygulamaya bir hafta kaldı. Sonra o hafta hiç hesapta olmayan bir iş çıktı bir anda ve 450 dolar kazandım o işten. Program satmıştım. Parayı cebime koyduğum gibi Sirkeci'de aldım soluğu.
Manuel makinalara baktım ve bana en uygun fiyatlı olanı satın aldım, hem de sıfırdı. Nikon marka SLR makina. Bana göre bir şaheserdi, o süper bir makinaydı. Dünyanın en iyi makinasını aldığımı düşünerek sevinçle evime döndüm. Annem görünce fotoğraf makinasını, ' Bu ne?? Kaç para verdin buna?' diye sorular sormaya başladı.
'450 dolar' dedim kaşlarımı düşürüp. Bunun üzerine bir fırça yedim.
'Hep böyle saçma sapan şeylere harcıyorsun paranı, sen adam olmayacaksın.. Nerede gereksiz işler varsa sen oradasın... Milletin kızları ne kadar hamarat, aklı başında, senin aklın bir karış havada. Hiç sözümü dinlemiyorsun, hep asilik ediyorsun. Sen kime çektin...' Saydırdı bir sürü şey...
Ama umurumda mı ben makinama sahip oldum ya .. Çok mutluyum.. Annemin söylediklerine sadece gülüyorum bu onu daha da sinirleniyor..

Hafta sonu fotoğraf çekmeye gideceğiz, iple çekiyorum ben de. Dia film aldım makinama hemen. Dia çekeceğim inanamıyorum.
Hafta sonu geldi, bizi otobüsle Apollon Gölüne götürdüler. Bir göl var, göl kenarında da bir köy. Hadi dağılın bakalım başlayın çekmeye dediler. Biz de dağıldık elimizde makinalarla.
Baktım milletin elinde koca koca objektifler, acayip alengirli makinalar. Elimdekine baktım, ne objektifi objektif, ne makina makinaya benzedi bir an. O dünyanın en güzel fotoğraf makinası birden kıytırık bir makinaya dönüştü elimde.

Eyvah dedim. Şimdi bunlar bu objektiflerle kimbilir neler çekerler, ben bu kıytırık makinayla nasıl yarışırım ki bunlarla?..

Neyse pes etmedim, arıyorum ne çeksem diye. Bakıyorum bakıyorum çekecek bir şey bulamıyorum. Millet şakır şakır çekiyor. Birisi bir noktadan çekmeye başlıyor diğerleri de çekirgeler gibi oraya üşüşüyorlar. Sanki önlerinden film yıldızı geçiyormuş gibi şakır şakır çekiyorlar. Ben de merak edip oraya gidiyorum onların çektikleri yere bakıyorum çekecek bir şey göremiyorum. Allah allah vardır bir bildikleri deyip başka tarafa yöneliyorum.
Makaralarca fotoğraf çektiler. Ben bir makaranın yarısına anca gelmişim, onu da bitiremeyeceğimden korkup birkaç pozu da sallama çektim.
Neyse oraya gir buraya çık ara sokaklara dal falan neredeyse bitirdim bir makara filmi. Dönüşte vapur ve deniz manzarası için de birkaç poz kalmıştı kalan pozları da öyle bitirdim

Hafta içi filmleri banyo ettirdik dialarımızı aldık hafta sonu kursa geldik
Hocalarımız o hafta çektiğimiz fotoğraflara bakıp değerlendirecekler ve kusurlarımızı söyleyecekler. Herkes kucak dolusu dia getirmiş, benimki bir avuç. 38 yada 39 poz işte..
Sırayla bakıyor hoca önümdekilerin çektiği dialara ışıklı bir masanın üzerine koyarak. Biz de kafamızı uzatıp bakıyoruz arkalardan. Bir kucak dolusu diadan ayırıyor 4-5 tane bunlar olmuş bunlar olmamış diyor hatalarını söylüyor. Ben yine eyvah dedim. Onca fotoğraftan 4-5 tanesini beğeniyorsa benimkilerin hiç biri olmamıştır. Zaten topu topu bir makara film kullanmışım. Ah keşke daha fazla bakınsaydım, daha çok çekseydim diye hayıflanıyorum.
Neyse sıra bana geldi koydum diaları masaya. Hoca hiç yorum yapmıyor sadece ayırıyor. Masa üzerinde diaları kaydırıp dikkatlice bakıyor. hmm hmm vıjjt hmmm vıjjtt bir sağa bir sola. Soldakiler mı iyi sağdakiler mi diye düşünüyorum içimden, merakla hocanın ağzından çıkacak lafı bekliyorum. 5-6 tanesini bir tarafa kalanını da bir tarafa ayırdı. O 5-6 taneye baktım benim beğendiklerim değil. Allah allah diyorum bunları mı beğendi?? Sonra onları itekledi iyice köşeye ilgilenmiyorum dercesine ve ayırdığı büyük grubu tekrar önüne çekti. Tek tek tekrar baktı hepsine.
'Kaç makara film kullandın?', diye sordu
'Bir makara', dedim utana sıkıla.
Hmm yaptı yine baktı dialara.
Sonra bana bakıp dedi ki;
'Bravo. Bir makara filmden bu kadar poz çıkarmışsın. Profesyonel fotoğrafçılar bile bir makara filmden bu kadar poz çıkaramıyor. '

Fotoğraflarda neleri beğendiğini gösterdi tek tek. Şurada şunu iyi yakalamışsın, bunda açı çok iyi olmuş, ufuk çizgilerini çok düzgün ayarlamışsın... Sonra ayırdığı 5-6 dia için eleştirilerini yaptı. Ufuk çizgisini ayarlayamamışım. Ama onlar canım sıkılıp sallama çektiğim fotoğraflardı. O yüzden pek önemsemedim. Koltuklarım kabardı. İçimden dedim;

'Neymiş, iş alengirli makinada değil gözde imiş....'

04 Ekim 2010 6-7 dakika 11 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)