Gamze'nin Küpeleri

Evime yakın sayılabilecek mesafedeki kuaföre, çok sevdiğim bayan arkadaşım Melahat'ın kızı Yeşim'le birlikte geldik. Yeşim çok cana yakın, sempatik, uysal ve başarılı bir öğrenci olmasının yanı sıra hamarattı da ayrıca. Melahat onu babasız büyütmüştü; ama Yeşim, yaşından hem fizik hem de akıl olarak yaşıtlarından daha olgundu. Sanki hayatın acımasızlığını erken yaşta idrak etmişti. Henüz on üç yaşındaydı oysa. Ortaokulda okuyordu.

Melahat Yeşim'i bana bırakmış, çeşitli nedenlerden dolayı Antalya'ya taşınmıştı. Okul değişikliği olup dersleri aksamasın diye de, okul tatiline kadar bende kalacaktı Yeşim. Güzel bir kızdı. Sarı saçları beline kadar bukle bukle iniyor; iri, yeşil gözlerindeki kirpikleri kaşlarına değiyordu. Temizlik ve yemekte de başarılıydı. Seve seve yanımda kalmasına razı olmuş, Melahat'ın para yardım talebini de kızarak geri çevirmiştim. Çalışıyordum. Maddi anlamda sıkıntım yoktu pek. Yeşim'in bana külfeti olmazdı. Zaten şımarık bir kız da değildi.

Kuaförde dört beş kişi vardı. Biraz beklememiz gerektiği söylendi. Ortada ki sehpaya, müşteriler beklerken sıkılmasın diye dergiler konmuştu. Üstünkörü karıştırdım. Klasik dergilerdi işte. Saç modelleri ve makyaj malzemeleri... Diğer müşteri kadınlar kendi aralarında konuşup gülüyorlar, Yeşim de sessizce yanımda oturuyordu.

Kuaför "Sıra sizde" dedi koltuğu göstererek. Saçımın önce yıkanmasını istedim. Kulağımdaki uzun, omuzlarıma kadar değen, çok sevdiğim küpelerimi çıkartıp sehpanın üzerine koydum. Zaman zaman alışveriş yaptığım kuyumcuya modelini kendim tarif ederek, yüklü bir miktara yaptırmıştım küpelerimi. Kim gördüyse çok da beğenmişti.

Saçımı at kuyruk denilen biçimde toplatıp postişle de ilave yaptırdım. Acele makyajımı yaptırıp kuaförden çıktık. Yeşim "Çok güzel oldun" diyerek koca gözlerini açmış hayranlıkla bakıyordu bana. "Kız sen daha güzelsin; şu gözlerin yeter" dedim; güldü...

Akşam 20.00 civarıydı. Kış olduğu için hava erken kararıyor, üstelik bacalardan çıkan dumanlar havaya ayrı bir kasvet bırakıyordu. Ankara gibi bir yerde, hava kirliliği oldukça rahatsız edici durumdaydı.

Yeşim'i taksiyle eve bıraktım. Bir arkadaşım evleniyordu ve ben düğüne davetliydim. Yeşim, "Sen git, ben ders çalışacağım" deyince ben de ısrar etmedim. Fazla kalmayacaktım zaten...

Düğün salonuna merdivenlerden aşağı doğru iniliyordu. Oldukça lüks bir yerdi salon. Merdivenler aşağı kadar pahalı halılarla kaplanmış; duvarlar iki taraflı, basamakların sonuna kadar aynalarla dekore edilmişti. Merdivenlerden inerken aynada kendimi inceledim. Bir eksiklik vardı üzerimde var olmasına da, neydi? Kafamı iki yana salladım; birden küpelerimin kulağımda olmadığını fark ettim. Önce mantomun ceplerini, ardından telaşla çantamı alt üst ettim. Yoktu! Acaba Yeşim mi alıp eve götürmüştü? Apar topar merdivenlerden inip telefon sordum. Düğün sahipleri merdivenlerin son basamağında, davetlilere 'Hoş geldiniz' karşılaması için karşılıklı duruyorlardı. Onların arasından aceleyle geçip telefona sarıldım.

-Yeşim küpelerim sende mi?

-Yok Gamze abla. Sen almadın mı?

-Yok! Belki sen alıp eve getirmişsindir diye düşünmüştüm. Kuaförü arar mısın? Rehberde numarası var.

-Tamam, Gamze abla.

-Yeşim çabuk ol. Kuaför kapanmadan. Az sonra yeniden arayacağım seni.

On dakika sonra yeniden aradım Yeşim'i.

-Bulundu mu?

-Yok Gamze Abla, kimse görmemiş.

-Peki Yeşim. Şimdi duraktan taksiye atla, hemen kuaföre git! Bak bakalım; belki dergilerin arasına karışmış olabilir. Aralıklı olarak seni yine ararım.

-Tamam, Gamze Abla.

Yarım saat sonra:

-Gamze abla, her yeri aradık; maalesef bulamadık. Çok güzeldi küpelerin ve hiç kimsede öyle küpe görmemiştim. Sana da çok yakışıyordu. Üzüldüm!

Ben de çok üzülmüştüm; fakat yapacak bir şey yoktu. Onca yıl geçmesine rağmen, ne zaman saçlarımı atkuyruğu yapsam, hep kaybolan küpelerim aklıma gelir.

15 Ocak 2019 3-4 dakika 4 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar