Geçmişin Ben'i Şimdiye

.
.
tarih 1991 benim dünyaya geldiğim gün yani 1 ocak savaşın hüküm sürdüğü bir coğrafyada kurşunların kol gezdiği bir tarih çoğu insanın ortak tarihidir 1 ocak ancak hiç bir zaman bunlarla eşit olmadık bu hayatta kimisi çok zengin oldu kimisi çok fakir kimisi telafisi olmayan yaralar aldı bu üçünden sizce bana düşen ne olmuş olabilir evet evet bildiniz tabikide telafisi zor olmayan bir yara ben henüz 3 yaşındayken kaldığımız köy evinin penceresinden düşmüş olmamükük kalması ve boynumun b aslında o gün herşeyi çok başka olabilirmiş mesela o gün biz büyük şehirde olsaydık annem beni pencereye değilde parka götürürdü ama büyük şehirde değildik küçücük bir köydeydik ve ancak pencerelere çıkartılarak avutulurduk.

Herşeyi çok başka olabilirdi mesela savaşlar olmayabilirdi biz gece gündüz demeden sokaklara çıkabilirdik koşardık gece yarılarına kadar top oynayabilirdik gözmece oynayabilirdik sonra uzun eşek oynardık sabahlara kadar dışarkarda sokaklarda olabilirdik mesela istediğimiz saate babamızla dışarı çıkıp gezebilirdik sonra annemiz tek başına misafirliğe gidebilirdi tek başına dünebilirdi benle babamda sabahlara kadar gezebilirdik mesela ablalarımız okula gidebilirdi okuyup üniversiteyi kazanır sonra hemşire doktor olabilirdi.

ama bunlar olmadı hiç biri olmadı olamazdı oldurtmadılar çüncü bu topraklarda tarih boyu savaşlar eksik olmadı dinmedi acılar dinmedi zulumler dinmedi göz yaşları keşke olmasaydı göz yaşları acılar zulumler keşke olmasaydı savaşlar katliamlar sillahlar keşke olmasaydı bu gözü dünmüş insanlar keşke olmasaydık biz böylesi bir dünyada keşke olmasaydık savaşın ortasında keşke olmasaydı bu toprak savaşları keşke biz olmasaydık.

herşeyi çok başka olabilirdi demiştik olmadı biz boynu bükük bir çocuk olarak kaldık hep ağlamaklıydık günden güne büyüyorduk ama ruhumuz çocuktu hep sonra günün birinde kıyamet misali bir sabaha uyandık biz tam 20 nufuslu bir aileydik ve her birimiz bir köşeye sığındık dışarda kıyamet sillah sesleri top sesleri bir çığlıkki ölmemek için zor dayanırdı insan sonra evimizi yıktılar o hayalıni kurduğumuz büyük şahire dayandık

20 nufuslu bir aile üç odalı bir eve geçtik sonra babam köye dündü bir kaç eşyamızı almak için gitmez olaydı tam iki ay hiç haber alamadık halimiz perişan çalışan yok komşuların yardımlarıyla geçinip karnımızı doyurabiliyorduk bir gün bir mektup geldi ve babamdandı meğerse evimizi yıktıkları yetmezmiş gibi birde babamı tutuklamışlar ve görmeye gitik babamı ama beni almadılar içeri ben ağladım bana bir şeker verdiler sonra evimize dündük

aradan bir yıl geçti biz yine taşınmak zorunda kaldık babamı bıraktılar başımızı sokabileceğimiz kendimize ait bir ev alabildik hayatımız düzene girmeye başladı yavaştan biz 13 kardeşiz ben küçüklerden 5 ci sıradayım bu zaman içinde dürt abim istanbula gitti amcamlar başka eve ayrıldılar ve biz bir aile tek kaldık annem tüm kardeşlerimi okula göndermeye başladı tabi beni okula almadılar yaşım büyükmüş diye halbuki henüz 9 yaşındaydım ama almadılar işte

kendi kendime yıllar sonra o ayrıldığımız köyümüze gittim yıkık dükük harabe tüm evler yavaştan insanlar geliyordu bir kaç ailemiz yerleşmiş kalabalıklaşmaya başlamıştı ve okulda açılmıştı bende okumak için gelmiştim köye ancak daha bir yılımı bitirmeden ayrılmıştım köyden büyük şehrimize tekrar dünmüştüm ve yaşım 13 olmuş büyümüştüm artık eve ekmek getirmek için ayakabı boyacılığına başlamış hergün kırathanelerin önünde büyük büyük adamların ayakabılarını boyalar evimize iki kuruş getirmek için gece gündüz çalışıyorduk

heleki bayramları ne heycanla beklerdik çalışır paramızı toplardık sonra o paralarla babamız bize elbiseler ayakabılar alırdı ve baş ucumuza koyardık sabah erkenden ginir şeker torbalarını aldığımız gibi düşerdik yollara önce akrabalara sonra tüm komşulara gider şeker toplardık sonra sokaklarda koştura koştura oyun oynardık taki bayram bitene kadar

zaman durduğu yerde durmuyordu hızla geçiyordu kendimizi anlamaya başlıyorduk sevginin aşkın ne olduğunu bilmeden bakışırdık insanlarla ama bunlarda biri bir başka bakıyordu arka mahallede yeşil gözlü kumral saçlı cennet gülüşlü bir kız daha aşkın ne olduğunu bilmeden sefça her gün onu arıyordu gözlerim evini öğrenmiştim 3 katta oturuyor oda her çıktığında bana bakıyordu küçük bi kardeşide vardı ve ben onu çok seviyordum oda beni seviyordu yanıma getirirdi onu ben utangaçtım hiç onla konuşmazdım ama bakışmayı iyi beceriyorduk

tam iki yıl boyunca bakışa durduk ben hala aşkın ne olduğunu bilmiyor ne yapacağımıda bilmiyordukm günün birinde bir arkadaşını yolladı yanıma ve dilan diyor gelsin konuşalım ne derdi varsa anlatsın diyordu ben bu sözlerini hiç unutmadım neyse kız bunları söyledi dedimya aşkın ne olduğunu bilmiyorum ve yanlış anladım ne anladıysam kıza bi tokat vurmazmıyım kiz giti ogunden sonra kendi kendime odaya kapandım hastalandım bi karar verdim artık onu sevmeyeceğim diye görmeyeceğim diye öylede yaptım

onu bir yıl boyunca hiç görmedim görmeye gitmedim çok sonralardan pişmanlığım başladı kendime öyle küfürler öyle isyan ettimki bilemezsiniz artık hiç birşey eskisi gibi olmayacaktı olamazdı zaten çünkü hiç bir sebep neden yokken çekip gitmiştim ama ben onu hiç unutmamıştım çok sonralardan onu hep gizlice sevdim hergün onun mahhalesine gidip balkonlarına bakıyordum o beni görmüyordu bazen pazarlarda yüz yüze geliyorduk ama ne onda ne bende cesaret yoktu konuşmaya halada seviyorum ömrüm boyuncada seveceğim onu hayatımın kısa anlatımı bu bir öykü bu bir yaşanmışlık

bir öykü bu aşk bu umutsuzluğum yalnızlığım
kendi hayatımdan kısa bir kesit hikaye öykü ....

10 Ocak 2014 5-6 dakika 3 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 10 yıl önce

    bazı yerlerde cümle yanlışlığı olmuş kusura bakmayın😊