Gerçek Sevgi

Elinde defter kabından yapılmış ve bantla yapıştırılmış bir zarfla odamın kapısına geldi.Elleri arkasına saklı, bakışı masum ve utangaç, boynu bükük kaş altında parıldayan iki siyah gözü.
_Öğretmenim size bir şey verebilir miyim?
_Tabi ki yavrum.
Uzattı titreyen ellerini ellerime doğru. Tuttum ellerini yanıma çekip sarıldım ona sıkıca. İki damla yaş aktı yürek gözümden. Ama ona belli etmedim üzüldüğümü.Onu utandırmamak adına zarfını yanında açmadım.Sonra ona anasınıfında oyuncaklar ve bilgisayarla oynaması için izin verdim.Sanki uçarak gitti sınıfa.Açtım zarfını, içinde bozuk yazılarla seni çok seviyorum öğretmenim yazıyordu.
İşte gerçek sevgi buydu. Saf ve temiz. Anne ve babaya duyulan sevgiden daha başka ama içten bir sevgi. Zarfı kaldırdım ve çantama koydum. Sonra yanıma çağırdım onu. Beni seviyor musun yavrum? Neden?
_Çünkü siz okulda kalıyorsunuz. Kaldığınız yerde örümcekler gördüm dün. Gece siz uyurken o örümcekler boğazınıza kaçar. Ben yılandan çok korkuyorum. Burada yalnız kalıyorsunuz. O size zarar verebilir diye bu gece uyuyamadım.
Bu arada bu gün okula geldiğim ikinci günün sabahı. Dün sabah bir arkadaşım beni birkaç eşyamla birlikte yeni okuluma bıraktı. Yeni öğrencilerimle birlikte kalmayı düşündüğüm anasınıfını temizledik .
_Sakın korkma çocuğum ben onlardan büyüğüm ve onlar benden kaçarlar zaten .
Hemen usb belleğimden bir resmimi paınt'e aktardım ve altına 'Nazara sevgilerimle' diye metin ekleyip siyah-beyaz yazıcımdan çıktı alarak ona verdim. Bu sırada saat eve gitme zamanını gösteriyordu. Ona anne-babasının onu merak edeceğini söyleyerek gönderdim.Eğitimcilik yıllarımda bir çok defa benzeri durumları gördüm ama bu seferki beni çok etkiledi. Bu satırları yazarken gözlerim doldu ve tozlu klavyemde lekeler bıraktı. Ama yüreğimdeki lekeler belki hiç silinemeyecek.
İki gün sonra akşam köy kahvesine çıktım. Bir iki kişi vardı. Selam verip bir boş masaya oturdum.Az sonra daha önceden bir vesilesiyle tanıdığım bir şahıs yanıma geldi.Bana çay ısmarladı.Çayımız biter bitmez yine maden ocağında karşılaştığım bir arkadaş geldi masamıza.Bu defa ben bir şeyler ikram etmek istedim.Ama yeni gelen arkadaş olmaz sıra bende dedi.Çayımız geldi ve yudumlamaya başladık.Bu sırada son gelen şahıs 'hocam bizim öğrenciye ne yaptın böyle ,iki günde.Sabah akşam elinde bir resim oradan oraya dolaştırıyor.Hemen ödevlerini biz söylemeden yapıyor' dedi.O artık benim kızım dedim ve gülüştük.
İşte bilginin gücünü gördüm ben burada. Fatih Sultan Mehmet'in hocasının atının sıçrattığı çamura duyduğu saygıyı okudum onda.

09 Ekim 2010 2-3 dakika 2 öyküsü var.
Yorumlar