Gerçekten Yalan

Ceylin: Gerçekten yalan mı söylüyorsun sevgilim?
Devrim: Hayır sevgilim. Bunlar yalandan gerçekler. Ben seni sadece sevmiyorum, ben sadece seni seviyorum. Bunun adı yalandan bir aşk değil o yüzden, benimkisi aşktan bir yalan. Yüreğinin kristalinin hakkını vermeye çalışıyordum ben sadece. Ve evet, yalan söylüyorum.

Ceylin: Sen gerçekten yalan söylüyorsun...
Devrim: Üzgünüm demek yeter mi bazen? Belki karşısındaki için yeterli bir neden olabilir ama, üzgün için üzgünüm üzücü bir kelimedir. Çünkü hep yetersizdir.
Üzgünüm sevgilim.
Ceylin: Biz aşkı kaldırımları ıslatan gözyaşlarımızla büyütmedik mi? Şimdi karşıma geçmiş, gözlerime bile bakamadan üzgünüm diyorsun. Biz yeterince üzülmedik mi sevgilim? Vuslat çoktan rahmetine kavuştu derken, şimdi sen hangi aşkı mezara veriyorsun?
Bende üzgünüm sevgilim. Seni katıksız sevmiştim ben, sense yalanlar meze etmişsin gözyaşına nazır gecelerimize. Ve haklısın, 'üzgünüm' yetersiz bir kelime.

Devrim: Sana büyütecek kelimelerim hiç olmadı benim, bilirsin. Çünkü hiçbir kelime seni anlatmaya yetmedi. Hiçbir şarkıda bizim olacak kadar özel değildi, Ve hiçbir şiir, dudaklarından belli belirsiz dökülen cümleler kadar güzel olamadı.

Ceylin: Senden şiirler, şarkılar, anlamlı cümleler hiç beklemedim ben. Çünkü seninle geçirdiğim her an zaten şiir gibiydi. Ben senden şiir gibi bir hayat da istemedim ki. Ben senden seni istedim. Gözlerinin ışığında kurduğum masallar diyarında; iki odalı, bahçesinde salkım saçak hanım elleri olan bir yuva istedim. Gerçi bunlara bile gerek yoktu. Ben senden, sade seni istedim.

Devrim: Kurduğumuz hayallere yetmiyordum ben sevgilim. Hep sen bir adım önde, bense çokça arkada kalıyordum. Bir şeyler eksik kalıyordu anlayacağın. Seni eksiltemezdim elbette. Bende, aşkı bize tamamladım yalanlarımla. Ve kurduğumuz hayaller, artık gerçek olamayacak kadar yalandı. Bu hayalde bir tek gerçek vardı, onun adı da aşktı.

Ceylin: Hatırlıyor musun sevgilim? Bu ilişkide bir şeyin eksik olduğunu söylüyordun hep. Haklıymışsın sevgilim. Bu ilişkide bir şey eksikmiş. Sen hiç yokmuşsun mesela...

Devrim: Yanılıyorsun sevgilim. Ben hep vardım. Diyorum ya; kalbinin kristalinin hakkını vermeye çalışıyordum. Ben senin kalbindeki kirli bir oyuktum sadece, kristaline hiç yakışamadım.

Ceylin: Bir oyuk... Oysa o oyuk bana can veriyordu. Şimdiyse senin kristalin paramparça bir aşk oldu. Senin yakıştıramadığın o oyuğun adını aşk koymuştum ben. Sen kristal olacağım derken, koca bir yalan oldun, aşk biterken.

Devrim: Aşk biter mi gerçekten? Gerçekten yalanlar değer mi aşkı yıkmaya? Ve yalanlar gerçekten, gerçek mi?

Ceylin: Yalandan bir gerçek asla olmaz sevgilim. Çünkü ya yalandır, ya da gerçek. Ve bu aşk yalan olamayacak gerçekti. Ama aşka yalan değdi. Ve aşka yalan değdi mi, aşk asla eskisi gibi olmaz. Ki bu aşk yalandan doğmuş. Ölümü de yalandan olacak sevgilim.
Seni seviyorum, yalandan da olsa.

Devrim: Şimdi hiçbir gerçek tamamlamayacak bu aşkı biliyorum. Artık yalanlarda bitti. Aslında düşünüyorum da; keşke diyorum, keşke yalan olmasaydı. Güneş doğan gözlerine, yağmurlar yağmasaydı. Bende seviyorum sevgilim. Yalan hayatımın tek gerçeği olarak söylüyorum bunu. Yalandan bir gerçek değil ama bu. Bu, aşktan bir gerçek.
Seni Seviyorum...

Ceylin: Elvedayı oynayacak kadar güçlü değilim sevgilim.
Şimdi git ve bundan sonra yalansız kal...

-Der ve gider, yalanla doğan bir aşktan. Söyleyecek başka da söz yoktur aslında. Yalandı onlar. Ama bir gerçek var ki, onlar sevdi, yalandan da olsa...

07 Ağustos 2011 3-4 dakika 2 öyküsü var.
Yorumlar