Gökyüzünde ki saydam yıldızlar!!

Isınmak için hemen hemen tüm enerjimi tükettiğim minderin üzerinden buraya geldiğimden beri alışamadığım güçlü bir sesin uyarısıyla doğrulmaya çalışıyorum. Yüreğimin isyankar tavrını hiçe saymaya çalışarak tabanlarımı yere oturtuyorum soğuktan birbirine vuran dişlerimin sesi eşliğinde.gözlerimdeki çapakları silerken karşımda kaşları her zaman ki gibi çatık bir şekilde uzun boyunun şehvetiyle duran babamı fark etmem fazla uzun sürmüyor.

(Yıllar önce terk edilen bu yerde-ev diyemiyorum-kırık camlardan içeriye giren buz gibi havanın neden sadece beni etkilediğini henüz çözmüş değilim.)

Babamın şehvetli duruşuna eklenen kalın sesi beni iyice ürkütmeye yetiyor.
-önüne koyduğum ekmeği vücudunu yayarak oturman için mi koyduğumu sanıyorsun.

Babam karşısında konuşmama orucumu sürdürmeye devam ediyorum.biran önce diyeceklerini bitirip gitmesi için dua ediyorum içimden.

-dışarıda duran tırmıklarla parktaki yaprakları temizleyeceksin.eğer bir şikayet duyarsam verdiğim ekmekleri aldığına pişman ederim seni.

Çok etkilendiğimi söylersem pek gerçekçi olmayacak.babamın her zaman söylediği artık alıştığım birkaç söz yığını bunlar sadece.üstümde iki parça kıyafetin üstüne babamın mont olarak gösterdiği kumaş parçasını atıyorum.

Biranda annem geliyor aklıma.eskiden böyle değildi babam.kıskançlıkla baktığım çocukların ailelerinden daha da mutluyduk. -sanırım arkadaşımın olmaması bu kıskaçlıktan kaynaklanıyor- ne olduysa annemin bizi kara toprağın başına çekmesiyle oldu.babam sanki içindeki canavarın dışarı çıkmasını sağladı.o günden beri canavarın zayıf noktasını iyi yürekli yanını bulmaya çalıştım her gün.başarısızlıklarla geçti her günüm.
Babamın şehvetine yakışır büyüklükteki ayaklarının sesini duymamla kendimi parkın önünde buluyorum kısa sürede.


Bitkin tüm gücünü yitirmiş ağaçların arasından, sonbaharın soğuğundan bembeyaz kesilmiş olduğunu hissettiğim ayaklarıma çarpan yaprakların hışırtısını aldırmadan ilerliyorum.
Elimde yaprakların hışırtısını kesmem için verilen iki demirden sopa titreyen ellerimin acısını dayanılmaz hale getiriyor. Yerin sapsarı, göğün ise yeşilden sarıya, yavaş yavaş kahverengi tonunu aldığı bugün, yüreğimde uzun zamandan beri hissettiğim mutlu olma duygusunu tetikliyor. Yüreğime karşı gelmenin üzüntüsü içinde iki sopanın yardımıyla ilkbahardaki yemyeşil yapraklardan arda kalanları toplamaya koyuluyorum sopayı kavramakta zorluk çeken ellerimle.

14 Ocak 2009 2-3 dakika 9 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar