Gözleri Kış Kış Oğlan


Anneanne: Ferhun olum ne bu halin ? Yine yutmuşsun toz toprak ne varsa...

Ferhun: Türbenin halısı düştü duvardan anneanne

Anneanne: Halıyla ne işin vardı senin a yaramaz...
-Bir de türbenin halısını mı düşürdün? Ah ne diyeyim sana çocuk...

Ferhun: Anneanne sen duymadın mı; Şeyh, o halıyla uçmuş diyor herkes ?

Anneanne : Şeyh uçmaz, müridi uçurur evladım

Ferhun : Müridi mi ? (Müfide Teyze’mi uçurmuş yani ? )

Anneanne: Acıktın mı ? Ne istersin guzuum ? Ne yapayım sana ?

Ferhun: Yumurta isterim iki tane biri sarı biri beyaz sarısını türbedara götürcem anneanne..

Anneanne: E hadi o zaman. Gir şu kümesede al getir ordan iki tane; pişireyim sana peynir ile.

Ferhun: Ama burda hep saman var anneanne . Gitmiş bunlar, kaçmışlar...
-Cimcimeler kaçırmış anneanne (öf nerde bu yumurtalar ?)

Anneanne: Ferhun oğlum kış kış yap tavuklara ;üstüne oturur tavuklar, kediler kaçırmasın diye... Çilli Dük’e dikkat et

Ferhun: (Kış kış ne demek ki? Dük hangisi acaba ?) Kış kış tavuklar hadi kış kış size...
-Aa konusuyor mu bu ? Gıd gıd diyo bu bana; öf gıd gıd ne demek ki ?
- Neyse bilmiyor anneannem dedem kucaklamıştı o günü bunu ?
Gıd gıd gıd ....
- hııeeaa anneanne bbheeee

Anneanne: Hiiii Allah seni kahretmesin çilli; gitti çocuk eyvah eyvah ....

“Çilli horoz, Ferhun’un sol gözünü bibikleyeli beri iki sene geçti.
Bugün itibariyle ne anneanne kaldı ne de kucaklayan dedesi...
Dedesi’nin çilli horozu Dük’ü kestiler hayr için pişirdiler kazanda.

Bugün acı hatırası canlanırken Ferhun’un yitik gözünde; içerde Yasinler , Tebarekeler.. Hatm-i Şerifler izliyor birbirini, anneannesinin cenazesinde.

Nüktedan Arife Nine, uzatıyor helva şerbet ile pişmiş tavukla iki tepsiyi bahçe kapısından ve soruyor”

Arife Nine: Ferhun de bakim çocuğum kaç yaşındasın sen ?

Ferhun: Altı yaşımdayım Nükne Nine, bak bu da dedemin tesbihi doğum günümde verdi dedem...
Abdestini alınca bir de koluna taktın mı bunu “Heyyt bee...Aslan geldi breh” dersin dediydi.

Arife Nine: Nükne değil Nüktedan Arife Nine o !- Erkek adam oldun demek aferin sana ,

Ferhun: Yok sünnetimde vermedi, doğum günümde Nüknenan Arife Nine ! O’nu da gösteriyim mi ?

Arife Nine: Tüü Allah kahretmesin; edepsiz seni ! Hadi götür şunları...

Ferhun: ( Niye kızdı ki ? Pilava koyup yemişlerdi o günü...) Hıı Düktedan nine !

Arife Nine: Evladım hadi götürüver şunları, anneannene rahmet, ikram et.
-Söylediklerimi iyi belle, tekrar et .
-Önce beyaz tepsiyi vereceksin ;kahveye cümleten selam ile giresin.
Sonra,
-“Habire yer içer talih kuşu beklersiniz;hanımlar iş tutar, siz dötü açık eğlenirsiniz” de onlar anlar. Sonra bakır tepsiyi,
-türbe kapısında önce dua...Sonra tık tık ile giresin, türbedara selam ile veresin

Ferhun: Tamam belledim Nükne Nane Arife Nine çoktaan ezber ettim bile

Arife Nine: Dua etmesini biliyon mu Alla’sen ? Öğretti miydi anneannen?

Ferhun: (Dua mı? Hııı Alla’sen mi ? Haa dua o demek...) Altı yaşındayım ben bilirim tabi.

Arife Nine: İyi hadi tak o tesbihi koluna da al götür şunları bakim...

“Ferhun kücük ellerinde iki tepsi ile yollanır bahçeden Sulusokak içine doğru... Müfide Bakkaliyesinden seslenir Müfide Teyze,”

Müfide Teyze: Ferhuunnn ! -Gözleri kış kış oğlan nere götürüyon o tepsileri ? de bakim.

Ferhun: Öff gözleri kış kış oğlan değilim ben ; erkeğim, cümleten gösterebilirim

Müfide Teyze: Tüüü edepsiz uşak hadi git karıştırmadan dökmeden...

Ferhun: Karıştırmam ki ben edepsiz değilim; abdestliyim selam ederim.
-(Önce kahveye miydi ? yaa yoksa türbeye mi? ) Tabi ya Nükne Nane Arife Nine bilmiyor dedem önce türbeye uğrar sonra kahveye giderdi, o zaman önce türbeye tabi ki...

“Türbenin kapısına gelir Ferhun...”

Ferhun: Tık tık tıııkk (neydi ya kış kış kııış mıydı?) Kış kış kıışşş....

“ Türbedar tesbihatına dalmış “ölüm kuşu geldiğinde; abdestimle huşu ile, Ölüm kuşu geldiğinde; abdestimle huşu ile ...” bitirmek üzereyken, “

Ferhun: kış kış kış...( dua etcektim önce ? )

-Tüüüü Allah kahretmesin seni, Amin. Hiiiii Allah kahretmesin seni çilli, Amin.

“Türbedar dayanamaz,bozar tesbihatını bir hışımla koşar avluya “

Türbedar Alâeddin Efendi: Naparsın bire uşak ne bu halin senin edepsiz ? (Elinde tepsi,tepside pişmiiş tavuk ? ) Pişmiş Tavuk?

Ferhun: Heeeyyt bee Aslan geldi breh, edepsiz değilim abdestliyim ben.

Türbedar Alâeddin Efendi: Vah vah ! Kazanda pişmiş tavuğun...Aklıda uçmuş çocuğun

Ferhun: Şeyh uçmaz Müfide uçurur; tavuk da değil o dedemin Dük’ü Alâeddin Emmi

Türbedar Alâeddin Efendi: Müfide teyzen mi söyledi bunu sana ?

Ferhun: Yok. Düktedan Arife Ninem gönderdi beni; önce türbeye dedi

Türbedar Alâeddin Efendi: Ne dedi ?

Ferhun :“ Habire yer içer talih kuşu beklersiniz; hanımlar iş tutar, siz dötü açık eğlenirsiniz” de onlar...

Türbedar Alâeddin Efendi: Tüüü Allah kahretmesin seni emi

Ferhun: Amiiiiiiiiin Alâeddin Emmi Amin. :) :) :)

10.03.2021 İstanbul,
S(y)N

11 Mart 2021 4-5 dakika 14 öyküsü var.
Yorumlar (10)
  • Tebrik ederim Neva, daha nice güzel öyküler okumak dileğiyle kaleminizden. 🍀

  • 3 yıl önce

    Gülümseten ve de hüzünlendiren ve dahi Nesin'ce vari bir öykü terzi eli mahir olunca makas düzgün kesermiş kumaşı tebrik ve sevgiler Neva

  • 3 yıl önce

    Tebrik ediyorum, sevgiyle kalın

  • 3 yıl önce

    Sizde yazıyı uçurtmuşsunuz. Anlatımın güzelliği, ağızların konuşturulması çok başarılı. Tebrik ederim.