Gözlerinde Memleket, Çocuk Gözlerinde Umut

Gözlerinde Memleket, Çocuk Gözlerinde Umut

Bir varmış, bir yokmuş...
Sen babanın beşiğinde tıngır, mıngır sallanırken,
Develer tellal, pireler berber iken diye başlasam
Ve devam etsem, masal diyarı güzel ülkemde.

Bin varmış, yok yokmuş masalların rivayetinde kurulan masallar gibi hani, yok mudur?
Çocuk düşlerin baş tacı, yetmiş renkte hayali kahramanların örnekliğinde yaşanılan diyar.
Başlasam masalın hayal günlerinden bir gün diye, dostlukların güler yüzlülüğünde, umutlar açsa hayal diyarı çocuk düşlerince, güzele doğru, en iyi yol uğrunda.

?'Gül bahçesinin yedi renk gülü gibi, birlikte, hür
Ve yedi renk gülü gibi aynı yürekte çarpsa umutlar''

Her gece başucunda okusam evlada, uyku öncesi hikâyenin olma olasılığını, düşlense umutlar, çocuk gözlerince. Masumca, pür dikkat... Kinden uzak, sevgiyle. Çelişkilerin olmadığı, umutlarla.

Anlatılırmış oysa dedem, bir zamanlar babama yaşayamadığım masal diyarında yaşanılan dostlukları, arkadaşlıkları, haklının hep kazandığı, aşkın sevginin erdemliliğini, bana masal olan uzak geçmişteki memleketi.
Yalandan uzak, adil, korkusuz bir diyar,
Bin iyinin varmış olduğu varlıklı bu diyarı,
Dedemin masalından arta kalan gözlerle uyanır gözlerim bugüne, uyanır gözlerim gerçeğe
Bir yokmuş, yok çokmuş meğer yaşadığım diyar geçeğinde, acı ninniyi.

Masallar! Tükenen
Masallar! Masallığından ötesi olmayan
Çocuğun tatlı uykusunu demlendiren nicesinin hayali, nokta koymuştu güzele,
Masal yazan eller, göç eylemişti günümüzde masal diyarına...

Kâbuslar yazıldı giden kalemin ardından kirli ellerde. Baba öğüdünden uzak, sokak çıkmazlarında okutulan, karalı ağabey nasihatinin on erkek olma kuralınca sıralandı, yaşamda ilk ona girme, güçlünün ezme duyguları.
Yanlış örnek, kolay deneğin rant sembolü olur ya, yanlış hayat tecrübesinin doğru gösterilen tercümesinde, örnek aldı terör, karalı baron dergahında.
Şehvetli yaşandı dakikalara sığan, ucuz sevişmeler,

Kâbuslar başladı, her gece sıralı, gündüz karanlığında yaşanan
Sinemalarda gişe rekortmeni oynayan kâbuslarda,
Bedbaht senaryolarca, iyiden uzak, kötüye en yakın matinelerin gösterimini baş manşette kara puntolarla taşıdık yüreklerimize, Oskar'lı kötüleri,
Reklâmın iyisi kötüsü olmaz bilincinde, sanattan uzak bilinçsizce sunulur kahpelik.
Üç kuruş keyfin buruk yaşam hikâyelerinde öğrenilir, fena
Kötüler, iyi görülür, iyiler çaresizliğin sembolü, kötü gösterilen değerlerin ızdırabında.
Son hız yaşanılan bir yaşam, büyük hâsılat rekorlarına koşar, sıralı kuyrukların ter kokusuyla
Beyaz, AKÇA PAKÇA gibi, kara çalan, kararan son uyku olur derinden, bir daha geri gelmeyen, yıkık ülkenin damarlarında, asilden uzak, rezilce dolaşan kana karışık
Ekmeğimize kan doğrayan ellerce hazırlanan itinalı örnek yaşamlar, hoşnutça, lüks kumarhanelerin ışıkları altında söndürür geceyi. Et pazarı tezgâhında kurulmuş sevdalarca rulet sipin atar sevdaya otuz beş kat derinden yaraları.
Masalın düzenine aykırı, kara bulutların çöktüğü, hayal diyarından uzak
Birde kötüler,
Rantların duygularla,
Kavgaların, değerlerle
Çıkarların, inançlarla döngüsünü hazırlamışlardır, sonu olan yarınlarda son malzeme.


Kâbus buya masalları süsleyen, ?'masalların kahramanların güzüyle bakan çocuklar, masallardan uzak, kâbus senaryolarında yer almaya başlamış, Başrolde, rol kesen, racon kesen, tetikçi rolünde değerlerine, ülkesine, kurşun yağdırır olmuş.''
Gözyaşları hıçkırıklarla, boğuk inlemelerin çaresizliğinde, sokakların ardında, cami avlularının ortasında bırakılan umutlarda izledik ekranlarda Vicdan çocukları'nı.
Hıçkırığa boğulan minik yüreklerince yandı yüreklerimiz, anne kokusun uzak, anne olmanın doğurmaktan öte olduğunu, çocuk olmanın zorluğunu, son hâsılatlı gişeler kuyruğunda sıraladık, arabesk film kuyruklarında.
Çaresiz, yarından uzak gözlerle, mendilleri ıslatırken,
İdam sehpalarında asılmış umutlarını,
Kan bankalarında üç kuruşa bilet kesenlerin yaşamdan kareler olduğunu unutmuştuk.
Anne kucağından uzak sokak arasında büyüyen Ayşecik, Ömerciğin birer başrol oyuncusu olarak kabullendik, Nice Ömercikler araba camı silerken, zorlu trafik kuyruklarında...
Ölüm son sahne olduğunda ayağa kalktık alkış tuttuk,
Velâkin hiç boyun bükmedik bizi anlatan kâbuslu hikâyelerimize,
Ağlayanlar oldu, vicdan sesinde, yargıladık ?'Ne ağlıyorsun filmden ibaret''diye.
Ama görmedik, filmlerin gerçek hikâye olduğunu...
Filme anlatılan konuları erdemlikle izledik, yargıladık kötüleri de; düşünmedik o kötüler kim diye?

Nice yaşanılan olayların acı dramlarını, hep ekranlarda gördük,
Oysa ekranlar yaşamı kısıtlı sunan araçtı,
Çevremizde o kadar çok sahipsiz, muhtaç, çaresiz, hasta, aç insan var ki!
Bir film oynamalı iki yüz bölüm, Belki o zaman anlarız...

Unutma Türkiye,
Belgeselini izleyip gurur duyduğun Atatürk ve şanlı savaşların nice şehit ve gazisi bir filmden öte,
Yarının teknolojisinde değerlerin, şahsiyetin, gururun, kimliğin dev metrajda çekildiğinde haklı gururlu gözlerle gerçekten ayakta alkışlansın istiyorsan,

Bu kimliksiz nice gencin, eğitim haklarını kazandıralım.
O zaman inanıyorum ki,
Yarından, senden gurur duyan evlatlar, senin mazini, örfünü, duygularını, farkını dev puntolarla Kahraman Atam başlıklarla sunacaktır.

Hayal et, ve hayalini gerçekleştir. Bu senin elinde.

En derin sevgi ve saygılarımla
Mahmut Tuğrul AGSU

19 Temmuz 2009 4-5 dakika 7 öyküsü var.
Yorumlar