Gülnihal "Gecelerin Kadını"

İzmir' in güzel havasına doyum olmaz; yüzü güleç, tatlı sözlü insanlar gibi. Bir de ayaza çekmeye görsün. Söylemesi ayıp: 'eşek öldüren' inanın... O akşamüstü öyle bir ayazdı işte. Lacivert bir akşam, yerini ürkütücü bir karanlığa bıraktı. Sokak lambaları birer birer yandı. Nerde kalmıştı bu otobüs? Beklemekten yorulmuş, çok da üşümüştüm. Karanlık, şehre değil içime çökmüştü sanki. Bu sıkışık akşam trafiğinde ne zaman dönerdim eve? Besbelli arıza yapmıştı külüstür belediye otobüsü. Bu semt pek tekin değildi. Bir hasta ziyaretinden dönüyordum. Oldukça da geç kalmıştım. Zaten saat başı gelen otobüs tarifeyi şaşırınca, durakta bekleyenlerin homurtuları da yükselmeye başlamıştı iyice. Ağzına geleni saydılar ilgililere. Hah! Pek de duydu ilgililer... Vatandaşın çilesinden kime ne?



Bir el dokundu omzuma, kelebek hafifliğiyle:
'..........otobüsü geçti mi? 'dedi biri çekingen bir sesle. Üzeri taşlarla işli, daracık, kendisine çok yakışan bir kot, kısacık da bir deri mont vardı üzerinde. İncecik giyinmişti, titriyordu. Çok gençti, güzeldi. Güzelliği göz alıyordu. 'Ben bu kadar kat kat giyinmişken donuyorum da, hiç üşümez mi ki bu gençler?' Diye geçirdim içimden.
' Ben de o semtten geçiyorum, taksi çağıracağım, dedim. İsterseniz siz de gelin. '
Hiç itiraz etmedi. İlk boş taksiyi çevirdim, attık kendimizi içine. Şoföre bir göz attım gayriihtiyari. Yaşlı başlı bir adamdı. Babacan görünümlü. Ekmek parası peşinde. Aslında, ikilemdeydim. O yüzden otobüse ayak sürümüştüm. Oldum olası taksilere yalnız binmeye ürkerim ben. Sanki bu kız gökten zembille inmişti. Üstelik tatlı ve güzel...



Arabanın içi sıcacıktı. Bir de sigara kokmasaydı... Dayanamadım:
' Kardeşim, bizi düşünmüyorsanız bari kendinizi düşünün. Ne bu sigara kokusu? 'dedim.
Zaten heyheylerim tepemde. Bekledim ters bir şey söylesin de çatayım. Demedi. Sadece 'dertten ' demekle yetindi şoför... Azıcık deşsem, dökülüverecek...
Genç kadının yüzünden bir minnet duygusu geldi, geçti. Oysa benim açımdan asıl şanslı bendim, bir yol arkadaşı bulduğum için. Kısaca kendimi tanıttım. Tahmin etmiştim dedi. Alnımda mı yazıyor mesleğim? Dedim gülerek. 'Hiç tanımadığım bir mağazaya da girsem hemen buyur hocam diyorlar.'



' Ben Ceylân ' dedi ve çözüldü dili.
'Gece, karabasan gibi çökerken şehre, herkes sımsıcak yuvasına döner. Bense O saatlerde giderim işe. Bakmayın sakin ve umarsız görünüşüme. İçimde fırtınalar, kasırgalar kopar peş peşe. Yüreğim kıyılıp zalim ellerce, olmuş bin pâre. Adamışım kendimi yârin dudağına tütün misali. Yaşamım O'nun iki dudağının arasında ve ellerinde. Oysa bir hiç uğruna bırakıp gitti işte. Daha gencine, güzeline...'
Daha yaşı ne, başı neydi ki? ... Nasıl da güvenmişti bana. Açmıştı içini. Çağlıyordu hüzünlü bir pınar gibi. Sanki nefes alsam susacak, hiç anlatmayacak sonunu. Sessizce dinlemeye devam ettim, ilgiyle. Anlatırken gözlerimle buluşan gözleri, sanki :
' Bana inanıyorsun değil mi? ' Diye sorar gibi... Ve devam etti:
'Dokunsam ağlayacak bulutlar. Tek işaretime bakarlar. Bir serseri rüzgâr dağıtır saçlarımı. O'nun kokusunu getirir sıcak iklimlerden. İçime çekerim bin bir özlemle. Kaç yalnızlık eskittim geceler boyu, sevdam hâlâ taptaze. İlk göz ağrımdı, çocuklarımın babasıydı O... Kahretsin, hala seviyorum işte...
Gecelerin kadınıyım artık ben. Şarkı söylerim bir gece kulübünde. Sahneden inince e içki sofralarına meze. Dışarıdan bakınca renkli, ışıklı bir dünya. Oysa yaşadıklarım kahırdır, çiledir, azaptır bence. Yaşlı annemle çocuklar kasiyerim sanırlar. ' Gece çalışırım bir mağazada, o yüzden gecikirim ' derim onlara. Saklımdadır gerçeğim, nasıl söylerim? Bilse, yüreğine inmez mi güzel annemin? ... Gece sonlanırken kanar yüreğim. Her gece bin kez ölür, akşam yine dirilirim.
Artık benim varlığımı unutmuş, başka boyuta geçmişti adeta. Bir balonun sönüşü gibi sesi sönüyordu yavaş yavaş....
Kendisiyle bir hesaplaşma mıydı bu, yoksa bir yakarış mı?
' Acımasız yaşam, bir şans daha ver bana. Alıp başımı gitmek istiyorum çok uzak diyarlara,
Çocuklarımı da alıp yanıma. '
Ellerini tuttum. Titriyordu. Soğuktan değil. İçinin boşalmasındandı belki de bu titreme...
'Yepyeni bir yaşam olmalı elbet bir yerlerde. ' Dedim. 'Durgun sular gibi sakin,
bir bebeğin yüreği kadar temiz, ana sütü gibi helâl. Yeter ki sen iste. '
Başını kaldırdı. Gözlerinde derin bir hüzünle karışık rahatlama var gibiydi.
' Bir sır vereyim mi size? ' Dedi
' Ceylân benim takma adım, gerçek adım Gülnihâl... '
Sustu... Hiç konuşmadı ininceye kadar.



Şehre zifîri bir karanlık bastırmıştı iyice. 'Kurşun sıksan geçmez ' derler ya işte aynen öyle. Benden birkaç durak önce indi taksiden. Gözlerinde, sahiplenilmenin mutlu minnettarlığı; dar ara sokaklarda kayboldu. Öylece bakakaldım arkasından. Boğazıma bir yumruk tıkandı birden. İki damla yaş dondu gözlerimde:
' Ah Gülnihâl! ... niyee? ... '

14 Ağustos 2016 5-6 dakika 17 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 7 yıl önce

    Gülnihal "Gecelerin Kadını" adlı öykümü günün yazısı olmaya layık gören değerli Şiirkolik yönetimine teşekkürlerim ve saygılarımla... 😊