Gülüm Sahaflarda

Geçtiğimiz günlerden birinde oğlum okuldan eve geldiğinde heyecanla telefonunu gösterdi:
-' Baba bak. Arkadaşım senin şiir kitabını Sahaflar Çarşısında görmüş .'
Telefondaki resme baktım. Çocuk bir de fotoğraf çektirmiş kitabımla.
Hafta sonu da giyindim kuşandım düştüm yollara. İstikamet Sahaflar Çarşısı.
Kitabımın satıldığı yeri bulmalıyım mutlaka.
-'Bu kitabı ben yazdım' demeliyim göğsümü gere gere. İnşallah tam o esnada birkaç kişi daha bulunur etrafta.
Zor olmuyor kitabı bulmam. Sıra sıra dükkanların önünde 'bi milyoncu' edasında kurulmuş koli koli dükkanlar çok fazla değil zaten. Benim kitabım üzerinde '5 TL' yazan bir kolinin içerisinde.
Kitabımı elime alıyorum , evirip çeviriyorum. Çok fazla yıpranmamış . Bunun ne manaya geldiğini biliyorum galiba.
Tam bu sırada dükkandan bir genç çıkıyor.
-' Buyur abi , sarayım mı ?'
Beklediğim an geldi işte. Etrafta kimsecikler yok ama.
-'Bu kitabı ben yazdım'

Adamcağızın gözlerinde şimşekler çakıyor. Öylesine ki gökyüzüne çeviriyorum yüzümü.
Sanki beş dakika sonra yağmur yağacak.
Hemen dükkana yöneliyor adam. Elinde bir kart , bana uzatıyor.
-'Abi sen nerelerdesin yahu. İnsan kitap yazar da bir yerlerine e-mail adresini filan yazmaz mı? Geçenlerde bir adam geldi . Kitabını almış okumuş . Bu kartı verdi. İlle de gelirse beni bulsun dedi'
Kartın üzerinde sadece 'yayınevi' gibi bir kelimeyi okuyabiliyorum koşar adım oradan uzaklaşırken.
Beyazıt'tan Cağaloğlu oldukça yakın sayılır. Yürüyerek gidebilirsiniz. Ben koştuğuma göre daha rahat gidebilirim. Ancak tam tramvay durağının oradan geçerken birden karar değiştiriyorum. İyice meşhur olmadan önce son kez tramvaya binmeliyim. Biniyorum da.

SultanAhmet durağında iniyorum tramvaydan. Önce adresteki caddeyi buluyorum.Ondan sonrası kolay. Numaraları takip ederek , adreste yazılı olan yeri arıyorum.

Biraz ileride bir kalabalık çekiyor dikkatimi. 'Yine bir dergiyi polis basmış galiba' diye düşünüyorum kendi kendime.
Yaklaşıyorum. Elimde kart . Bir karta bir de isimlere bakıyorum. Kalabalığa bulaşmamak lazım. Tam o noktaya yaklaşırken , karşı kaldırıma geçiyorum. O da ne? Kalabalığın arasından okuduğum isim benim aradığım isim.
Koşuyorum artık. Kapıda bir adam. Ona kartı gösteriyorum. Olanları anlatıyorum kem küm.
Adam ceketini düğmeliyor. İçeride kapının tam karşısına gelen bir yerde masanın gerisinde oturan göbekli bir adama sesleniyor.
'Kadir Bey . Beklediğiniz misafir geldi.'

Ben içeriye girerken bir izdiham oluşuyor kapıda. Flaşlar patlıyor her bir taraftan.
-'Buyurun oturun' diyor göbekli adam.
- 'Aylardır sizi arıyorum. Kitabınızı düzenleyip yeniden yayınlayacağız. Birkaç şiirinizin hikayesini film yapacağız. Televizyonlarda şiir programlarına çıkacaksınız. Ne iş yapıyorsunuz. Bu işler için vaktiniz var mı?'

Tam yanıt verecekken uzaklardan bir 'Namık Kemal' sesi duyuyorum.

Ne alakası var şimdi Namık Kemal'in? Kim bu densiz? Sesin geldiği yöne doğru dönüyorum hışımla :

-'Kim açtı lan bu televizyonu , ben uyurken'

17 Aralık 2013 2-3 dakika 21 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 8 yıl önce

    Günün öyküsünü ve yazarımızı kutlarızud83eudd20