Güneş Doğarken-1

Cemal Cavit Çağlayan; on yıl önceki korkunç, esrarengiz ölümü herkesin dilinde dolaşan ve ilçemizin su götürmez dalkavuğu(ki ona bu ismi en yakın dostları vermişti) Şahin Çağlayan'ın ikinci oğluydu.

Hayata dair hiçbir zaman yaşama arzusunu yitirmemiş bu adamın şimdilik sadece tuhaf bir tip olduğunu anlatacağım.

Halkın dilinden düşmeyen kötü ve ahlaksız aynı zamanda şehvet düşkünü bu adam; saflığa ve aptallığa varan tüm alınganlığına rağmen mal mülk işlerini çok iyi beceren kafasız tiplerdendi. Zaten para ve şehvet dışındaki konulara kafası hiç basmıyordu ya.

İlerlemiş yaşına rağmen kişiliği hiçbir zaman son hacmini alamamış bu adam dost ve akrabalarına karşı hiç umulmadık yerde öyle davranışlar sergilerdi ki çevresi ona tam anlamıyla 'kaçık' diyordu.

Başkalarına peşkeş çekmek için verilen ( yalancı, ikiyüzlü) ziyafetlerde ; ötekinin berikinin sofrasına çağrılmak için fırsat kollardı. Ki başarırdı da; nerede birinin gözüne girilecek, kimin sırtı sıvazlanacaksa orada Çağlayan ailesinin meşhur dalkavuğu Şahin Çağlayan yerini alırdı. Fakirdi de ve bunun için üç kuruşa yapmadığı rezillik kalmazdı.

Bu konuda da kendini kurnaz iddia ederdi. Çevresinin alaylarına, gülüşmelerine bunun için aldırmazdı bile...

Yine şehvet düşkünü, yüz bulduğu her kadının eteğine olanca gücüyle yapışan bu adam bulunduğu tüm ortamlarda kendisine yamanacak kadınlar arardı, başarırdı da...

Bu adamı bölgemizde herkes ömrü boyunca münasebetsizin, serserinin, kaçığın, aptalın biri saymıştı. Ama tekrar ediyorum para ve ticaret konusunda budalalığı yoktu. Böyle deli dolu insanların çoğu hayli zeki kurnaz kimselerdir.

Üç kez evlenmişti. Dört oğlu, iki kızı vardı. İlk karısından hiç çocuğu olmadı. İlk iki oğlu ikinci karısından, diğer tüm çocuklar ise son eşinden olmuştu. Şahin çağlayanın ilk eşi Doğan ailesindendi. Züheyla Doğan; ilçemizin küçük, unutulmuş bir dağ köyünde fakir bir çifçinin kızıydı. Şahin ile evlenişi tam bir fiyaskoydu. İkisi de sırf evlenmek için evlenmişti. Şahin için zaten evlilik yaşam için gerekli bir değişiklikten ibaretti. Fazlasının da bir önemi yoktu ya. Aile denen olgu onun için daha gençliğinde önemini yitirmişti.Onun için, yuvası için sorumluluk namına zerre çaba harcamaktansa her gece sızana kadar içmek ve sabah olunca dalkavukluğuna kaldığı yerden devam etmekten başka bir şey yapmadı. Şehvet düşkünlüğüne gelince; daha evliliğinin ilk haftasında bir fahişenin kollarına attı kendini. Bunu diğer haftalar izledi.

Dalkavukluktan kazandığı tüm parayı da umduğunuz gibi içki ve kadın alemlerinde harcadı durdu. Züheyla tüm yakınmalarına, ağlamalarına karşın evliliğinin ilk yarısında karnını doyuracak ekmeği zor buluyordu. Namı diğer koca Şahin gece üçlerde oda sırf sızıp uyumak için sallana sallana evin yolunu tutuyordu. Ki kaç kez Züheyla kocasını bar sokaklarında sızarken buldu. Leş gibi içki koktuğu halde mahallede yol boyunca ' ölene dek içeceğim son demine kadar el ele' diyerek habire bağırıp çağırıyordu.

Karı kocanın sık sık dövüştüğü herkesçe biliniyordu. Hatta dayağı atanın Dalkavuk Şahin değil , o ateşli, cesur, kabına sığmaz , son derece güçlü esmer kadın Züheyla Doğan olduğu söyleniyordu. Böylece evlenmelerinin nasıl sonuçlanacağı daha ilk adımında belli oldu.

Sonunda Züheyla kocasını evliliğinin yıl dönümündeki gece bir fahişe ile yakalayınca evini, kocasını bırakarak yoksulluk içinde yüzen bir demirci ile kaçtı. Şahin Çağlayan bunun üzerine hiç bir vakit kaybetmeden evinde harem kurdu; içki , kadın alemleri yapıyor, boş vakitlerinde ilçemizi baştan başa dolaşıp göz yaşları içinde, kendisini terk eden Züheyla'dan sağa sola dert yakınıyordu. Hatta Züheyla ile arasındaki bazı anlatılmaması gereken karı koca sırlarını herkese bağıra çağıra açıyordu. Zaten herkese karısının ihanetine uğramış gözü yaşlı gülünç bir koca olarak görünüp, bunu ballandıra ballandıra anlatmaktan neredeyse zevk duyuyor, böbürleniyordu. Elalem buna mükabil arkasından kahkahalar savuruyor, ağız dolusu küfürler ile gözü yaşlı dalkavuk kocaya destek oluyorlardı.

Tam bir yıl boyunca kaçakların izini sürdü. Züheyla ile yoksul demirciyi gördüğünü iddia eden öteden beriden haberler alıyordu. Cesaretini toplamak için her gece içti. Bölgemizin ırak dağ köylerinin hepsini bir bir dolaştı. Fakat aldığı tüm haberler asılsız çıktı. Ya da tam bilemiyorum yine söylentiye göre yoksul demirci Züheyla'nın kolundan çeke çeke köy köy Züheyla'yı kaçırmayı başarmıştı.

Şahin, Züheyla'nın izini hiç bir zaman bulamadı. Hatta bir kaç yıl sonra bulma ümidini dahi kesti. Bulmaktan ziyade Züheyla'dan alacağı intikam ümidini yitirdi. Sonunda zaten unutmaya pek yatkın olan zihninden Züheyla'yı sildi gitti.

Toparlanması çok zor olmadı.Öyle ki bir zaman sonra kendini hiç olmadığı kadar iyi hissettiğini söylüyordu.

Katıldığı ziyafetlerde içip içip katıla katıla gülmeyi adet edinmişti. Onu o halde gören misafirler için kaçınılmaz bir fırsattı doğrusu. Hatta zengin toprak sahipleri Şahin'i ortalarına alıp ayyaş halde kendinden geçmesine , dans etmesine eğlenmesine öyle zevkle izliyorlardı ki sırf bunun için Dalkavuk Şahin'i her ziyafette yanlarında istiyorlardı. Zaten Şahin öteden beri kendine özgü kırıtmalarıyla karşınıza hiç ummadığınız bir rolde çıkmaya bayılırdı. Yeni girdiği soytarı kalıbının onu mutlu ettiği halinden belliydi; ya da saflığından böyle yapıyordu kim bilir..

Böyle deli dolu insanlar akıllarıyla değil hisleriyle yaşarlar; onlar için önemli olan tek şey o an ne hissettikleridir.

31 Mayıs 2017 5-6 dakika 3 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 8 yıl önce

    Günün öyküsünü ve yazarımızı kutlarızud83eudd20