Güneşin Battığı Yer

Deniz , akşamüstü uykusuna dalan masum bir bebek gibi süzülüyordu kayalıklara doğru . Ufukta beliren kızıllık , batmak üzere olan güneşin dilinde hüzzam makamında bir şarkının notalarını üflüyordu kulaklarıma . Elimdeki oltayı iyice salladıktan sonra kendimce en uzağa atmak için savurup bıraktım . Az ötede sapsarı saçlarıyla minik bir kız çocuğu ilişti gözüme. Annesinin elini sıkıca tutmuş bana bakıyorlardı birlikte . ' Rastgele ' dediklerini duyar gibi oldum ancak yaklaştıklarında ise bizim dilimizde konuşmadıklarını fark ettim .

Sonbaharın veda etmek üzere olduğu günlere gelmiştik ama kış henüz göstermemişti soğuk yüzünü daha . İki üç gün önce güçlü bir yağmurla tozlarından ve kirinden arınmıştı doğa ve kızıla dönen ağaç yaprakları duş almıştı böylelikle . Yeşilin maviye karıştığı sınırda iç açıcı bir görünüm vardı ve büyülüyordu insanı . Seyrek beyaz bulutlarla kaplıydı gökyüzü , yukarıdaki çam ormanının masmavi gökyüzüyle birleştiği yerde yanan bir piknik ateşinin dumanı bozuyordu renk uyumunu yalnızca . Avlanmaya geldiğimi unutuvermiştim her nasılsa. Birden oltanın ucunda suyun dalgalanması ile şansıma ilk balığı çektim kendime doğru , sarışın küçük kızın şansınaydı bu belki de . Bakışlarımla teşekkür etmek için başımı çevirdiğimde ise onların uzaklaşmış olduklarını gördüm . Bir iki tane daha yakalayıp ben de eve dönerim diye düşündüm o an . İkinci kez denize savurdum yine oltamı .

Anne ile kızı görünmüyordu artık. Bu kez orta yaşlı bir adam yaklaşıyordu bana doğru . Bakalım bu adamın şansına ne gelecek oltama diye düşünürken ' Merhaba ! ' diyerek hemen yanımdaki büyük kayanın üstüne ilişiverdi .

Yerden aldığı bir iki taşı ardı ardına fırlattı denize doğru . Belki de öfkeliydi , içindeki birikimi böylelikle denize boşaltıyordu . Ellerini yana koyup denizi kolaçan etti , bir sağa bir sola bakındı durdu , ben de ona koşullanıp bakındım çevreye . ' Birini mi bekliyorsunuz ? ' diye soracaktım ki yüzünün içerdiği anlamda takılıp kaldım öylece . Birbirimize baktık boş gözlerle , susarak konuşuyor gibiydik . Aslında konuşmayı seven biri gibiydi görünümü ama yine de giz dolu bakışları beni rahatsız etmişti . Güneşin battığı yere doğru kaydı gözleri ve denizdeki kızıllık yüzüne vurdukça yüzünün biçimi değişti gitgide, İçimi anlayamadığım bir burukluk kapladı . Az önce öfkeyle parlayan bakışları yerini umutsuz bir dalgınlığa bırakmıştı . Kötü bir haber alıp yıkılan , derin düşüncelere dalmış kimsesiz biri gibi bakıyordu ufuk çizgisinin kızıllığına . Tepemizde uçuşan martıların sesini bile duymuyordu sanki . Görünürlerde ikimizden başkası da yoktu .

Az öteden geçen balıkçı teknesinin oluşturduğu dalgalar üstüne oturduğumuz kayalıklara vurdukça , köpük köpük olan deniz ayaklarımızı ıslatıyordu . Elimdeki oltayı unutmuş ve tamamen adama odaklanmış kaygılı gözlerle aklından geçenleri düşünüyordum adamın . Ne o bana bir şey söylüyor ne de ben ona soruyordum , belki benim varlığımı hissetmiyordu bile . Eğilip yüzüne bakmaya çalıştım , oralı olmadı hiç . Tanıdığım ya da daha önceden gördüğüm biri mi diye düşündüm bir an , öyle olsa çıkarırdım .Hayır , hiç görmediğim biriydi bence , yabancıydı .

Yıllar önce bir otobüs yolculuğunda yanımda oturan birisi geldi aklıma , o da hiç tanımadığım birisiydi . Yanıma oturur oturmaz konuşmaya başlamıştı benimle . Hiç durmaksızın soru soruyordu , gece yolculuğuydu ve ben uyumak istiyordum oysa . Ne var ki soruları yanıtlamaktan uykuya sıra gelmiyordu . ' Ne iş yapıyorsunuz ? ' sorusunu alaylı bir biçimde ' serbest ticaret ' diye yanıtlayınca dayanamamış ve ' Hangi okulu bitirdiniz ? ' diye sormuştu . ' İlkokul ' yanıtım onu çok kızdırmıştı ve ' Yalan söylüyorsunuz ' diye çıkışmıştı . Birbirimize bakışıp gülüştükten sonra ' Ortaokul mezunuyum ' diye düzeltmeme karşın başını iki yana sallayıp kolumu silkeleyişini hiç unutmam , sanki kırk yıllık dostmuş gibi kızgın bir biçimde yüzüme bakarak ' Bu da yalan , doğruyu söyleyiniz lütfen ' sözü daha bir sertti , ' Tamam beyefendi siz haklısınız , ben lise mezunuyum ' sözünü söylememi bitirmeden , ' Neden doğruyu söylemiyorsunuz ? ' diyerek yalvaran bir biçimde uzun uzun yüzüme bakmıştı , azıcık da öfkeli , ta ki yüksek okul mezunu bir öğretmen olduğumu söyleyinceye dek . Ellerimi tutup ' Şimdi oldu işte !' deyişini asla unutmadım . Bu konuşmalar sonrası daha bir yakınlaşmış ve sabaha dek sohbet etmiştik onunla , yol boyu hiç uyuyamamıştım .

Neden mi geldi şimdi durup dururken bunlar aklıma ? Bilmem ki ! Sanırım ben de çok konuşan sıcakkanlı biri değilim demek ki . O zamanki yol arkadaşım olsaydı benim yerime çözmüştü şu adamı şimdi çoktan . Ne sıkıntısı var , nereden gelir , nereye gider ? Aslında bu kez ben de merak etmiyor değildim , ne olurdu ki oracıkta , varsa eğer sorunlarını paylaşabilsem ve de rahatlatabilsem adamı . Hiç olmazsa ayrılırken gülümsediğini görebilsem iyi olmaz mıydı ? Havanın kararması ile birlikte , kalan üç beş umudunu da kızıllığa döker gibi bakıyordu sanki aynı noktaya .

Oltamda en ufak bir kımıldanma yoktu , tıpkı az ötemde oturan düşünceli adam gibi . Kalkıp gitmenin zamanı da geldi diye düşünerek tuttuğum tek balığı da denize fırlattım bir anda . Adama yardım edemediğimden miydi bilmiyorum ben de karamsarlığa girmiştim onun gibi . Az önce acıktığımı hissediyordum oysa şimdi canım hiç bir şey istemiyordu . Güneşin battığı yerde umutları tüketiyorduk sanki ikimiz de. Başımı kaldırıp gökyüzünü seyre daldım bir süre , bulutların arasından süzülerek geçen bir uçağın yanıp sönen ışıkları ilişti gözüme . 'Yıldızlar görünmeye başlayacak neredeyse' dedim içimden , bu kez adamın da benim gibi başını gökyüzünün büyüsüne çevirdiğini gördüm . Tam olarak seçemiyordum adamın yüzündeki anlamı ama işe yaramıştı bu davranışım . İçimdeki umut ışıklarını ona doğru yakmıştım sanki , yerinden doğrulup kalktı , bana doğru yaklaşıp 'Hoşçakalınız !' dedi ve yanımdan uzaklaştı , sesindeki ton umut vericiydi . Epeyce uzaklaşmıştı ki birden döndü yine , bir kez daha uzun uzun baktı güneşin battığı yere doğru , bir şeylerini bıraktı içinden sanki , sonra da hızlı adımlarla gözden kayboldu .

Ardından ben de doğrulup baktım onun baktığı yere doğru , yerden aldığım bir taşı fırlattım denize , dalgalanan suya bakakaldım sonra .

O adamın oraya , güneşin battığı yere , gönlünden ne sakladığını ya da neyi bıraktığını göremediğim gibi , hiç bir zaman da öğrenemeyecektim...



11 / 2010 SIĞACIK

29 Kasım 2010 6-7 dakika 5 öyküsü var.
Beğenenler (7)
Yorumlar (6)
  • 13 yıl önce

    Kutlarım günün yazarını.

    saygılar

  • 13 yıl önce

    Güzel bir hikaye, sürükleyen, alıp götüren muhteşem bir anlatım, Deniz, Güneş Ve İnsan daha ne olsun...Tebriklerim sonsuz saygıyla...👍👍👍😙

  • 13 yıl önce

    Ne güzel bir öykü👍

    Yumuşacık bir anlatım ve başından sonuna merak uyandıran bir kurgu. Hayatın içinden kesitlerle küçük sorgulamalar...

    Ayhan bey devam etmelisiniz öykülere. Tadı damağımızda kaldı...

    Kutlarım👑

  • 13 yıl önce

    off ben de merak ettim şimdi,sorardım kesinlikle,ne sabır varmış sizde Ayhan Bey🙂

    Otobüs yolculuklarında sohbeti sevmem etmem de..

    Ama hüzünlü,üzgün birisi ilgimi çeker ve ölürüm meraktan...

    Çok güzeldi anlatım..

    Kusur bulamadım..

    Kutlarım..👑

  • 13 yıl önce

    😙 ee ama haksızlık buu 😙 biz de öğrenemedik sayenizde Ayhan Bey 😡 meraktan çatlarım ben şimdiii 😏👧

    oldukça sakin ve sürükleyici hikayenizin devamında ( ki devamı ne olur ne olur ne olur "olsuuun") umarım bir ipcucu yakalayabilirim 🙂

    sevgiler