Hayallerim Ve Gerçeklerim - 2

Uzun zaman sonra Serdar'la ilk kez karşı karşıya geleceğim için kalbim gümbür gümbür atıyordu. Kapıyı tıklattıktan sonra 'gel' sesinin ardından kendime güç vererek içeri girdim. Serdar, öğrencilik yıllarındaki gibi yine çok şıktı. Gri takım elbisesinin içine kar gibi beyaz bir gömlek giyinmiş, uygun desende de bir kravatla kıyafetini tamamlamıştı. Parfümünün kokusuna kadar her şey aynıydı. Bir tek değişen ise siyah saçlarının arasında gümüş gibi parlayan aklardı. Şimşeğin anlık ışık verişi gibiydi bakışlarımız, yandı ve söndü. Serdar, önündeki dosyayı biraz uzağa itti ve arasına pilot kalemini koydu. Sert bir ses tonuyla "Geç otur" dedi. Siyah, deri misafir koltuğuna eğreti bir biçimde oturdum ve mavi gözlerimi "hadi sadede gel" dercesine Serdar'a doğru çevirdim.

Serdar, 'Sırtını fazla yaslama koltuğa istersen. Çünkü konuşmam kısa sürecek!' diye bir giriş yaptı ve devam etti.

'İnsan Kaynaklarından, yeni personelinizi başkanlığınıza gönderiyoruz dediklerinde nereden bilebilirdim o kişinin sen olacağını. Yani açıkçası bu kötü sürpriz hiç hoşuma gitmedi. Başka bir şubede görevlendirilmen için çok uğraştım ama olmadı. Maalesef birlikte çalışmak zorundayız!"

İçimdeki öfkeyi kontrol altına alamıyordum. "Merak etme, üç aşağı beş yukarı aynı ruh halindeyiz" deyip ani bir biçimde yerimden kalktım ve kapıya doğru yöneldim. Fakat Serdar'ın kolumu tutmasıyla olduğum yerde kaskatı kesildim.

Serdar, "konuşmalarına dikkat et bu bir, bana bir daha adımla hitap etme iki, ben izin vermeden odayı terk edemezsin bu da üç! Bilmem anlatabiliyor muyum?' dedi ciddi bir yüz ifadesiyle.

İçimdeki ses. "Neden susuyorsun ki! Ver cevabını" diye beni yüreklendiriyordu.

'Senin emrinde çalışacağımı bilseydim, işe kabul edildim diye ağzım kulaklarımda bu kuruma gelmezdim. Böyle rastlantı olmaz olsun!'

Serdar, tekrar söze girdi: 'Son kez ihtar ediyorum seni. Bundan sonra bana Serdar Bey! diyeceksin. Eski defterleri kesinlikle açmayacaksın. Yıllar, sana olan kızgınlığımda en ufak bir hafifleme yaratmadı. Senin yüzünden Esin'den ayrıldım. Neyse... Siz kadınlar dedikoducusunuzdur. Olur da ağzından bir şeyler kaçırırsan bana dönüşü fazla sürmez bilmeni istedim. Burada son dakika haberleri soğumadan gelir bana. Bir kişiye bile beni tanıdığından bahsetmeyeceksin. Sicilin, iznin, aklına gelebilecek her türlü idari işlemin bana bağlı! Attığın adımlara dikkat et!'

Tutturmuştu bir makam diye. Öbür dünyadaki mekânını düşünmeyen insanlardan biriydi gözümde. Acaba sağa sola dönen tekerlekli müdür koltuğuyla mı gömüleceğini sanıyordu ne! Hele kadınları genelleyen tavrı çok sinirime dokunmuştu. Buna sessiz kalamazdım.

'Ne yani! Bütün kadınlar dedikodu yapar. Gözde, kadındır. O halde Gözde de dedikodu yapar mı demek istiyorsun! Bence bu söylediğin önermeyi ?Serdar çapkındır, sevdiğini aldatır' diye değiştirmen gerekir" deyince Serdar yumruklarını sıktı ve ahşap masanın üzerine vurdu.

'Kapat çeneni Gözde! Her şey senin yüzünden. Gülay'la aramda ciddi bir şey yoktu. Gidip Esin'e yetiştirmeseydin ilişkim bozulmayacaktı. Esin, bana inat gitti hiç sevmediği bir adamla evlendi. Sorumlusu sensin!'

Onların en yakın arkadaşı olarak bunu bana nasıl söyleyebiliyordu şaşkındım. Bir anda "Ama seni Gülay'la öpüşürken yakaladım. Esin'in elbetteki bunu bilmeye hakkı vardı.' dedim ve sustum. Uyuyamadığım her günün sabahı, yastık altı kalmış sözlerimin, gün yüzüne çıkması sanki yüreğimi rahatlatmış gibiydi.

Serdar, 'Sen benim ahlak bekçim değilsin anladın mı?' dedi yüzünü buruşturarak. Sonra elini kapıya doğru işaret etti. 'Konuştuklarımız burada kalacak unutma! Şimdi çıkabilirsin!' diyerek konuşmasını noktaladı.

Başa baş verdiğim mücadelede gözyaşı dökmemek için kendimi gereğinden fazla kasmıştım. İçimdeki fırtınalara rağmen soğukkanlı görünümünden ödün vermeden odadan ayrıldım. Çıkarken tekrar arkamı döndüm. Serdar, bir yandan kravatını gevşetiyor, bir yandan da saatine bakıyordu.

Kapının artık dış tarafındaydım. Sekreter "Tamam Serdar Bey. Telefon eder, makam aracınızın hemen burada olmasını sağlarım" diyordu. Belli ki aramızdaki hararetli konuşma ona ağır gelmiş, mesaiyi erken terk ediyordu.

Sekreterin çok becerikli olduğuna kanaat getirmiştim. İki işi bir arada başarıyla yürütüyordu. Beni tepeden tırnağa süzerken nasıl da düzgün telefonda konuşabiliyordu. Gözlerinden "bu kız daha çok yeni, neden bu kadar içeride kaldı ki" diye düşündüğünü hissedebiliyordum.

Odama doğru giderken "acaba konuşmalarımda çizmeyi çok mu aştım" diyordum kendi kendime. Ama Esin ile Serdar'ın arasındaki üçüncü kişiyi nasıl görmezden gelebilirdim ki. Kendimi düşündüm bir an "sevgilim hem beni hem bir başkasını idare etse ve en yakın arkadaşım da bildiği halde bunu benden gizlese acaba ne olurdu!" Geçmiş ve bugünü yeniden sorgularken kendimi tutuksuz yargılamıştım. İşyerimden çıkarken de kararım beraat olmuştu. Serdar'a göre ise müebbet göz hapsindeydim bundan yüzde yüz emindim.

DEVAM EDECEK.

16 Ekim 2011 4-5 dakika 47 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (3)
  • 12 yıl önce

    Öykümü güne gelmeye layık bulan Değerli Seçki Kuruluna ve sevgili dostlarıma teşekkür ederim. Selamlarımla.

  • 12 yıl önce

    Sevgili Aysel, her yerde bütün yıldızları hak eden kalemin yine hak etmiş. Bu güzel öyküyü yazan kalemini tebrik ederim

    sevgiler.

  • 12 yıl önce

    Canım arkadaşım çok naziksin. Teşekkür ederim. Mutlu oldum. Sevgilerimle.