Hayata Ali ömrüne Uğur olmak istedi

Çocukluğuna dair birçok şeyi unutmuştu. Aklında yerden birkaç anı dışında çoktan vazgeçmişti anılarından. Artık çizgi filmlerdeki o renkli karelerden ayrılmıştı. Arkadaşlarıyla evden kaçıp dünyayı yeniden keşfetme hevesi kursağında kalmıştı. Kısa ve anlamlı bir isimle gelmişti aslında dünyaya, adı Uğur Ali...
Öğrenim hayatında hiçbir zaman çalışkan bir öğrenci olamadı ya da olmak istemedi. Hayalleri hep hayatından bir adım öndeydi çünkü. İlkokulda arkeolog olmak istedi, orta okulda mühendis, liseye gelince bir ekonomist. En sonunda siyasal bilimler okumak istedi, istedi ama olmadı. Sınavlara hazırlanırken aklında hep dünyayı, insanları kurtarmak gibi düşleri vardı. Hayatımın en verimli çağında çalışmaktan çok eğlenmeyi seçti. Öğretmenleri onu bir matematik dehası olarak gördü. Ailesinin gözünde bir kurtarıcıydı aslında, yoksul bir memurun afili evladı. Kazanmak için girdiği her sınav başarısız ve her başarısız sınavın bir nedeni vardı. Değişen bahaneler ve sebepler arasında gidip geldi. Değişmeyen tek şey babasının ona olan inancıydı. Kızlarla olan yakınlıkları, arkadaşlarıyla akşamsefaları ve gençliğinin verdiği enerjiyle çoktan unutmuştu ona inanan insanları. Onun için her sınav telafi edilir ve her kayıp kazanca çevrilebilirdi. Farkına varamadığı tek şey zamanın çabuk ilerlediğiydi. Herkes gibi oda kendini ölümsüz ve bitmeyen bir enerjiyle dolu olduğunu düşünüyordu. Arkeolog olamadı, iş imkânı yoktu, mühendis olamadı puanı çoktu, geriye bir ekonomi kalmıştı onu da başaramadı. En sonunda kıytırık bir üniversitede ucuz bir bölüme tutunmak zorunda kaldı. Hayat, artık fethedilmeyi bekleyen bir sır olmaktan çok zorunlu olasılıklar halini almaya başlamıştı onun için. Zaman hızlı ilerledi farkına bile varmadan akıp gidiyordu. Artık yavaş yavaş genişleyen çevresinde yalnızlık belirtileri kendini gösteriyordu. Ali insanların onu anlamadığından yakınıyor, çevresindekiler ise onu önemsemiyor gibi görünüyordu. Okulu hiç çalışmadan bitirdi. Aklı bulutlarda gezinirken bir yağmur tanesi çakılıvermişti toprağa. Yolunda gitmeyen iş mülakatları, sevgilisiyle olan gereksiz atışmaları, ailesiyle bağdaşmayan yaşam kaygıları en büyük baş ağrılarının başında geliyordu. Daha küçücük bir çocukken kendini yeşilin ve mavinin hüküm sürdüğü bir dünyada, hayatın sadece oyun olduğunu düşünürken kendini karamsar düşüncelerin şafağında bulmuştu. Zamanla oda anlamıştı hayat ile hayal arasında bir harften daha fazla farklılık olduğunu. Şimdi ne yapmalıyım diye dövünürken, aklına gelen çarelerin umutsuzca neticelenmesi artık canına tak etmişti. Ülke koşulları, hayat şartları, hayallerin acımasız gerçeklerle buluşması son noktayı koymuştu.
Ali: bir ülkenin milyonlarca gencinden sadece biri, yokluğu varlığı anlaşılmaz bir ışık, şimdi ne oldu ona bilemem, belki öldü, belki yaşıyor nefes almaksa yaşamak. Ya siz?

21 Ocak 2010 2-3 dakika 7 öyküsü var.
Yorumlar