Her Hayat Özeldir Yaşanmış Yanıyla

Bir çocuk oynuyordu şu sokakta, Osman amcanın bakkalının tam karşısında, yolun aşağısı çıkmaz sokaktı. Orta halli bir mahallede ömrünün en güzel anılarını biriktirdi. İyi ve kötü dostluklar yetiştirdi. Küçük ama özel günlerle yaşadı. Bilyelerin birbirleriyle çarpıştığı andaki ses hala kulaklarında, arkadaşlarının onu evden çağırmaları, annesinin eve gel bağırtıları sudan sebeplerle kavgaları...
Büyüdü, Türkan teyzenin penceresinin demirlerinden aşağı sarkarken okula başlama telaşının yüzünde bıraktığı kızarıklık hala duruyordu sanki. İlkokula başladığında öğretmenin gözüne girmek için yaptığı parmak kaldırma çabaları, içinde sakladığı zil sesi kaygıları unutulmazları arasındaydı. Aslında her dönem yeni ufuklar açıyordu önünde, ne kadar değişimlerden hoşlanmasa da yeni arkadaşlar, yeni bir bina, yeni sesler, yeni ödevler...
Ortaokula başladığında aklını yeni kullanmaya başlamış gibiydi. Belki de ilkokulda öğretmeninden ödevlerini yapmadığı için aldığı cezaların ve yediği sopaların etkisinden yeni kurtulduğunun göstergesi olarak görüyordu bu durumu.
Öyle çalışkan denilecek kadar çalışma heveslisi de değildi, yaşamak bir oyundu onun için. Matematik bakkaldan kaç şeker, kaç oyuncak alınabilir dersiydi. Fizik boyunu ölçmeye yarıyordu. Kimya suyu neden sıvı içiyoruz sorusuna cevaptı. Biyoloji insan oğlunun kanıtıydı sadece. Geri kalanlar zaten önemsenmeyecek kadar gereksizdi kendi halince. Din dersi anlamını bilmediği ama inanmakla yetinmek istemediği bir dersti belki. İlk duasını öğrendiğinde öğretmenine şu soruyu sordu. ''hocam bize anlamını göstermeden dersi bitiriyorsunuz nasıl öğretmenlik bu?''
Yediği dayak en anlamlı duaydı onun için...
Babasının arkasında güveninin olması hep ayakta kalmasını sağlamıştı. Her girdiği sınavda başarısızlıklar yakasını bırakmıyordu. Tam oldu diyerek umutlandığı anda ayağı takılıp yere düşüyordu. Kendini kadersiz ya da unutulan olarak adlandırmak zayıf görmek zamanla hoşuna gitmeye başlar olmuştu. Zamanla vücudu yerine oturmaya başlamıştı. Kısa boylu, zayıf suratının belli yerlerinde benek olan biraz deli duygu yüklü ağlamaya mehilli bir delikanlı olmuştu. Babasından aldığı hayat görüşüyle yaşama bir yerden tutunmaya çalışıyordu. Atatürk büyük bir lider, cumhuriyet vazgeçilmez, laiklik tartışılmaz, ırkçı görüşler gericilik olarak kendi yasalarının başında geliyordu. Okumak önemliydi, kültürlü olmak anlatılmazdı onun için. Okuduğu üniversitenin ona ne kattığını düşünürken işsizlik çoktan kapıdan içeri girmişti. Yoksul bir ülkenin küçük bir şehrinde dar gelirli bir ailenin içinde işsiz ama umut dolu yeni bir beyin açılıvermişti bu koskoca dünyaya yaşamanın sadece nefes alışlarımızdan ibaret olmadığını bilerek bir şeyleri değiştirme umuduyla... Ayakta kalmayı ve direnmeyi ders edinmişti kendine...

Her hayat özeldir yaşanmış yanıyla...Ya sizinki?

13 Ocak 2010 2-3 dakika 7 öyküsü var.
Yorumlar