Her Köpek Isırmaz

ağustos ayının ve sıcağının ilk pazarında daha güneş doğmadan ufuktaki bulutların rengi portakala dönmeden kapıyı sessizce açıp sessizce kapattıktan sonra dün akşamdan yıkanmış merdivenlerin kurumamış basamaklarını teker teker inerken caddeye çıktığında ve yürümeye başladığında aşağıdaki tren istasyonuna doğru sırtındaki av çantasının ağırlığını hissetmeye başlamadan
nereden bilebilirdi ki savaş yıllarından kalan o eski çelik telli daha doğrusu asma köprü demeye bin şahit ister köprünün üzerinden geçerken avuçlarını o paslı tellerin çiçezeceğini ve gölün kıyısına avuçlarındaki kanı yalaya yalaya ineceğini ve oltaları salladıktan sonra küçük bir tepenin altında gölgelenirken başıboş bir çoban köpeği tarafından tehdit edileceğini...

demişlerdi ki; tren orada durmaz. Küçük bir rampa vardır orayı çıkarken yavaşlar sen de o ara atlarsın. Atlamıştı. Sağında solunda yalnızlığın şarkısını söyleyen kavun tarlaları varken bir ara kavun kokusunun albenisini tâ damarlarında hissetti. Aldığı terbiye izin almadan bir ot bile yolamazsın üstüne kuruluyken şimdi şu ıssızlıkta sadece seçelerin ciyak ciyak ötüşleri ve gözleri önünde hemen ayaklarının dibindeki sararmış kavunlardan birini de kopartamazdı.

gölün kıyısına indi. Tuhaf olan bir Allah'ın kulu yoktu ve sanki trenden bir tek kendisi mi atlamıştı ne? Belki bu nedenle tarlaların arasından açılmış yolda ilerlerken kırılmış bir kavak dalını elini almış av çantasındaki kamayıda beline kılıfıyla takmıştı.

kim isterki bir çoban köpeği ile bu gölün kıyısında burun buruna gelmeyi. Tesadüflerinde tesadüfüydü demekki. Oysa gizlenmişti. O küçük tepenin altına sinmiş kamasını çıkarmış ve köpek saldırırsa saplamaya hazır durumda. Bir ara başını yavaşça kaldırmış tepenin hemen ucundaki düz yola bakmıştı. Ama işler istediği gibi gitmiyotdu ve köpek tam siper yatmış burnunun ucunda sanki burunları birbirine değdi değecek gibi.

köpek hırlamaya başlamıştı işte. Dişleri bıyıkları kulakları. Bir ara göle atlamayı düşündü. Karşı kıyıya doğru yüzmeyi.
Bir ara kamayı saplamayı...Hayır hiç birini yapmadı. O da hırladı. Hem de köpekten daha köpek bir hırlayışla ve ardından köpeğin gırtlağına yapıştı. Köpek o kadar güçlüydü ki onu düz yola çekti. Köpeğin bonunu öylesine sıkıyordu ki hayvan ısıracak zamanı bulamıyordu. Sonunda köpeğin yapacağını kendisi yaptı. Tüm gücüyle köpeğin boynundan ısırdı. Köpek tiz tiz bir çığlık atarak uzaklaştı. Toz toprak yara bere içinde kalmıştı. Toz duman dağıldı. Gölün kıyısına indi. Ellerini yüzünü ağzında köpekten kalan tüyler vardı onları temizledi. Oltalarını topladı tarlalara doğru yürümeye başladı.
Kavun toplayan yaşlı adam...ne oldu aşağıda dedi. Toz toprak çözemediğim hırıltılar geldi ta buraya...Yok bir şey dedi. Köpekle biraz dalaştımda. Eee kim galip geldi bakalım. Bilmem boynundan ısırdım. Yaşlı adam sen susamışsındır dedi.
Bak şu arkadaki kavunu kopar bakalım. Hararetini alır...

07 Şubat 2011 3-4 dakika 57 öyküsü var.
Yorumlar