Hırsız ve Bilge

Bir varmış bir yokmuş. Çok önceleri yoksul bir adam varmış. Bu adamın uzun zaman boyunca sevineceği bir çocuğu olmamış. Çocuğu olsun diye hep dua ediyormuş. Sonunda Allah duasını kabul etmiş, adama bir evlat vermiş. Adam çocuğu olduğuna çok sevinmiş. Öyle çok sevinmiş ki, sevgisi çocuk büyürken yaptığı hataları göremeyecek kadarmış. Adamın gözü çocuğun yanlışlarına karşı kör olmuş. Yaptığı hatalara karşı hiç sesini çıkarmaz ve oğlunu uyarmazmış.
Bir gün eve bir ekmek getirmiş. Nereden getirdin diye hiç sormamış. Bir de onunla sevinmiş. Oturup afiyetle yemişler. Başka bir gün de para getirmiş. Hem de hiç çalışmadan, yorulmadan. Adam yine çocuğuna sormamış. Bir de ona 'Aferin!' demiş, parayı alıp güzelce harcamışlar. Çocuk babasının sevincini görünce daha büyük paralar getirmeye başlamış. Hırsızlık çocuğun huyu olmuş. Artık çalmadan duramıyormuş.
Yine bir gün yolda bir adam görmüş. Başında sarığı, belinde kesesi varmış. Adamın saf olduğunu düşünmüş. Usulca yanına sokulmuş. O sırada etraf kalabalıkmış. Fark edilmeden alır böylece babamı daha çok sevindiririm, diye düşünmüş. Elini usulca keseye uzatmış. Fark ettirmeden parayı almış. Arkasını dönüp tam gidecekmiş ki, hiç beklemediği bir şey olmuş.
Kolunda sert bir el hissetmiş. 'Bırak beni bırak bıraaak!' diye haykırmaya, bağırmaya başlamış. Ama çırpınması boşunaymış. Çünkü kolunu tutan kişi çok güçlüymüş. Bir türlü kendisini kurtaramamış. Adam o an kelepçeyi çıkarıp çocuğun küçük kollarına takmış. Ve arkası dönük adama seslenmiş:
?Hey bakar mısın bir dakika!
Adam gürültüleri duyunca dönmüş. Kendisini çağırdıklarını anlamış. Meğer çocuğu yakalayan kişi pazarda dolaşan sivil polismiş. Adam yanlarına gelince ona:
?Bu çocuk senin paranı çaldı. Onu hapse atacağım, al paranı, demiş.
Adam gayet sakin bir şekilde çocukla adama bakmış. Çocuğun masum gözlerini görünce:
?Hayır, o benim paramı çalmadı. Bırakın onu lütfen, demiş. O benim bir akrabamdır. Parayı almasını ben söyledim. Polis:
?Ama nasıl olur, demiş. Sessizce belinden çekip aldı. Sonra da hızlı bir şekilde koşmaya başladı.
Adam sakinliğini hiç bozmadan;
?Paraya acil ihtiyacı varmış ki onun için böyle acele etmiştir.
Polis bu işe çok şaşmış. Ama yine de çocuğu bırakmış. Adam çocuğu yanına almış. Beraberce yürümüşler. Çocuk korkudan titriyormuş. Adam çocuğun saçlarını okşamış. Sonra ona bir teklifte bulunmuş;
?Benim bir kütüphanem var. Orada kitapları düzeltir, biraz da temizlik yaparsın. Ben de buna karşılık sana haftada bir miktar ücret veririm. Böylece alın terinin bereketiyle helal kazanç elde edersin. Başkalarının malına göz dikmek, İnan çok kötüdür çocuğum, demiş.
Çocuk bu teklife çok sevinmiş. En çok da polisten kurtulduğuna sevinmiş. O günden sonra bir daha hırsızlık yapmayacağına söz vermiş.
Babasının yanına gittiğinde çok kızgın durmuş. Sevdiği insana çok darılmış.
?Babacığım, demiş gözü yaşlı bir şekilde. Niçin, niçin bana öğretmedin, alın terinin güzelliğini ve bereketini. Helal kazanç yolu mesleği niçin öğretmedin. Şimdi hapiste olacaktım. Hem de bu küçük yaşımda. Karanlık ve kötü yerlerde kalacaktım. Sağ olsun iyi kalpli bir amca bana iyilik yolunu öğretti. Bugünden itibaren onun kütüphanesinde çalışacağım. Hem okuyacağım hem de alın terimle para kazanacağım.
Babası ilk önce çocuğa çok kızmış, bağırmış. Ancak bir köşede çocuğunun yaptığı duayı işitince kalbi yumuşamış.
Çocuk Allah'a şöyle dua ediyormuş:
'Allah'ım, çocukları koru kötülüğe yönelten anne babalardan. Onları hırsızlığa ve sokaklara salan büyüklerin kötülüğünden esirge Allah'ım!'
Çocuk bu duayı yaptıktan sonra, kendisi de tüm kötülükleri terk etmiş. O gece çalışmanın tatlı yorgunluğuyla ilk defa güzel bir uyku çekmiş. Rüyasında ise cenneti görmüş. Alın terinin aktığı bir nehir, kötülükleri alıp götürüyormuş. Yüzünde tatlı bir gülümsemeyle, o da nehirde sürüklenerek tertemiz olmuş bir kalple, geleceğe umutla yürüyormuş. Gökten üç elma düşmüş. Biri alın teriyle yaşayanlara, biri alın terini yaşatanlara diğeri de bu masalı okuyan nur yüzlü güzel çocuklara olsun.

10 Mayıs 2010 4-5 dakika 77 öyküsü var.
Yorumlar