Hoşçakal

Çok sevmişlerdi birbirlerini.Birisi tezgahtardı, diğeri ise konservatuvar öğrencisi.Tezgahtarlık yaptığı enstrüman dükkanında karşılaşmıştı onunla. Adı Selim'di çocuğun kızınki ise Görkem.Çocuk eskiden dükkana aile zoruyla giderken-biraz haylaz bir gençti Selim- şimdi can atarak gidiyordu.Dükkanı erkenden o açıyor, canla başla çalışıyordu sırf kıza çalışkan izlenimi vermek için.Ustası da şaşırıyordu bu haline.Bir gün yine çılgınlar gibi temizlik yapıyor,sonra da hiç nefes almadan bozulan enstrümanları tamir ediyordu.Usta bu haline dayanamayıp sordu:

-Yahu evlat,bir haller oldu sana.Seni kulağından çeke çeke yaptırırdım bu işleri,şimdi ise seni işin başından alamıyorum.Hayırdır inşallah?
Selim dalgın dalgın:

-Yok be usta,elimden geldiğince tutuyorum işin ucundan işte,dedi.Lakin ustası buna pek inanmamıştı.Yine de fazla kurcalamak istemedi.
Ertesi gün dükkanı yine Selim açmıştı. Günlük dükkan işlerini yaptıktan sonra yıllardır eline almadığı bağlamasını aldı ve başladı şarkıya:

-Sen bir ceylan dağ bayır gezersin
Ben garip bülbül ciğerim pare pare
Sana türkü yazılır bana aşık denir
Aşkından yandım kül oldum pare pare

Bir yandan söylüyordu,bir yandan ağlıyordu.Ustasının sesini duymuştu.Dışarıda Manav Bekir ile konuşuyordu.Bunu işitince hemen kendini topladı.Ustasını kapıda karşıladı:
-Buyur usta gel otur çayını demledim.Kahvaltı da hazır!
Usta:
-Evladım dur hele gel bir konuşalım seninle.
Selim şaşırmıştı:
-Hayırdır usta, bir hatam mı var ?
-Yok evlat yok,sadece bir şeyi merak ediyorum.Sen aşık mısın?
Selim neye uğradığını şaşırmıştı.Aslında bu soruyu günlerdir o da kendisine soruyordu.Cevabını alacak olsa bile,geçmişten aldığı yaralar hemen cevabın üzerine küllü örtüler örtüp duruyordu.Selim bir kaç dakika sessiz kaldıktan sonra söze başladı:
-Bilmiyorum be usta.Günlerdir içim içimi kemiriyor.Birisi var hani bir kaç kez buraya gelmişti enstrüman için,o işte. Adı Görkem'di hani?
-Ha evet,hatırladım.Peki bunu o biliyor mu?
-Yok be usta.Duygularım bir yana adımı dahi bilmiyor.
Tam muhabbete devam edeceklerken birden Görkem içeriye girdi.Selim elindeki bardağı birden yere düşürdü.Uzun uzun baktı genç kız Selim'e.Görkem sarışın,yeşil gözlü,güzel bir kızdı.Ustası bilierek işinin çıktığını, dükkanın ona emanet olduğunu söyleyip çıktı Selim'e.Delikanlı usta diyecek oldu ama çok geçti,ustası gitmişti.Başbaşa kalmışlardı!
Bir iki dakika göz göze bakıştılar.Öyle bir bakmaydı ki bu.. O bakışlara ne dağlar dayanırdı yıkılmadan,ne denizler dayanırdı fışkırmadan!

Selim:
-Buyrun hanfendi, demişti titrek bir sesle.Görkem gülümseyerek:
-Gitarımın akordu bozuldu.Sizden ricam,bir bakar mısınız?
-Tabi, dedi Selim.
Gitarı eline alırken eli eline değdi.Kıpkırmızı olmuştu heyecandan.Artık emindi.O, aşık olmuştu!
-Gitarınız tamam Görkem hanım, dedi.Genç kız şaşkın şaşkın:
-Adımı nerden biliyorsunuz?
Selim ne diyeceğini bilemedi.Yine titrek bir sesle:
-Geçen sefer geldiğinizde üzerinde isminiz olan bir kağıt yapıştırmıştı ustam gitarınıza.Oradan biliyorum.
Genç kız gülümsedi ve iyi günler dileyerek dükkandan çıktı.
Selim oturdu ve yine aldı eline bağlamayıı:
-Adını bilsem ne bilmesem ne
Aşkından ölürüm sevsen ne sevmesen ne
Gözlerinin yeşilinde solsam ne solmasam ne
Ben aşkından ölürüm sevsen ne sevmesen ne

Usta bu acı dolu şarkıyı bir süre dinledi.Ardından:

-Evlat sana iyi bir haberim var.Görkem benim yeğenimin arkadaşı çıktı.Görkem ve yeğenim aşağıdaki çay bahçesinde oturup birşeyler içeceklermiş.Yeğenimden rica ettim,tanıştıracak sizi.
Selim mutluluktan ustasına birden sımsıkı sarıldı.
-Usta büyüksün,Allah senden razı olsun!
-Hadi hadi bekletme kızı.Git hazırlan bugün izinlisin.
Selim koşa koşa eve gidiyordu.Üzerine güzel bir gömlekle ceket giymişti.Ustasının yeğeninin adı Gizem'di.Gizem'le önceden tanışıyorlardı.Kardeş gibiydiler lakin aradan bir süre sonra biraz soğumuşlardı birbirlerinden.Yine de ikisinden birinin yardıma ihtiyacı olsa,aynen bugünki gibi,hemen yardıma koşarlardı.
Selim çay bahçesinin önüne gelince durdu ve içinden bir ses:
-Şimdi tam vakti.Evet,evet şimdi! Asla heyecanlanıp kendimi rezil etmeyeceğim.Biliyorum benden etkilendi!
Bu ve buna benzer bir çok cümle geçmişti yol boyunca aklından.Çay bahçesine girdi Gizem'i gördü ve selam verip:
-Merhaba Gizem,nasılsın?
-İyiyim Selim ya sen?
-Ben de iyiyim.Ne tesadüf Görkem Hanım'la nerden tanışıyorsunuz?
-Görkem benim en yakın arkadaşım.Bir gitar çalıyor ki sorma,diyerek muhabbeti başlatmıştı Gizem.
Selim:
-Evet biliyorum gitardaki yetisini,demişti.
Gizem:
-Selim de çok iyi bağlama çalar.Bakın ne diyeceğim: Bir gün gitar-bağlama şöleni yapalım mı?
Görkem:
-Benim için sorun yok,olur yani.
Selim de zaten dünden razıydı.Kabul etti.İzin günü olan pazar gününe anlaştılar.
O gün gelmişti.Birlikte şarkı söyleyecekleri gün.Belki de göz göze geleceklerdi yeniden,hem de aşk şarkılarıyla.Yine aynı çay bahçesine gitmek üzere yola koyuldu.
Gittiklerinde bir kalabalık vardı.Görkem bayılmıştı!
-Hemen ambulans çağırın,hemen! diye bağırıyordu Selim. Beş ila on dakika geçmesine rağmen ambulans gelmemişti.Selim Görkem'i kucakladı ve çay bahçesinden çıkıp hastanenin yolunu tuttu.İlk defa ona dokunuyordu.Ancak,ancak böyle bir şekilde olacağı aklının ucundan bile geçmezdi.Şanslı ki az ilerde ACİL yazısınıı gördü.Koşar adımlarla hastaneye girdi:
-Kimse yok mu, yardım edin,kimse yok mu!
Bu sesi duyan doktor ve görevliler hemen sedyeyi getirdi.Genç kızın durumunu öğrenmek için bir kaç muayene yapıp,ardından test yaptılar.
Doktor:
-Hastanın yakını siz misiniz?
-Evet benim,neyi var doktor bey?
-Bakın söylemesi çok zor billiyorum ama,test sonuçlarına göre Görkem hanım,kanser...
Selim bunu duydu ve doktorun geri kalan cümleleri bir çığlık gibi beynine saplanıyordu.Dışarıya koştu ve bir banka oturup avazı çıktığı kadar bağırdı:
-Neden, neden aşık olduğum kadın,Neden! Daha ona söyleyemedim bile aşık olduğumu,Allah'ım sen ona yardım et ne olursun!
Aradan beş gün geçti.Selim odasının kapısından bir an bile ayrılmadı.Ailesinden çekindiği için odasına da giremiyordu.Birden odadan bir çığlık geldi.Selim kapıyı öyle bir açtı ki,kapının kolu elinde kalmıştı.Yere fırlatıp:
-Ne oldu! diye bağıracak oldu ki,kızın nefes almadığını farketti.Hemen doktoru çağırmış olsa da,geç kalmışlardı.Görkem,Görkem ölmüştü!
Bir pazar sabahı defnedilmek üzere mezarlığa gittiler.Oraya gidince annesi Selim'e:
-Selim sen misin? demişti.
Selim üzgün bir halde:
-Evet efendim benim, demişti.
Annesi:
-Kızımın hastalığını çok önceden beridir biliyoruz.Kızımın içine mi doğdu nedir bilmiyorum ama, 'Anne bu kağıdı sakla.Eğer olur da bana birşey olursa,bunu Gizem'in arkadaşı Selim'e ver' dedi.Gizemi yakından tanırım.Bu kağıt da sana ait oğlum,demişti.
Selim ağlayarak okuyordu kağıtta yazılı olanları.Kağıtta yazanlar şunlardı:
-Merhaba Selim. Hatırlıyor musun ilk gün gitarı akort etmek için aldığında elin elime değmişti.Sen gitarı yaparken sürekli elime bakıyordum.Sana çılgınlar gibi aşığım bu yüzden sürekli sağlam olan gitarı bozuk diye sizin dükkana getiriyorum.Ama ben, ben kanserdim Selim.Kanserdim diyorum çünkü sen bu kağıdı okuduğunda ben bu hayatta olmayacağım.Benden sonra hayattan kopma.Beni sakın unutma, umarım hayatın boyunca daima mutlu olursun. Hoş çakal...
Selim bunu okuduktan sonra yere yığıldı ve ağlamaya başladı. Gömerlerken dayanamayıp üzerine toprağı bir de kendisi attı.
Aradan 2 yıl geçmişti. Selim dünyadan uzak,sessiz,içine kapanık birisi olmuştu. Aşkının acısına dayanamayıp,tıpkı onun gibi kanser olmuştu.Beş ay sonra ise,ölmüştü..

Kimin ne zaman öleceğini hiç birimiz bilemeyiz. Bundandır ki,elimizden bir şey gelmez. Şayet birine aşıksanız,çok geç olmadan, ona söyleyin.Sakın gizlemeyin.Çünkü gizlerseniz,bir daha asla söyleyemeyebilirsiniz...

27 Ocak 2013 7-8 dakika 3 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (2)
  • 12 yıl önce

    Günün Öyküsünü ve kalemini tebrikler. 👍👍👍

  • 12 yıl önce

    Kimin ne zaman öleceğini hiç birimiz bilemeyiz. Bundandır ki,elimizden bir şey gelmez. Şayet birine aşıksanız,çok geç olmadan, ona söyleyin.Sakın gizlemeyin.Çünkü gizlerseniz,bir daha asla söyleyemeyebilirsiniz...

    Çok haklısınız,ne diye bilirim ki,bazen susmak gerekiyor...

    👍👍👍Kutlu/yorum👍👍👍