İç Ses

Bir mahalleye bir tır dolusu giyecek yardımı gelmişti. Mahalleliler tırın arkasında toplanmış bekliyorlardı.

Kapak açıldı. Tırın üzerinde yakışıklı uzun boylu bir adam belirdi. Bir kurtarıcı edasıyla haşa Allah gibi herkesten yüksekte kendine el açanlara bakıyordu. Gülümsüyordu. Halk heyecanlanmış elleri havada gelecek yardımları bekliyorlardı.

Bütûn bu olanlardan ziyade mahalleden bir genç, bir köşeye oturmuş hem olanları izliyor hem de kendi kendiyle konuşuyordu.
-Oradakilerin hepsinin ihtiyacı yok ki dedi. Niye ısrarla almaya çalışıyorlar.
İç sesi cevap verdi:
-Öyle diyorsun ama farzetki orada milyarlarca para dağıtılıyor. Yine de gidip almaz mıydın?

Gencin adı özgürdü. İç sesinin sorduğu bu soru karşısında bir hayli zorlanmıştı. Öyle bol keseden atıp tutmayı sevmiyordu. "Almam" diyemedi ve devam etti.
-Bunu ancak öyle bir durumu yaşadığımız anda anlarız.
İç sesi Özgür'ü sıkıştırmaya çalışıyordu:
-Peki öyleyse bir sorum daha var. Dedi. Diyelim ki ıssız bir yerde bir arkadaşınla yalnız başınasın. Kimseler yok,yiyecek yok,içecek yok... hayatta kalmak için yalnızca birinize yetecek bir lokma var. Sen mi yerdin,yoksa arkadaşına mı verirdin?

Özgür duraksadı. Hakikaten zor bir soruydu.
-Bu soruyu başımdan geçen bir olayı anlatarak cevaplayayım dedi. İç sesi:
-peki dedi. Özgür anlatmaya başladı:
- Bundan birkaç yıl evvel sahil kenarında geziniyordum. Evimden uzakta olduğum için kimseyi tanımıyordum. Hava güzeldi ve sahil kenarında uyumaya karar vermiştim. Fakat o anda öyle bir açlık çökmüştü ki üzerime,elim ayağım boşalmış ve ve terlemiştim. Bayılmak üzereydim. Cebimdeki son kuruşla bir simit aldım. Tam yiyecekken bir köpek geldi yanıma. Elimdeki ekmeğe bakıyor o da açlıktan titriyordu. O anda nefsimle öyle bir yarış içine girmiştim ki anlatamam. Bir yandan açlıktan bayılacak gibi olan ben. Bir yandan aç bir sokak hayvanı. Õnce kendimi kandırma yoluna başvurmuştum. " O alışıktır Özgür,o dayanıklıdır Özgür" diyerek kendimi kandırıyor vicdanımı bu sahtekarlıklarla rahatlatmaya çalışıyordum. Sonunda bir çelme takmıştım nefsime. Bu ilk hamleyi yapana kadar çok çetin bir savaş vermiştim. Ve sonunda bir lokma vermiştim. Baktım kesmiyor yarısını verdim. İkimiz de mutlu olduk. Her şey o bir lokmayı verebilmemdeki cesaretle başladı gerisi geldi.

Özgür duraksadı. İç sesine:
-Sorduğun soruya benziyor değil mi?
-Tam olarak değil ama neyse...

Özgür bir yandan da karşıda olan bitenleri seyrediyordu. Ne kadar garipti. Bir kaç kişi yüksekte binlercesi aşağıdaydı. Fark neydi? Çünkü dünya böyleydi. Her zaman bir kaç uyanık birilerinin sırtına basar yukarı çıkar ve onları yönetirdi. O yüksekte olduğu içinde halk boyun eğerdi. İnsanlar olarak her zaman yüksektekilere zaafımız olmuştur. Allah'ta böyle evet o büyüklenmekte haklı bir şey diyemem ama biz olmasaydık kime neye büyüklenecekti.

Özgür böyle düşünmeye devam ederken iç sesi girdi araya
-Daha fazla düşünme sen muhtaçsın.

25 Ocak 2018 2-3 dakika 25 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 6 yıl önce

    Keşke her birimiz iç sesimizi vicdanımızı dinlese de toplumda sınıf ayrımı kalmasa

    Güzeldi Hüseyin

    Çokça tebriklerimle👑