İki Âşık

Çocuk onu gördüğü anda vurulur. 'Tamam...' der. 'İşte bu benim aradığım kişi...' Kız da onu görür ve onunda aklı başından gider adeta... Vurulurlar resmen birbirlerine... Ama ne yazık ki çocuk kısa bir süre sonra kızdan uzaklaşmak zorunda kalır... Başka bir şehire gider mecburiyetten ve sonraları telefonuna bir mesaj gelir çocuğun: 'Merhaba...' O anda çocuk 'Bu da kim?' diye geçirir aklından ve cevap yazar kıza: 'Merhaba siz kimsiniz?' ve bu mesajla birbirlerini hatırlarlar. Ayrı şehirdeler ikiside... Ama yürekleri bir...

Çocuk çok saf kalpli ve tertemiz yüreklidir. Bütün sevgileri hak eder. Kız da öyledir.
Çocuk ve kız birbirlerinden çok etkilenirler ve birbirlerini deli gibi sevmeye başlarlar. Telefonda hasret gidermeye çalışırlar sürekli ve birbirlerine olan hasretleri de gittikçe artar aynı zamanda. Çocuk kızın yanına gitmeye karar verir ve bir gün kızın yanına gider. Buluşurlar. İlk günün vermiş olduğu tedirginlikle kız çok çekinir. Birbirlerini daha fazla tanımaya başlarlar. Ta çocukluk anılarına varıncaya kadar konuşurlar. O günü o şekilde tedirginlikle geçirirler.

Sonraki gün yine beraber gezerler, yemek yerler, sahilde el ele dolaşırlar ve deniz kenarında birbirlerine ilk 'Seni seviyorum...' larını söylerler. İlk öpüşmelerini yaparlar yine sahilin kenarında, denizin o aşk dolu sessizliğinin arasında... İkisi de birbirinden vazgeçemez artık ve çocuk tekrar ayrılmak zorunda kalır kızın yanından. Dudağında kızın kokusu vardır. Bu zamana kadar hiç yaşamadığı duyguları yaşarlar ikisi de...

Çocuk kızla geçirdiği ayrı günlere isyan eder. Kız da bu durumdan çok üzülür ve...
İkisi de ailelerine açılmaya karar verirler... Oysa ki daha yaşları evlilik için küçüktür... Aşkın da vermiş olduğu etkiyle bunlar her şeyi göze alırlar ve evlilik adımlarını yavaş yavaş atmaya başlarlar.
Kız ailesine çocuğu anlatır. Çocuk da ailesine kızı anlatır... İkisi de bir sorun çıkmasından çok korkarlar. Çünkü birbirlerinden ayrı yaşayamayacaklarını düşünürler...

***

Kızın ailesinin gelir kaynağı tarımdır. Babası çiftçilikle uğraşır. Bir kaç tane meyve ağaçları vardır. Hayvan besler. Tek geçim kaynakları bunlardır. İki katlı müstakil bir evleri vardır. Çocuğun ailesi ise lüks denecek kadar iyi bir hayat yaşamaktadır.

Kızın ailesi ilk başta karşı çıkar. 'Olmaz...' der. Kızlarını uzağa göndermek istemezler. Ama kız da bunu kabullenemez. Kızın akrabaları devreye girer ve bir şekilde kızın ailesi ikna olur.

Çocuğun ailesi çok sevinir bu duruma ve çocukları ile gurur duyarlar. Ufaktan ufaktan alışveriş yapmaya başlarlar. Aileler de uzak olduğu için çocuk söz de keseriz düşüncesiyle söz yüzüklerini de alır.

Ve bir zaman sonra çocuk ailesini de alıp kızın ailesi ile tanışmaya giderler. Kız da çocuk da çok mutludurlar. İkisinin de gözleri birbirlerinden başkasını görmez. Aileler tanışır.

Ve isteme anı gelir. Çocuğun ailesi kızı ister: 'Allah'ın emri peygamberin kavli ile...' Fakat ortada garip bir durum vardır. Kızın kendi ailesi yerine akrabalarından amcası ve dedesi onaylarlar istemeyi ve iki aşık tereddüt içerisinde düşünmeye başlarlar. 'İnşallah bir sorun çıkmaz...' diye dua ederler...
Kız istenmiştir artık. Söz yüzükleri takılır. Amcaları takmıştır yüzüklerini...Duasını da dedeleri yapar. Evliliğin adımlarını atmaya devam ederler ikisi de...

***

İkisi de birbirlerinden ayrı oldukları için çocuk sürekli kızın yanına gider. Beraber çok güzel vakit geçirirler. Çocuk kızın yanına her gidişinde ona bir hediye alır ve kızı mutluluklara boğar. Çocuk sürekli kızın yanına gidip gelerek bu şekilde hasret giderirler...

***

Nişan tarihi belli olmuştur. 18 Temmuz 2009.... Artık ikisi de birbirine kavuşacağı anı iple çekerler.
Ve nişan alışverişleri başlar. İkisi de büyük bir sevinç ve heyecan içinde nişan için gerekli ne varsa alırlar. Hiçbir eksikleri kalmamıştır...

Tarih 15 Temmuz 2009... Çocuk otobüs biletlerini alır ve yolculuk başlar. Oradaki eksiklikleri de tamamlarım düşüncesiyle birkaç gün öncesinden giderler...

Ve eve varırlar sonunda. 'Hoş geldiniz...' diyerek karşılar kızın ailesi çocuğun ailesini. Evde kalabalık vardır. Kızın akrabaları gelmiştir. Bir yandan çaylar içilir, bir yandan hal hatırlar sorulur. Böylece sohbete başlarlar. İki gün boyunca kızın ailesi çocuğun ailesini çevre civarı gezdirir. Bahçelerine götürür... İki aşık da çok mutludurlar. Sevinçten yürekleri pırpır eder. Doyasıya hasret gidermişlerdir birbirleri ile... İki gün bu şekilde geçer.

***

Ve alışveriş için son olarak nişan yüzükleri kalır... Nişan yüzüklerini almak için çarşıya inerler kızın babası, çocuğun ablası ve iki aşık...

Çocuğun annesi evde kalır ?Gidip de onları rahatsız etmeyeyim. Rahatça alışverişlerini yapsınlar.' düşüncesi ile... Babası da kahvede kızın amcası ve dedesi ile beraber çay kahve eşliğinde muhabbet ederler.

***

Çarşıdaki alışverişlerini de yaparlar. Yine büyük bir sevinç ve heyecanla yüzüklerini beğenirler iki âşık. Fotoğrafçı ayarlanmıştır, kuaför ayarlanmıştır, çerezler alınmıştır, kuru pastalar için tabaklar alınmıştır...

Tam eve dönecekler ki işte o an gelir çatar... Akıllarından geçen başlarına gelmiştir...
Kızın ablasından bir telefon gelir: 'Çabuk eve gelin! Çocuğun annesiyle annem birbirlerine girdiler !' İki aşığın da dünyası kararmıştır adeta... Bütün hayalleri yıkılır ikisinin de o anda...
Sorun ise çocuğun askerlik durumudur... İki aşık alışverişte iken evde iki dünür konuşup muhabbet ederler. Düğün meseleleri falan filan derken askerlik muhabbetine gelir konu. Aslında kızın annesi çocuğun daha askerlik yapmadığını biliyordur. Ama oradaki amaç farklıdır. Kızın annesi aynı zamanda kızından ayrı kalacağını da düşünür. Zaten bu işe başından beridir de gönüllü değildir. Çocuğun annesi bir an evvel düğünün yapılmasını ister. Fakat kızın annesi askerlik konusunu sorun haline getirir. Gönlü de olmadığından işi olabildiğince uzatmaya çalışır. 'Çocuk askerliğini yapsın gelsin, memur olsun...'

Askerlik meselesi yüzünden bir tartışma çıkar ve kızın annesi feryat figan etmeye başlar...

***

Ve iki âşık apar topar eve giderler... Kızın annesi ağlıyor, saçını başını yoluyor, sinir krizleri geçiriyor... Nişan için alınan ve odanın birinde kanepelerin üzerine gelen misafirlerin de görmesi için serilen eşyalardan kendi aldıklarını toplayıp çocuğun kızları için aldığı eşyaları odanın içerisinde sere serpe edip dağıtır kızın annesi...

Ve en acısı da kızın annesi çocuğun ailesini evden kovar... Resmen kollarından tutup kapı dışarı atar...

***
İki aşık eve geldiklerin de olanlara inanamazlar ve ikisi de annelerini ararlar... Kız annesini odanın birinde sinir krizi geçirircesine ağlayarak görür ve direk annesinin yanına gidip ona sarılarak onunla beraber ağlamaya başlar... Kızın annesi kızın parmağındaki yüzüğünü ve çocuğun diğer aldığı takıları bir hışımla çıkarır ve kızına şöyle der: 'Eğer o çocukla evlenirsen bizi unut !' Kızın annesi kızına adeta psikolojik bir baskı uygular...

Çocuk ise evde annesini göremez. Kızın ablasına sorar: 'Annem nerede?' diye. Kızın ablası: 'Amcamlara gitmiştir...' der. Kızın ailesinin evi ile amcalarının evleri yan yanadır. Çocuk evden bir hışımla çıkar ve amcalarının evine gider. Annesine direk bağırarak hesap sorar ve annesi anlatır bütün olayları. Çocuk annesini de alıp kızın ailesinin evine geri giderler. Gittiklerinde ise kızın ablası çocuğun annesini ve onu annesinin bulunduğu odaya sokmaz. 'Annem sizi görmek istemiyor !' diyerek başka bir odaya götürür.

Ortalık yıkılmıştır. Evde sanki bir terör havası eser... Herkes suskun... Çocuk da kız da kara kara düşünmeye başlarlar 'Ne olacak bu işin sonu?' diye...

Ve bir odaya kapanır iki âşık... Birbirlerinin gözlerine bakarlar. Büyük bir aşkla sımsıkı birbirlerinin ellerini tutarlar. Çocuk der ki: 'Anneni razı et. Yoksa böyle olmayacak...' Kız da cevap verir çocuğa: 'Ben razı edemem. Sen konuş annemle. Sen razı et annemi...' Çocuk gururludur. Kendinden çok ailesinin gururunu düşünür ve kıza şöyle cevap verir: ' Hayatım senin annen benim ailemi evden kovmuş. Ben annenle gidip ne konuşayım? Zaten parmağındaki yüzüğü de aldığım takıları da çıkardı annen. Senin ikna etmen lazım anneni.' Kız çocuğa olan sevgisinden dolayı annesinin yanından ayrıldıktan sonra yüzüğünü ve diğer takılarını tekrar takmıştır. İkisi de birbirine sarılarak ağlarlar. Deli gibi ağlarlar... Kızın annesi kıza psikoloji bir baskı uygulamıştır 'Gidersen bizi unut...' diye. Kızda annesine karşı gelemez ve bu yüzden gidip annesiyle konuşamaz... Ortada fındık kabuğunu bile doldurmayacak bir mesele vardır. Ama onlar için çok büyük sorun olmuştur bu mesele ve sonunda çocuk hayatını karartırcasına: 'Tamam o zaman. Buraya kadarmış...' der... Böylece kız parmağındaki yüzüğünü çıkarır. Odadan çıkarlar... Çocuk ailesine: 'Toplanın gidiyoruz. Bu iş buraya kadar...' der. Kızın ailesi odadan dışarı hiç çıkmazlar... Bütün eşyalarını kapının önüne koyarlar ve çocuk dünyasını karartarak evden ailesi ile beraber çıkar. İlk otobüsle kendi evlerine dönerler...

***

Çocuk bu olaydan sonra çok düşünmeye başlar. Sürekli düşünür. Yemeden içmeden kesilir. Bir ay boyunca yataktan kalkamaz. Geceleri gözleri hep ağlar ve uyuyamaz. Kızı düşünür hep... Aklından bir sürü şey geçirir: 'Nasıl oldu da olaylar bir anda bu şekilde gelişti ' Çocuk perme perişan olmuştur. Yüreği kan ağlıyor artık...

Kız da ilk başlarda çocuğu düşünür hep. O da perme perişan olmuştur. İkisinin de hayatları kararmıştır... İkisini de birbirlerinden ayrı kalmanın acısı sarmıştır...

Çocuk hasta olur. Sinir krizleri geçirmeye başlar... Kaldıramaz yüreği bu durumu ve anti depresan ilaçlar kullanmaya başlar... Çocuk artık anti depresan ilaçlarla ayakta durur...

Ve bir süre sonra bunlar tekrar telefonda konuşmaya başlarlar... Çocuk kızı ikna etmeye uğraşır. Kız da çocuk da birbirlerini deli gibi severler... Ama kızın annesi kıza baskı uyguladığından kız bir türlü ikna olmaz... 'Artık bu işin geri dönüşü yok...' der... ikisi de geceleri telefonların başında karşılıklı ağlaşırlar. Kız artık istemeyerek de olsa, hayatın ona oynadığı bu acımasız oyunu kabul edercesine işi uzatmak istemez ve son kez telefonda birbirlerine 'Seni seviyorum...' derler. Çocuk kıza 'Seni asla unutmayacağım. Kalbimin bir köşesinde hayatım boyunca yaşatacağım seni...' der ve telefonlarını kapatırlar. Kız bir süre sonra telefon numarasını değiştirir. O andan itibaren birbirlerinden haber alamazlar...

Ailesi ile birlikte kızın ablası da kıza destek olarak bir şekilde çocuğu unutturmaya çalışırlar ve başka birisi ile tanıştırırlar.

Çocuk ise kızı asla unutmak istemez. Yüreğinde yaşatacaktır onu... Bu acı çocuğa çok kötü gelmiştir. Çocuk da her ne kadar kızı unutup acılarını dindirmek istese de başaramaz... Çocuğun hayatı tamamen kararmıştır...

Ve aradan fazla bir vakit geçmeden çocuk kız hakkında bir duyum alır. Kız ailesinin tanıştırdığı kişi ile nişanlanmıştır... Hatta nikahları bile yapılmıştır... İşte o anda çocuğun bütün duyguları alt üst olur ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar... Aklına kötü kötü düşünceler getirir. Aldığı anti depresan ilaçlarında etkisi ile bir an için yüreğinin bu acıyı daha fazla kaldıramayacağını düşünür ve kendisini öldürmeye karar verir. Fakat bunu yapmak da kolay değildir onun için. Onun da bir ailesi vardır ve bunu yapınca ailesinin ne durumlara düşeceğinin farkındadır. Ailesini zor durumda bırakmamak için kendini öldürmekten vazgeçer...

Kız artık nikahlanmıştır ve düğünü olacaktır...

Çocuk ise hayatına kaldığı yerden kalbindeki tatlı ama bir o kadar da acı bir duygu ile yaşamaya devam eder...

**************

Bir gün bana
ben mi yaşamak mı
diye soracaksın

Sana
yaşamak diyeceğim

Küseceksin
ama ben
yaşamakta inat edeceğim
ve
çekip gideceksin.

Yaşamak
sen demek ya
hiç bilmedin
b i l e m e y e c e k s i n...
(Şiir alıntıdır.)

09 Ocak 2010 12-13 dakika 3 öyküsü var.
Yorumlar