İkinci Şans

Denemişi denemek, denemek değildir ve tarih, her zaman tekerrürden ibarettir derler. Bu sözlerin kıymetini, insan ancak başına gelenlerden sonra anlayabiliyor. Başkası anlatır, nasihat eder, örnek verir… Ama dinleyen kulak başkayken, yaşayan yürek bambaşkadır. Burnun sürtmeden, ağzın yanmadan bazı hakikatleri anlamak mümkün olmuyor.


Herkes ikinci bir şansı hak eder mi? İşte burada biraz duruyorum. “İnsan nefis sahibidir, hata yapar, pişman olur, bir daha yapmaz” diye süslü cümleler kurmaya lüzum yok. Zaten edebiyat da her zaman karın doyurmuyor. Son dönemlerde siyasetçiler ‘mağdur edebiyatı’, din adamları ise ‘fakir edebiyatı’ yapmaya başladı. Yaşadıklarıyla, söyledikleri arasında dağlar kadar mesafe varken, nutuk çekmenin ne kıymeti var? Oysa insan anlattığıyla değil, yaşadığıyla örnek olmalı.


Benim de bir hikâyem var. Dört yıl önce biriyle tanıştım. Güzel başladı, çeşitli bahanelerle bitti. Aradan zaman geçti, yaklaşık on ay önce tekrar yazmaya başladık. İnsan alışkanlıklarından kolay vazgeçemiyor ve bugün o meşhur soru-cevap faslı:


-Sevgilin var mı?


-Var.


-Görüşüyor musun?


-Her hafta.


-O zaman benimle neden konuşuyorsun?


-Arkadaş olarak.


Ne yalan söyleyeyim, bu ‘arkadaşlık’ çeşitlerini ben hâlâ öğrenemedim. Konuşma arkadaşı, yazışma arkadaşı, görüşme arkadaşı, özel arkadaş, eğlenme arkadaşı… Her şeyin türediği bu çağda, demek ki arkadaşlığın da çeşit çeşit türü varmış.


Ama biliyorum ki, herhangi bir yeriniz kırıldığında ya da bir ameliyat geçirdiğinizde, o bölge asla eskisi gibi olmaz. En ufak darbede sızlar, acır. İnsan kalbi de böyle. Aynı kişiler, aynı karakterler, aynı bahaneler… Sonuç hep aynı: Aynı yerden canınız yanıyor.


Kısacası; bazı şeyler, bir kere yaşandığında değerli. İkinci kez yaşanmaya kalkışıldığında sadece ‘alışkanlık’, biraz da ‘anlamsız inat’ kalıyor geriye.

13 Temmuz 2025 1-2 dakika 687 öyküsü var.
Yorumlar