İlk Aşkım

Amel Defteri’nden
Bölüm 28
Onunla olan arkadaşlığımız birkaç ay sürdü. Ondan ve ailesinden, benim için “yabancı” olan pek çok şey öğrenmiştim. Hatta şu an “en iyi” arkadaşlarımdan birini bile, ona duyduğum “saçmalık düzeyindeki” kıskançlığım sayesinde edinmiştim.
Zamanla, onun beni, benim onu önemsediğim kadar önemsemediğini fark ediyordum. Hislerimiz asimetrikti; bendeki fazlalık, ondaki yetersizliğin göstergesiydi. Gönül işiydi bu, yapacak bir şey yoktu. Sonun başlangıcı ise, okulda bir başkasına olan o sevgi dolu ve hayranlık dolu bakışını görmem oldu. Tıpkı benim ona baktığım gibi bakıyordu. O an anladım ki, bende platonik bir şekilde başlayan hislerin, hayattaki bir karşılığı asla olamayacaktı. Ben yine her zamanki gibi, “kronik platonik” kalacaktım. Hepsi buydu.
O, o andaki ben ile o andaki kendi arasında yapması gereken seçimi doğru yapmıştı. İlişkimizi daha da sıradanlaştırmadan sonlandırmak en doğrusuydu. Ona asla kabalık, barbarlık ya da şiddet gibi şeyler etmedim. Sadece gerçeği o da ben gördük ve çekildik..
O zamanlar çok üzülmüştüm elbette. Ancak sonraları, bakış açımı değiştirmem, kendimi daha çok geliştirmem gerektiğini anladım. Hayatın, belirli kurallar içinde, aslında ne kadar basit ve yalın ilerleyebileceğini zamanla daha iyi kavradım. Sanırım o, bana sadece, kendi dünyasından, işleyiş kurallarının nasıl olması gerektiğini göstermek istemişti. Ben de onun bana gösterdiği ya da benim onda gördüğüm kadarıyla yetindim. Elime geçeni aldım ve yavaş yavaş, yeni dostluklara,aşklara yeni bir ‘ben’ olarak devam ettim.
Bana kalırsa, platonik ve melankolik olmanın şiirsel cazibesi, yaratıcılık için etkili olabiliyordu belki; ancak bunun hayattaki karşılığı maalesef o kadar gerçekçi değildi. Bu tıpkı şuna benziyordu: Paran ve gücün diğerlerinden katbekat fazla olabilir, ama bu seni “medeni” yapmazdı. İkili ilişkilerde de durum aynıydı. Sevgin, hislerin, duyguların dünyanın en büyüğü kadar kuvvetli olabilir, ama eğer onu medeni bir şekilde, yalın, abartıya kaçmadan, basit ve karşılıklılık içinde aktarmayı öğrenememişsen, bu “büyüklük” ve “muhteşemlik” yalnızca senin gözünde öyle kalır. Başkası için “saflık” hatta naiflikten öte bir anlam ifade etmez, edemez de zaten. Sen istediğin kadar böbürlen, istediğin kadar yücelt, “eşi benzeri yok” de…
Bundan sonraki hayatımız, gideceğimiz yollar bizi terbiye etsin diye küçük adımlarla yeniden başlayacaktı..
“Yürümeyi bilirsen yollar kısalır; bilmezsen, yürüdüğün yol dolandığınla kalır.”Bunu öğrenmiştim.Hala da öğrenerek yürüyorum.
Kutsal bir kitabın adı gibi, ay ışığına benzeyen o güzelliği ile “ilk aşkım”dı.
Devam edecek..
Teşekkür ederim..Selam ve saygılarımla..