İmdat Babam Sigara İçiyor

Güneş tepelerin ardındaki evine çekildikten sonra ay gülen yüzüyle dünya çocuklarına 'merhaba' diyordu. Bu sırada insanlar evlerine doğru ilerliyor, günün yorgunluğunu atmak ve dinlenmek istiyorlardı.

Recep bey de bu yorgun insanlardan birisiydi. Arabasından inip, küçük bahçesini geçerek eve vardı. Pencerede babasının yolunu gözleyen küçük prensesi Zeynep onu görünce sevinçle kapıya ilerledi. 'Baba baba' diyerek Recep beyin boynuna atıldı. Babası zoraki bir gülümseme ile 'merhaba tatlım nasılsın?' diyebildi. Sonra da onu kucağından indirdi. 'Şimdi yorgunum, dinlenmek istiyorum' dedi.

Zeynep yüreğindeki sevgi coşkusunun birden durgunlaştığını hissetti. Akşama kadar babasını ve onun kokusunu özlemişti. Ama o ne yapmıştı? 'Yorgunum' diyerek başından savmıştı.

Bu tür babaları anlamak oldukça zordu. Çünkü onlara niçin çalıştıkları sorulsa, hemen çocukları için olduğunu söyleyeceklerdi. Ama ne garipti ki, kendileri için çalıştıkları çocuklarına gerekli ilgiyi göstermekten uzaktılar.

Anne Gül Hanım, babanın geldiğini Zeynep'in bağırmasından anlamıştı. O da mutfaktan çıkarak Recep beyi karşıladı. 'Hoş geldin bey, günün nasıl geçti?' Recep bey somurtkan bir yüzle; 'Eh fena sayılmaz. Akşam için ne yaptın? Kurt gibi acıktım' dedi.

Gül hanım, 'dolma, çorba ve cacık yaptım. Hemen sofrayı hazırlıyorum' diyerek mutfağa döndü. Gül hanım, Recep Beyin bu tavrına alınmamış görünüyordu. Ne de olsa on yıllık eşiydi. Onu tanıyordu. Bundan dolayı Gül Hanım olur olmaz şeyleri sorun etmiyordu. Önemli olan evin huzuruydu.

Recep Bey televizyonun karşısına geçmiş kanalları geziyordu. Yanında kokusuna hasret kızı da boynu bükük bir şekilde duruyordu. Bir kanalda sigarayla ilgili reklâm filmi oynuyordu. Bu film Zeynep'in dikkatini çekmişti. 'Baba baba bak sigaranın zararlarını anlatıyorlar' dedi.

Recep Bey kızının bu ilgisine şaşırmıştı. ' eee ne olmuş sigaranın zararlarını anlatıyorlarsa. Sana ne! Yoksa sen de mi sigara içiyorsun?'

Zeynep; 'babacığım ben sigaradan üç şeyden dolayı çok korkuyorum. Onun için de sigaranın zararlarını anlatan filmi görünce çok etkilendim.'

Recep Bey çok şaşırmıştı. Heyecanla ama biraz da alaycı bir tavırla sordu; 'Neymiş bakalım bu korktuğun şeyler. Söyle de biz de bilelim. Ona göre önlem alalım' dedi.

Zeynep babasının bu sözleri üzerine korktuğu şeyleri sıralamaya başladı;

'Birincisi babacığım, ben senden daha çok sigara içiyorum.'

Zeynep'in bu itirafı Recep Beyi çok şaşırttı. Öfkeli bir merakla; 'Nasıl yani benden daha fazla sigara içiyorsun? Seni hiç sigara içerken görmedim.'

Babasının bu şaşkın bakışları altında Zeynep hafiften gülümsemişti. Sözlerine şöyle devam etti; 'Babacığım sen yanımda sigara içiyorsun. Dumanını dışarıya üflüyorsun. Senin yanında duran ben de istemeden sigaranın dumanlarından etkileniyorum. Küçük ciğerim hep seni şikâyet ediyor. Çünkü evde içtiğin sigaralar hem havayı kirletiyor, hem de küçük ciğerime zarar veriyor. İşte birinci korkum; bu küçük yaşta sigara içmediğim halde, senden çok içmiş gibi zarar görmem.

Bundan daha kötüsü de babacığım, küçük kardeşimin hiçbir şeyden haberi yokken zehirlenmeye mahkûm olması, dedi.

Bu sırada koltuğun yanında mışıl mışıl uyuyan küçük Umut hafiften öksürmeye başladı.

Zeynep kardeşini göstererek; işte görüyorsun ya babacığım şimdiden öksürmeye başladı. Senin içtiğin her sigaranın dumanı, onun minicik ciğerine zehir akıtıyor. Sen de bunun tek suçlusu oluyorsun. İleride çocuğun nefes darlığı çeker, astım hastalığına yakalanırsa bunun sebebini başka yerlerde arama. Çünkü tek nedeni sen olacaksın.

Recep Bey Zeynep'in bu sözleri üzerine derin derin düşünmeye başladı. İlk önce kızacak gibi oldu, ama dinlediği şeyler duygularını etkiliyordu. Küçük bir çocuktan ders almak bir baba için zor olsa da, ders alınan kendi çocuğu olunca gurur duymak gerektiğini düşündü. Çünkü kendi çocuğunun artık kendisine zarar veren şeyleri bilecek bir olgunluğa geldiğini görüyordu. Bunun için kendi içinde bir çelişki yaşamasına rağmen kızını dinlemeye karar verdi.

'Devam et bakalım çok bilmiş doktor hanım. Bize daha ne nasihatler vereceksin. Söyle de ders alalım;

Babasının bu yarı alayca sözleri Zeynep'i söyleyeceği şeyleri dile getirmekten alıkoymadı. Bilakis onun kendisini dinlediğine kanaat getirdi. Bundan cesaret alarak daha dikkatli konuşmaya başladı;

'İkincisi babacığım, senin için korkuyorum.'

Recep Bey Zeynep'in bu sözüne de ilk önce bir anlam vermedi. Yine şaşkınlığını gizleyemedi. 'Nasıl yani kızım, benim için neden korkuyorsun?'

Zeynep babasının bu şaşkınlığı karşısında ona garip garip baktı. Bu sırada Gül Hanım yemekleri masaya hazırlıyordu. Baba kızın böyle derin bir sohbete girmelerine hayret etmişti. Ama buna rağmen onların sohbetini bozmamak için kızını yardıma çağırmadı.

Annesi sofrayı hazırlarken Zeynep'te babasına korkularını anlatmaya devam ediyordu.

'Sevgili babacığım ben senin kadar tecrübeli ve hayat bilgisine sahip değilim. Ama özellikle televizyonda seyrettiğim eğitim programları beni çok geliştirdi. Hele şimdi söyleyeceğim korkum sizin için daha önemli. Çünkü sigaranın zararları ile ilgili filmlerde öyle korkunç örnekler gösterdiler ki, inan çok korktum. Ayakları kesilen, damarları tıkanan, nefes darlığı çeken insanları seyrettim. Onları izlerken hep aklıma sen geliyordun. Ve bir gün bundan dolayı, babacığımın da ayağı kesilirse ne yaparım diye hep endişe ediyordum. İşte şimdi bu korkumu dile getirme fırsatım da oldu. Ne olur babacığım bu kötü arkadaştan kurtul. Hem kendine hem de bize zarar veriyorsun. İşte ikinci korkum da buydu.'

Recep Bey kızının söylediği sözleri içinden düşünmeye başladı. Bir baba olarak kızına kızması mı yoksa takdir mi etmesi gerektiğine karar veremedi. Çünkü baba olarak bir çocuktan nasihat almak bu güne kadar görmediği bir şeydi. Ama sağduyulu düşünmeye başladığında kızını takdir etmesinin daha doğru olacağına karar verdi. Çünkü kızı kendi ve ailesinin sağlığı için konuşuyordu. Bu düşünceyle bıyık altından gülmeye başladı. Gözlüğünü çıkardı. Sehpanın üzerine koydu. Elini kızının omuzuna atarak kendine doğru çekti. Alnından öptü. 'Aferin sevgili kızım söylediğin konular gerçekten de doğru ve güzel konular. Uyarın için teşekkür ederim. Hele şu son korkunu da söyle de anneni fazla bekletmeden yemeğe oturalım. Çünkü üçüncü korkunu da merak ettim. Şimdi onu dinliyorum.' dedi.

Zeynep babasının bu güzel tavrına ve takdir edici sözlerine karşılık ona sarıldı. Yanaklarından doyasıya öptü. 'Canım babacığım seni çok seviyorum. Beni dinlediğin ve kızmadığın için de ayrıca çok ama çook teşekkür ediyorum. Şimdi son korkumu da söyleyeyim; sen babacığım kendi zehrini kendi elinle ve paranla satın alıyorsun. İnsan kendisini zehirlemek için para veriyorsa buna intihar derler.

Bununla birlikte benim harçlığımı ve ailemizin kazancını seni zehirleyecek sigaraya vermen beni üzüyor. Çünkü babacığım küçük bir hesap yapmıştım. Sigaraya verdiğin parayı benim eğitimime ayırsan inan çok daha güzel şartlarda okuyabilme imkanına sahip olacağım. Günde bir paket sigara içiyorsun. Bir sigaraya da 3 ytl veriyorsun. Bu, ayda 90 ytl yapıyor. 90 ile de 12 yi çarptığımızda 1.080 ytl yapıyor. Bu para hem bizim birçok ihtiyacımızı giderir, hem de seni birçok sıkıntıdan kurtarır. İşte neredeyse altı aylık kiramıza denk geliyor. Bunun için babacığım bazen haykırmak istiyorum; imdaaat babam sigara içiyor.'

Recep Bey Zeynep'in bu sözleri üzerine ağzı açık kaldı. 'Vay bee demek biz ne kadar parayı bu zehire veriyormuşuz da haberimiz yokmuş. Aferin kızım sana. Hem benim hem kardeşinin hem de ailemizin sağlığını ve gelirini koruduğun için sana teşekkür ederim. Şimdi Gül hanımın hazırladığı gül gibi yemekleri afiyetle yiyebiliriz. İşte sana söz veriyorum. Sigara paketini içindekilerle birlikte çöpe atıyorum. Bundan sonra seni ve kardeşini sigara dumanında boğulmana izin vermeyeceğim. Senin imdat sözünü duydum. Ve sana yardım elimi uzatıyorum. Tut elimden sevgili kızım. Haydi, şimdi zehirsiz ve temiz bir aile ortamında yemek yemeye' dedi.

Zeynep'in imdat sözü babası tarafından duyulmuş ve temiz bir aile ortamı oluşmuştu. O günden sonra Recep Bey on yıllık arkadaşı sigarayla bir daha barışmamak üzere küstü. Hem sağlığı, hem de parası kendisine büyük bir kazanç olarak kaldı. Hele küçük kızının öksürüklerinin azalması hem Gül Hanımı hem de kendisini çok sevindirdi. O günden sonra Zeynep'in harçlığına da zam yaptı.
Seyit Ahmet Uzun

10 Haziran 2015 8-9 dakika 77 öyküsü var.
Yorumlar