İncelen Fikirlerin Masalımsı Öyküsü

..1
bir varmış, bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde;
fikirlerin özgürce paylaşıldığı, kurtla kuzunun kardeş gibi yaşadığı bir site ormanı varmış...
adına incefikir denilen bu orman; beyinlere şifa, kalplere cila, dostluklara gıda sayılacak bir yermiş...
gel gör ki nihayetinde burası da bir site ormanıymış ve sakinleri sanıldığı kadar tekin değilmiş...

içinde her masal karakterinden bir canlı barındıran sitede aslanından kaplanına, kurdundan, kuzusuna, hatta kelebeğinden kuşuna her tür varlık barınırmış...bazen kendi halinde, çoğu zaman da bir şamata içinde yaşar giderlermiş işte...

akşam olunca site ormanı hareketlenir, tüm canlılar aynı melodileri mırıldanmak ve huşu içinde fikirleri dinleyip, düşünmek üzere sitenin merkezinde toplanırlarmış...ortaya kocaman bir ateş yakılır, sıcaklığında şiir ve yazı tadında bütün kalpler ısınırmış...

gel zaman git zaman, günler böyle akarken ve aylar yıllara dönerken, incefikir site ormanı da her geçen gün yenilenmiş, ününe ün katarak değişip gelişmiş...karakterler yine aynıymış, ama sadece yenileri eklenmiş...ve orman büyümüş, büyümüş...giderek ne canlılar ne de fikirler sığmaz olmuş siteye...

ormanda geçici düzenden sorumlu bakan, aslan krapi yaşarmış...kimse onun sözünden çıkmazmış...hele tilkiler ve kurtlar peşini hiç bırakmazmış...

sabah olunca mor yazmalı kız evine, nil nehri dinlenmeden akmaya ve gürlemeye, ayıboğanlar sorunlu ayıları boğmaya ve kalanlar da değişik maceralara atılmak için doğaya bırakırlarmış kendilerini...
doğada bu karmaşa sürüp giderken hepsinden uzakta bir de kibritçi melankolik kız yaşarmış...orman, şu'lesinden yanmasın diye kibritlerini bir kenarda yakarmış...ve her kibritte derin hülyalara dalarmış...aslında çok cesurmuş ama orman kanunlarını tam bilmediğinden ormana dalmaya korkarmış...

gelelim doğaseverlere; kimisi canlıların sağlığından ve daha uzun yaşaması için korunmasından dem vurur, kimileri doğa kendiliğinden doğmuştur bırakın doğa kendisini korusun diye muhalefette bulunurmuş...
ben efendiyim diyen aslana, efendisizler de var bu ormanda diyen firariler de yok değilmiş hani...:)

ama site ormanı çok renkli, cıvıl cıvıl ve macera kokarmış her karesiyle...bir kere gezip dolaşmadan içinde ve anlamaya çalışmadan içinde olanları kimse site ormanını anlatamazmış uzaktakilere...
..2
ormanda evvel zamanlardan kalan kanunlar uygulanır, doğru ve güzel olan herşey yaşatılmaya çalışılırmış...site ormanı sabaha güneşle uyanır, içindekiler yiyecek bulmak ve avlanmak üzere erkenden ormanın çetin yollarına dalarmış...

eee ne de olsa ekmek aslanın ağzındaymış...herkese fikirlerden ve dostluklardan bir pay düşermiş elbet, rızık derseniz?.. tek telaş bu gibi gözükse de, yiyecek avlama bahanesiyle birbirini avlamaya çalışanlar da varmış bu ormanda...

orman çok bereketliymiş, bir fikir atsan toprağa, binler çıkarmış...bir sevgi atsan doğaya, nehirler coşarmış...

her karakterin ayrı bir hikayesi varmış demiştim ya;

mor yazmalı kız yine sepeti elinde rengarenk meyveler içinde, al al yanaklarıyla büyükannesinin yolunu tutmuş...meğer tilkiler, kurtlar pusuya durmuş, ama mor kızın henüz haberi yokmuş...o tıngır mıngır gide dursun...biz diğerlerine bakalım...

site ormanında son zamanlarda değişik gelişmeler olmuş ve hala olmaktaymış...ormanda bir grup canlı, biz özgürlük isteriz! diye aslan kral krapinin yoluna durmuş...krapi şaşkın, canlılar isyanlardaymış...henüz ortak nokta bulunamadığından arada hedefler de şaşıyor, canlılar birbirine dalıyormuş ormanda...bir barış sözcüsüne ihtiyaç varmış ama krapi de çaresizmiş...

diğer yanda efendisiz maceracı aslana gözükmeden ormanda seyahatler yapmaktaymış...herkesin varmış da bir macerası onun ki daha bir başkaymış...krapiye yakalanmadan sınırdan sınıra atlarmış...ama hep neşe içinde, hep zararsızmış..ormanda kimse ondan dolayı kaygılanmaz, herkes onu severmiş...

kelebekler uça, balıklar yüzedursun...nil yine tüm coşkunluğuyla seller gibi taşmaya;
bizim kibritçi melankolik kız yine kendi halinde bir köşe başında, minik kıvılcımlar eşliğinde kibritlerini çakarmış...her kibrit tanesinde bir mutluluk yaşarmış, yaşarmış da ışığı hep kendinde kalır, iyice parlamadan elinde sönüverirmiş...ormanı özlermiş kibritçimelankolik kız, özgürce, arkadaşlarıyla oyunlar oynamayı..ama korkarmış işte...henüz hazır değilmiş, oyuna karışmaya...
..3
site ormanı her zamanki gibi sakin ve telaşsız sabahlarından birini yaşıyormuş...tüm canlılar, kendileri ve sevdikleri canlıların yaşaması için ormanda dolaşıyor ve yiyecek temin etmeye çalışıyormuş...

uzaklarda; ince ve uzun yolda görünmüş yine mor yazmalı kız...elinde de sepeti...ama bu sefer bir farklılık hissediyormuş mor kız...ama kendine ifade edemiyormuş bu hislerini...

yine, ormanın merkezi bir yerinde, vatandaş isimli bir canlı kuleden tüm ormanı kolaçan etmekteymiş..bir arıza varsa hemen kral krapiye bildirmekteymiş...

aslında mor yazmalı kız hislerinde yanılmıyormuş...zira hemen arkasında mor yazmalı kızın yazmasına kafayı takmış bir kurt ve tilki gizliden onu takip etmekteymiş...amaçları büyükanneye torunundan önce varıp, bu yazmayı ele geçirmekmiş...ve büyükanneye bir daha torununa bu yazmayı takmaması için gözdağı vermekmiş...

herkes fikirlerin kurduyken bizim kurtla tilki fikirlere karşı çıkma çabasındaymış...yeni fikirlere ve yeni renklere tahammül edemezlermiş her nedense...sürekli aslan krapiye meydan okur, özgürlük! özgürlük diye bağırırlarmış...

ne olmuş, nasıl olmuş bilinmiyor ama bizim kurtla tilki istediklerini yapmışlar ve kulübeye torundan önce gelmişler...birisi fikir dedesi olmuş oturmuş sandalyeye, diğeri de fikir anası olarak geçmiş karşısına...

torun gelene kadar başlamışlar; şapkadan, yaşmağa, yazmadan, tülbente kadar türlü örtülerden dem vurmaya ve tartışmaya...mor yazmalı kızın yeni yazmasını kendileri tasarlamak istiyorlarmış meğer...
büyükanne mi o nerede kimse bilmiyor şimdilik?...

ennihaye mor başlıklı kız belirmiş kapıda...tilki kurnaz;
-fikir dedesini bilmez mor kız ..sen aç kapıyı!
kurt sevinçli ama sinsi bir yandan da...eee kurban gelmiş kapıda...bekler büyükannesini...

-tık tık tık!...
-kimo?
-benim büyüakanne...sevgili torunun...
-ıhı ıhı...yavrum çok hastayım bugün..sen aç kapıyı ve gel içeri...
demeye kalmamış...bizim kurnaz tilki, kurdu bile beklemeden, mor yazmalı kıza doğru büyük bir manevra yapmış...kızın yazmasını aldığı gibi, tozu dumana katıp, ormana karışmış...

bu garip hadiseyi görenler de olmuş elbet...ormanın kuledarı olan vatandaş farketmiş ilkin ve de ...durumu aslan krapiye bildirmiş...büyükannenin hali ise hala bilinmemekteymiş...

aslandan kaçar mı böyle özgürlük karşıtı hareketler...almış yanına ayıboğanları ve ormanı korumaktan sorumlu birkaç vatandaşı, bu sefer bir ayıyı değil, canlı iradesine savaş açan kurt ve tilkileri acemi yapmak için yola çıkmışlar...

mor başlıklı kız ise ismiyle özdeşleşen ve çok sevdiği yazmasını tilkiye kaptırdığı için çok hüzünlüymüş...mor kız; kral krapi ve askerleri gelene kadar etrafı kolaçan etmiş ve büyükanneyi kulubedeki difrizde duyguları ve iradeyi donduracak bir halette, kilitli olarak bulmuş...

eline geçirdiği aletlerle difrizi açmaya çalışmış...ama nafile gücü yetmemiş..buna bir ayı gücü gerekmiş...tam da o esnada kral krapi ve askerleri içeri girmişler ve mor yazmalı kızın perişan halinden neler olduğunu sezmişler...bir ayıboğan hemen kızın gösterdiği yere gelmiş ve dişleriyle kilidi kırmış tek hamlede...büyükanne zor nefes almaktaymış..ama hala yaşadığı için herkes çok sevinçliymiş...

büyükanneyi yeniden yatağına yatıran askerler, kral krapi eşliğinde yazmasını yitiren, mor yazmasız kızdan özürdilemişler ve ilk fırsatta kurnaz tilkiyi yakalayıp, yazmayı getireceklerine, ormanın özgürlüğü adına yemin etmişler...

bu bölüm de böylece mutlu sonla sonlanmış...bakalım sonraki bölümlerde askerler başlığı bulabilecek mi?..ve yaptığı bu ormandışı hareketten dolayı tilki ve kurt cezalandırılacak mı orman kanunlarına göre?... hem acemi kurt hem de acemi tilki mor yazmasız kızdan özürdileyecekler mi yine?... ileride göreceğiz...

..4
site ormanında mor yazmalı kıza yapılan haksızlığa tüm orman içerlemiş, özürler ve ziyaretler birbirini izlemiş..ama en güzel şey de bu durumu ilk görüp haber veren, kulenin güvenlikten sorumlu "vatandaşına" verilen ödül olmuş..bir canlının daha hayatta kalması ve özgürce yaşamasına katkıda bulunduğu için kral krapi tarafından onur ödülüne layık görülmüş...ödülünü akşam vakti site ormanındaki meydan ateşi önünde şiirler ve takdirler eşliğinde almış krapinin elinden...

bizim kibritçi melankolik kız ise uzakta bir köşede olduğu için yine olanlardan habersizmiş...o bazen nil nehrinin kenarında oturur, taşkın nehrin sesini dinler, bazen de çimlerden uzakta bir yerde sessizce kibritlerinden birini daha yakarmış...

bugün de kendi halinde ormanı gezerken içinin üşümesi üzerine ruhunda yaşadığı karakışı unutmak için hemen bir kibrit çöpü yakmış ve sesliden hayaller kurmaya başlamış...biz de dinliyoruz....

sevgli ateş!...yak içimi sıcaklığınla..sar beni parıltılı renginle..gözlerim senin kıvılcımlarında , gönlümse sönen ateşlerden elemli...

mısralar şiir tadında dökülürken, dalmış yine kibritçi kız...kimsenin gitmediği alemleredalmış...kah anka'nın kanatlarında uçmuş, kah zümrütten bahçelerde gezmiş...birden çölde mecnunla karşılaşmış, bir bakmış kendisi bir leyla olmuş...düşten düşe, alemden aleme geçişler yapmış her saniye...

ama kibrit tanesi de ne yazık ki rüyalar gibi beş altı saniyelikmiş...ve kibrit çöpünün ateşi sönmüş aniden...kibritçi melankolik kız kız tren yolları gibi uzun, yarıda kalmış çocukluklar gibi buruk, bir daha başlayacak masallar gibi umut dolu hayallerinden uyanmış ve üflemiş kibrit çöpünü son bir hamle ile...isler kaybolup, mutluluklar yeniden gelsin diye...ve özlemlerini, sevinçlerini bir daha ki kibrit çöpüne saklamış kibritçi kız ... site ormanının içlerine dalmış o da herkes gibi...

..5
gelelim efendisiz maceracıya...
efendisiz maceracı bi rkaç gündür ormanda gözükmüyormuş...kimbilir hangi maceranın peşinde yorgun düşmüş...belki de sınırda aslana yakalanmış...şimdilik kimsenin bilgisi yokmuş...biz masala dönelim...

yaz mevsiminin, yağmurlara teslim olduğu serin bir orman gününde maceracı yanına arkadaşını da alarak yeni yollara koyulmuş...yeni dünyalara...ama macera güzel şey olsa da yoculuklar ve yeni şeyler bazen tüm canlıları yorgun düşürürmüş...

işte maceracı da dinlenmek için kendisine tenha bir yeri seçmiş...karşıdan nil nehrinin hınzır uğultusu, birbirinden farklı kuşların cıvıltısı, doğaya ayrı bir güzellik katıyormuş...

maceracı da doğadır, kendinden vardır, tanrıdır ha vardır ha yoktur düşüncelerine aldırmadan, yorgunluktan kendisini doğanın yeşilliğine bırakmış...içi gürül gürül akmaktaymış...

rüyasında iğrenç adamı görmüş..oysa bu sakin halinde farklı gizler varmış...iğrenç adam rüya boyunca yaptığı iğrençliklerle maceracıyı çileden çıkarmış...bir boğuşma, bir şamata derken bir kibrit çakma sesi duyulmuş az öteden...işte bu ses iğrenç adamın iğrençliklerinin sonu olmuş...ve maceracı kendisini macera içre bir maceranın içinde bulmuş...

yeşilliklerin biraz aşağısında bir kız çömelmiş ve sesli hayallere dalmış...evet bu kibritçi melankolik kızmış...
bu defa sesli şekilde site ormanında huzurlu günlerin yaşandığını, mor başlıksız kızın yazmasının kral krapi ve askerleri tarafından bulunduğunu ve görkemli bir törenle yazmanın mor kıza takdim edildiğini hayal etmekteymiş...az önce ormandan geçen bir kelebek anlatmış çünkü, ormanda tüm olan biteni...

kibritçi melankolik kız gibi başlangıçta her şeyden habersiz maceracı bu güzel hayalleri duyunca, rüyasında bir hikmet olduğunu anlamış...ve kral krapiye gözükmeden, tilkiyi bulmaya karar vermiş...hem de kral ve askerlerinden önce...nasıl mı?...tabi ki iğrenç adamı ormana salarak...
bakalım iğrenç adam, kral krapi ve askerlerinden önce mor yazmasız kızın yazmasını bulabilecek mi?...
sorular sorular, her soru yeni bir cevabı açadursun, gökten üç melek inmiş şimdilik...birisi efendisiz maceracıya yardım için diğeri kibritçi melankolik kızın hayalleri için üçüncüsü de mor yazmasız kızın umutlarının yeşermesi için...

eee biz de şimdilik evlerimize ( evrenimize) dönelim...ve masal kahramanlarımız yeni şeyler yaptıkça masala devam edelim...şimdilik hoşçakalın...

..6
site ormanı yaz akşamlarından sakin bir pazar akşamında daha aydınlığa gebe karanlıklara bürünürken ve her şey yokluğa karışacak, gün hiç doğmayacak sanılırken, site ormanında o hep bilinen büyük ateş yakılmış..amaç yine aynıymış..şiirler ve şarkılar, dostluklar ve yazılar eşliğinde güzel bir akşamı daha sabaha bağlamak...

sitede gönüllü kişiler yakarmış bu ateşi...ama nedendir bilinmez ateşi kardeşlik için değil kaos için yakanlar da varmış...aslına bakılırsa onların başka gayeleri varmış...tıpkı mor yazmasız kızın yazmasınıı çalan kurt ve tilki gibi...

bu akşam da bir gönüllü çıkıvermiş işte..ama pek bi gönülsüzmüş muhabbet ateşini yakmaya..içinde kendinin bile anlayamadığı kara bulutlar, zehirli oklar varmış...hep içini acıtan bu okları birilerine fırlatmak hayalindeymiş...ama önce ateşi yakıp, okları ateşte kızdırmalıymış...ateş-i ok bu defa aşk için değil nefret için batacakmış yüreklere...ve site halkı bir oyunla daha acıtılacakmış bir kez daha...

siteyi alevlendirmek isteyen marşsıtlan isimli canlı diğer marşsıtlanları da çağırmış akşam ateşi için...plan gerçekleşirse ormanın hali vahimmiş...

kötülük iyiliğe dönüşecekmiş elbet bir kez daha, yürekler eriyecekmiş ama zaman gerekliymiş...

öte yandan maceracı uzun seferinden döndükten ve çalı dibinde dinlendikten sonra kibritçi melankolik kızdan aldığı işaretle kötü niyetli kurt ve tilkinin peşine düşmüş...iz sürmek için de iğrenç adamı kullanmış..ama çok sessiz ilerlemeliymiş ormanda...zira kral krapi ve askerleri de şu anda ormanda aynı noktadaymış...kurtla tilki çaldıkları mor yazmayla sinsi sinsi ilerlerken, her şeyi çözdüklerini düşünmektelermiş...bir "mor yazma" meğer nelere kadirmiş...yazmayı çalmak bir saltanata sahip olmak gibi keyifliymiş...

ya mor yazma yeniden elden giderse?...ya bu sevinç kısa sürerse?...bu evhamlar kurtla tilkiyi düşündürse de onlar yine de ilk galibiyetten yeterince hoşnutmuş...

kurtla tilki yazmayla sevine dursun, marşsıtlanın arkadaşları gelmiş bile ateşin yanına...hepsi de eğlenceyi şimdiden büyük bir yangına dönüştürme derdinde...hem kuledar hem de site ormanı sakinleri bu oyunlardan habersizmiş yine...ateşli ve zehirli oklarla saldırılarak canlı katliamı yapılacakmış ama bakalım kral krapi bunu önceden duyacak mıymış?...

16 Eylül 2010 13-14 dakika 74 öyküsü var.
Yorumlar